8.Soru; Allah İnsanı Kendi Suretinden/Ruhundan/Özünden Yaratmıştır Denir Ve İnsanın Eşrefi Mahlukat Olduğu Vurgulanır.. Peki; Sümüğü Akan, Ossuran, Sıçan, Kokan, Hastalanan Bu İnsana Bakıp ''Ne Güzel Yaratmış Bizi Yaradan'' Diyen Sizler Normal Misiniz?

Aziz Kardeşim. Ateist Belki Deistlerin Yapmış Oldukları Bu Yoruma Cevap Vermek İçin Önce Bunu Yorumdan Çıkarıp Soru Formatına Dönüştürmek Lazım. Çünkü Bu Bir Soru Değil. Burada İslam Düşmanı Bir Zihniyetin İçindeki Ahlaksızlığı Lağım Ağızıyla Dışarıya Çıkarmasından Başka Bir İğrençlik Değil. Klozet Kapağı Ağızını Kapatıp Sifonu da Çekip  Bu Meseleyi Samimi Soran Ve Merak Eden Kardeşlerimizin Hem Aklına Hem Kalbine Hem de Ruhuna Mutabık Düşecek Bir Şekilde Hem Hakimane Hem de Hikmetkerane Hem de Tüm Hemdelerle Bir Şekilde Allah’ın İzniyle Anlatmaya Çalışacağız İnşaAllah …

Soru : Allah'ın Hz. Ademe Ruhundan Üflemesi Ne Demektir? 

ثُمَّ سَوّٰيهُ وَنَفَخَ ف۪يهِ مِنْ رُوحِه۪ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلًا مَا تَشْكُرُونَ

Yarattığı Her Şeyi Güzel Yaratan, İnsanı Başlangıçta Çamurdan Yaratan, Sonra Onun Soyunu, Bayağı Bir Suyun Özünden Yapan, Sonra Onu Şekillendirip Ruhundan Ona Üfleyen Allah'tır. Size Kulaklar, Gözler, Kalbler Verilmiştir. Öyleyken, Pek Az Şükrediyorsunuz. Secde Suresi 9 Ayeti Kerime 

Burada Ateistlerin Ve Deistlerin Sizi Nasıl Aldattığının Delilini Göreceksiniz !... Bakınız Cenabı Hak Ayeti Kerimesinde “Allah İnsanı Kendi Suretinden/Ruhundan/Özünden Yaratmıştır mı Deniyor” Yoksa Ayeti Kerime de :

Śumme Sevvâhu Venefeḣa Fîhi Min Rûhih(İ)(S) Vece’ale Lekumu-Ssem’a Vel-Ebsâra Vel-Ef-İde(Te)(C) Kalîlen Mâ Teşkurûn(E) Yani

1 Summe Sonra 2 Sevvahuona Biçim Verdi 3 سويve Nefehave Üfledi نفخ 4fihi Ona 5 Min-Ndan 6 Ruhihi Kendi Ruhu  روح7ve Cealeve Yarattı 8 جعل Lekumu Sizin İçin 9 S-Sem'akulak(Lar) سمع 10 Vel'ebsarave Gözler بصر11vel'ef'ideteve Gönüller فاد   12 Kalilenne Kadar Az قلل13ma 14 Teşkurune Şükrediyorsunuz شكر

Mi Deniyor ? Görüleceği Üzere Bu Aslında Tipik Bir Ateist Ve Deist Davranışı ,Bahusus Refleksi!... Şöyle ki; Önce Peşin Hükümlü Olarak Allah’a , Kur’an-ı Kerime, İslam’a, Ve Peygamberlere Bakıyorlar. Çünkü Amaç Zaten İnanmak Veya İman Etmek Değil ! Amaç İman Etmemek ! Sonra ; Önce Kendi Hayal Alemlerinde Bir Fikir Bir Felsefe Oluşturuyor, Ardından Bu Felsefeyi Kendi Yalanları İle Besleyip Büyütüyor Yalan Ve İftira Obezi Oluyorlar. Ve Sonunda da Kendi Yalanlarına Gene Kendilerini İnandırıyorlar. Kendi Uydurdukları Kendi Yalanlarını Gene Kendileri Akla Mantığa Uymuyor Deyip Kendi Kendilerine Eleştiriyor Ve İnkar Ediyorlar !.. Oysa ki Onların Bu Uydurduğu Ne Tanrı Mefhumunu Ne Dini Nede Peygamberine Zaten Bizde İman Etmiyor, Kafalarında  Uydurdukları İslam’a Bizde İnanmıyoruz.Bakınız ! Kur’an-ı Kerim de Yazan Neeee ? Onların Dedikleri Allah İnsanı Kendi Suretinden/Ruhundan/Özünden Yaratmıştır” Şeklinde ki Ne?

Soru : Kur’an-ı Kerimde Hem Arapça Tek Tek Baktığımızda Hem Kırık Mana İle Meal Olarak Baktığımızda da Yazanla Ateistlerin Deistlerin Yazdıkları Çok Farklı, Hadi Kuran Tefsir İlmi Yok Mealde Bile Yazanı Çarpıtmışlar. Peki Neden Bunu Yapıyorlar ? Niye Uyduruyorlar ? Neden Beni Kandırıyorlar ? Neden Asıl Kendilerini Kandırıyorlar ?

Evet Hem Cevap Hem de Soru Niteliğinde Olan Asıl Soru Ve Sorun Bu Zaten !.. Bu Yalan Ve İftira Ve Çarpıtma Sadece Bu Ayetle Kayıtlı Değil !... Hemen Hemen Tüm Ayetlerde Ve Tüm Hadislerde Bu Yöntem Kullanılmakta !.. İslam’ı Araştıran Ve Aklında Sorusu Olan Genç Kardeşimizin Şunu Düşünmesi Lazım Benim İslami Bir Bilgim Var mı ? Yok ! Kitap Veya İslami Web Sayfalarından Okuyarak Bir Bilgi Edine Bilirim Ama Usül Ve Metod Bilmek Başkadır ! Usül Ve Metod Bilmezsem Kuran ve Hadisleri Düzgün Ve Doğru Anlayamam. Nasıl Okumakla Doktor Olup Ameliyat Yapamam Aynen Öyle de İslami İlimleri Okumakla Kalbimim Manevi Hastalıklarına Merhem Olamam !... O Zaman Yapmam Gereken Şey Bir Hoca Efendinin Rahle-i Tedrisatından Geçip O Konuda Mütehassısı Oluncaya Kadar Araştırmalıyım. Hocadan Ders Almalıyım. (Bu İnce Meselelere Kadar Sorgulayan Kişiler İçin Geçerlidir. İnce Mesele İnce Sanat Gerektirir ! Nasıl Kantar Ve Terazide Tartılanla Kuyumcunun Hassas Terazisinde Tartılanın Değeri Farklıdır Aynen Bunun Gibide Meseleler İnceldikçe Mikroskop Gibi Bir Manevi Merceğe İhtiyaç Hasıl Olur! Buda Ancak İşin Ehlinden ders Almakla Olur )

Ama Benim O Kadar Vaktim Yok Derse O Zaman Bu İlimi Öğrenen Hocalara Sormalıyım. Çünkü 1 Tane Ayeti Kerimede Kendi Davasını Hak Göstermek İçin İnsanları Kandırmaktan Çekinmeden Yalan Ve İftira İle Onları Aldatan Bir Fikriyata Güvenemem ! Neticesi  Ebedi Bir Saadet Olan Bir Meseleyi Bu Batıl Fikriyata Emanet Edemem Der ,Demeli ! O Halde İslam Hakkında Bilgileri Ateist Ve Deist Sayfalarından Değil Bizatihi Nasıl Tıp İçin Tıp Fakültesine Nasıl Ehl-i Hukuk İçin Hukuk Fakültesine Gidilir, Aynen Öylede İslami Medreselerde Kurslarda Ve Okullarda Ve Camilerde Hocalardan Bu İlimleri Talep Etmeli Ve Öğrenmeliyim. Ondan Sonra Kabul Veya Reddetmeliyim Diye Düşünmesi Lazımdır. Çünkü Şayet Allah Yok İslam Kuran Hak Değil İse O Zaman Öldükten Sonra Değişen Zaten Hiçbir Şey Olmayacaktır !.. Amma Şayet Allah Var Ve Ben Onu İnkar Ediyorsam Ebedi Bir Azap Beni Bekliyor Deyip Aklı Başında İse Kalbi Var Ve Vicdanı Ölmedi İse İman Etmekle Hem Bu Dünya Saadetini Hem de Ahiret Saadetini Kazanacağını Bilir…   Matematiği Anlayamayan Kişinin O Zaman Matematik Yok Demesi Ne Kadar Ahmaklık Ve Divaneliktir Aynen Bunun Gibi de Allah’ı Ve Kainatta ki Sanatı İlahiyi Anlayamıyorum Demesi Cenab-ı Hakkında Yok Olduğu Anlamına Gelmez Benim Anlayamadığımı Gösterir Demelidir. 

Soru : O Halde Allah'ın İnsana “Ruhundan Üflemesi” İfadesinin Anlamı ? , Kuşkusuz, Ona Hayat, Bilinç Ve Duyarlık, Yani Bir Can Bahşettiğini Dile Getiren Mecazî Bir İfadedir. Diğer Mahluklar Gibi Allah Tarafından Yaratılmış Olan “RUH”Un Allah’a İsnat/İzafe Edilmesiyle, Hz. Âdem (A.S.)'In Şerefli Oluşuna, Ana Unsurunun Güzelliğine, Ana Maddesinin Temizliğine İşaret Edilmektedir.

Bir  Padişahın Muhatabını Şereflendirmek İçin “Benim Kalemimle Yaz; Benim Defterimde Yaz” Şeklinde Kullandığı İfadeden “Kalem İle Defterin” Padişahın Bir Paçası Olduğu Yorumu Çıkarılamayacağı Gibi, “Ruhumdan Üfledim” İfadesinden De Ruhun Allah’ın Bir Parçası Olduğunu Düşünmemek Gerekir. Nitekim, Şu Ayette Yer Alan Ve Alimlerin İttifakıyla Hz. Cebaril (As)’İ İfade Eden “Ruh” Kelimesi De Söz Konusu Meleği Şereflendirmek İçin Allah’a İzafe Edilmiştir:

“Onlarla Kendisi Arasına Bir Perde Gerdi. Biz De Ona Ruhumuzu Gönderdik De, Ona Kusursuz, Mükemmel Bir İnsan Şeklinde Görünüverdi.”(Meryem, 19/17).

Kur'an-I Kerim'de Hz. İsa (A.S.) İçin “Ruhullah” Tabiri Kullanılır. Bazıları Bunu Yanlış Yorumladıkları İçin Hata Ediyorlar. Alimlerimiz "Ruhullah" Tabirinin Ruha Bir İltifat Olduğunu Söylerler. Yani, Kâbe’ye Beytullah Denilmesi, Nasıl Yeryüzünün O İlk Mescidi İçin Bir İltifat İse Hz. İsa’ya (A.S.) Ruhullah Denilmesi De Bir İltifattır. Bir Diğer Mana Da Şu Şekilde Verilmiştir: Nasıl Ceset Ruh İle Hayat Bulursa, Onun İrşat Ve Tebliğiyle De Ölmüş Kalpler İmana Kavuşmuş, Hayat Bulmuşlardır.

Ayetlerdeki Ruhundan Üfleme, Zemahşeri'ye Göre "Can Verme, Diriltme" Anlamında, Mecaz Olarak Kullanılmış Olup, Allah'ın Kendi Ruhundan Bir Parçayı İnsana Üflemesi Yahut Aktarması Anlamında Olması Söz Konusu Değildir. Üflemenin Can Vermek/Diriltmek Anlamında Olduğunu Zemahşeri Şöyle Belirtir: 'Ona Ruhumdan Üfledim.' Sözünün Anlamı, Kendisini Diriltmedir. Yoksa Ortada Ne Üfleme Vardır, Ne De Üflenen Vardır. Sadece Ona Can Verecek Şeyi Kendisinde Var Etmek İçin Yapılan Temsili Bir Anlatımdır."  (Zemahşeri, Keşşaf, Hicr Suresi, 15. Ayetin Tefsiri)

Yine Buharî'de, "O'ndan Bir Ruh" İfadesinin "Onu Diriltti, Böylece Ruh Sahibi Yaptı." Anlamında Olduğu, Bir Görüş Olarak Aktarılır. (Buharî, Ehadisu'l-Enbiya, 47) Nitekim Aynı Anlatım, Hz. İsa (As)'In Çamurdan Yaptığı Kuş Maketlerine Üfleyerek Can Vermesi Bağlamında Da Kullanılır. "... Ben Size Çamurdan Kuş Gibi Bir Şey Yapıp Ona Üfleyeceğim, Allah'ın İzniyle, Hemen Kuş Olacaktır..." (Âl-İ İmran, 3/49),

"...Sen İznimle, Çamurdan Kuş Gibi Bir Şey Yapmış, Ona Üflemiştin De İznimle Kuş Olmuştu..." (Maide, 5/110)

Ayetlerinde Çamurdan Yaptığı Kuş Maketlerine İsa (As)'In Üfleyerek Can Verdiği, Yani Dirilttiği Belirtilir. Kuşlara Can Vermesine Bakarak Ne Hristiyanlardan Ne De Başkalarından İsa (As)'In Ruhunun O Kuşlara Hulul Ettiğini, Sindiğini, Böylece Söz Konusu Kuşların İsalık Özelliği Taşıdığını Veya İsalaştığını Bugüne Kadar Kimse Söylememiştir. Oysa İsa (As)'In Hz. Meryem'den Babasız Doğmasını Emrederek Ve Ona Can Vererek Yaratması Karşısında Hristiyanlar Yanılarak, Allah'ın Ruhunun Meryem'e Ve Oğlu İsa'ya Hulul Ettiğine İnanmış, İsa'nın Allah'ın Oğlu Olduğunu Söylemiş Ve Hem Kendisini Hem Annesini Tanrılaştırmışlardır. Onun İçin Baba, Oğul, Allah, İlah, Kutsal Ruh, İnsan-Oğul, Rab Gibi İsim Ve Unvanlarla Anmışlar Ve Anmaya Devam Etmektedirler. (Bk. Matta, 28/19, Markos,4/7)

Oysa Çamurdan Yaptığı Kuş Maketlerine Üfleyerek Can Vermesi Mucizesiyle Hz. İsa (As), Bir Yandan Peygamberliğini Kanıtlarken, Diğer Yandan, Allah'ın Babasız Olarak Yaratıp Can Verirken, Kendisine Hulul Etmediğini Veya Kendisinin Bununla İlahlaşmadığını Da Göstermek İstiyordu.

Hristiyanların Hz. İsa (As) İçin Düşündükleri Ve Onların Paralelinde Düşünenlerin Seslendirdikleri Gibi İnsanoğluna Can Veren, Allah'ın Bir Parçası İse O Zaman İnsanın Ruh Boyutunun İlah Olması Gerekir. Başka Bir Deyişle, Allah'ın Ruhunun Bir Parçasının İnsanoğlu Olarak Somutlaşmış Olması Söz Konusu Olur. Bu Da Gerek Hristiyanların Gerekse Onların Paralelinde Düşünenlerin Yanılgısından Başka Bir Şey Değildir.

Allah, 'Ruhumdan, Ruhundan, Ondan Bir Ruh' İfadesini Sadece Hz. İsa (As) İçin Değil, Ondan Önce Âdem (As) İçin De Kullanmaktadır.

"Rabbin Meleklere: 'Ben, Balçıktan, İşlenebilen Kara Çamurdan Bir İnsan Yaratacağım. Onu Düzenleyip Ruhumdan Üflediğimde Ona Secdeye Kapanın.' Demişti." (Hicr, 15/28-29; Sad, 38/72).

"Yarattığı Her Şeyi Güzel Yaratan, İnsanı Başlangıçta Çamurdan Yaratan, Sonra Onun Soyunu, Bayağı Bir Suyun Özünden Yapan, Sonra Şekillendirip Ona Ruhundan Üfleyen Allah'tır. Size Kulaklar, Gözler, Kalpler Verilmiştir. Öyleyken, Pek Az Şükrediyorsunuz." (Secde, 32/7-9)

Aynı Şekilde, 'Ruh' Kelimesi, En Yakın Akrabaları Da Olsa, Kim Olursa Olsun Allah'a Ve Allah'ın Rasulü (As)'E Düşmanlık Yapan Kişilere Sevgi Beslemeyen Bütün Müminler İçin De Kullanarak "Ondan Bir Ruh"La Onları Desteklediğini Şöyle Belirtir:

"Allah'a Ve Ahiret Gününe İnanan Bir Kavmin, Babaları Veya Oğulları Veya Kardeşleri Ya Da Akrabaları Olsa Bile, Allah'a Ve Peygamber'ine Karşı Gelenlere Sevgi Beslediklerini Görmezsin. İşte Allah, İmanı Bunların Kalplerine Yazmış, O'ndan Bir Ruh İle Onları Desteklemiştir. Onları, İçlerinden Irmaklar Akan, İçinde Temelli Kalacakları Cennetlere Koyar. Allah Onlardan Hoşnut Olmuştur, Onlar Da Allah'tan Hoşnut Olmuştur. İşte Bunlar, Allah'tan Yana Olanlardır. İyi Bilin Ki, Mutluluğa Erecek Olanlar, Allah'tan Yana Olanlardır." (Mücadele, 58/22)

"O'ndan Bir Ruh" İfadesinden "Allah'ın Ruhu" Anlamını Çıkaran Mantığa Göre Hareket Edersek, O Zaman "O'ndan Bir Ruh" İle Desteklediği Müminler De Allah'ın Ruhu, Allah'ın Parçası, İnsanoğul, Olması Gerekir Ki Bunun Ne Kadar Saçma Olduğu Açıktır.

"Rivayete Göre Hristiyan Büyüklerinden Biri, Kur'an Okuyan Bir Kişinin, "İsa, Allah'ın Meryem'e Kelimesi Ve O'ndan Bir Ruhtur." (Nisa, 4/171) Ayetini Okurken Dinlemiş, Bunun Üzerine "Ayet, İsa'nın Allah'ın Meryem'e Kelimesi Ve Allah'tan Bir Parça Olduğunu Gösteriyor." Demiştir. Orada Bulunanlar Arasında Olan Hasan B. Ali B. Vafi, Hristiyanın Bu İddiasına Şu Cevabı Vermiştir:

"Allah, Göklerde Olanların, Yerde Olanların Hepsini, Kendisinden Sizin Buyruğunuz Altına Vermiştir." (Casiye, 45/13)

Buyurmuştur. Eğer 'O'ndan Bir Ruh' Sözünden İsa'nın Allah'tan Bir Parça Olması Gerekiyorsa, Göklerde Ve Yerde Kendisinden Olan Her Şeyin De Ondan Bir Parça Olması Gerekir, Halbuki Bunu Söyleyen Kimse Yoktur. Onun İçin Bu Sözden Maksat, Olsa Olsa Onun Yarattığı Şeylerdir.' Demiştir." (Ahmed Davudoğlu, Sahihi Müslim Tercüme Ve Şerhi, 1/218)

"O'ndan Bir Ruh" İfadesi Kullanıldığı Veya "O'ndan Bir Ruh" İle Desteklendiği İçin İsa (As), Allah'ın Oğlu Veya Tanrı Olacaksa, O Zaman "O'ndan Bir Ruh" Üflediği Âdem'in Ve Diğer İnsanların, Yukarıda Ruh İle Desteklendiğini Belirttiği Bütün Müminlerin De Allah'ın Oğlu Veya Tanrı Olmaları Gerekir. Halbuki Bu Yanlış Bir Anlama Olup Gerek Allah, Gerekse Bütün Peygamberler Ve Müminler Bundan Münezzehtir.

Allah'ın İsa'ya Ruh Vermesi; Hz. İsa'nın Allah'tan Bir Parça Olup Hz. İsa'da İlahlık/Tanrılık Bulunduğu Veya Bir Yönü İle İlah/Tanrı, Bir Yönü İle İki Tabiatlı Bir Varlık [Pierre Dubois, (Latin Katolik Cemaati Başkanı), Yuhanna'ya Giriş, 244, Ankara 1986] Olduğu Anlamında Değildir. Yani Hz. İsa, Allah, İlah/Tanrı Veya İlah-Oğul, Yarı Tanrı Değil, Yalnız Ve Yalnız Allah'ın "Ol" Emri İle Yarattığı Ve Cebrail/Ruh'un Meryem'e Müjdeliği Yaratılmış İnsan Bir Peygamberdir.

Onun İçin 'Ruh'un Allah'a İzafeten "Ruhî = Ruhum, Ruhihî = Ruhu, Nuhuna / Ruhana / Ruhina = Ruhumuz" Şeklinde Tamlama Formunda Kullanılması, Kur'an'da Kullanılan Beytullah = Allah'ın Evi, Nâketullah = Allah'ın Devesi, İbâdullah = Allah'ın Kulları, Eyyâmullah = Allah'ın Günleri, Azâbullah = Allah'ın Azabı, Gadabullah = Allah'ın Gazabı, Arzullah = Allah'ın Arzı, Rasulullah = Allah'ın Elçisi, Kitabullah = Allah'ın Kitabı, Kelâmullah = Allah'ın Kelamı, Abdullah = Allah'ın Kulu Vb. Kullanışlardan Farksızdır. Allah İsmi İle Tamlama Yapan Bu Şeyler Nasıl Ki Allah'ın Kendisi Veya Parçası Değilse, Onun Yerini Tutan Zamirle Tamlama Formunda Kullanılan Ruh Da Allah'ın Kendisi Veya Parçası Değildir. Allah, Sahip Olduğu Diğer Şeyleri Kendisine Nispet Ettiği Gibi, Ruhu Da Kendisine Nispet Ederek Tamlama Şeklinde Kullanmaktadır. Bunları Allah Verdiği Gibi Kendisine Nispet Ettiği Ruhu Da O Vermiştir. Ruhu'l-Kuds/Kutsalın Ruhu Tamlaması Da Aynı Şekildedir.

Onun İçin Gerek Kur'an'da Gerekse Hadislerde Kullanılan 'Ruh' Kelimesi, Allah'ın Kendisi Anlamında Değil, Verdiği Yahut Yarattığı Şeylerden 'Ruh' Adını Taşıyan Varlık, Yahut Cebrail (As) Ve Vahiy Anlamındadır. (Bk. Ruh Kavramının Kur’an’daki Karşılığı, İbrahim Sarmış, Haksöz Dergisi - Sayı: 192 - Mart 07) 

Soru : "Ayetteki "Ve Ona Ruhumdan Üflediğim Zaman" Tabiri İle İlgili Birkaç Bahis Vardır ?

1) Nefh Yani Üfleme, Havayı, Bir Cismin Boşluğuna Kaydırmak, Akıtmaktır. Bu Lafzın Zahiri, Bize, Ruhun Hava Ve Rüzgâr Gibi Bir Şey Olduğunu İhsas Ettirir. Yoksa Burada Onun Üflendiğini Söylemek Doğru Olmazdı.

2) Burada Cenâb-I Hak, Onu Şereflendirmek Ve Kıymetini Göstermek İçin, Hz. Âdem'in Ruhunu "Ruhumdan" Diyerek Zat-I İlâhiyesine Nisbet Etmiştir." (Tefsir-İ Kebir, Farhreddin Razi) 

"Burada Yüce Allah, Ruhu Şereflendirme Ve Değerlendirme Yoluyla Ruhum Dedi. Nitekim Bazı Âyetlerde De Allah'ın Evi Allah'ın Devesi" Ve Allah'ın Ayı" Denilmiştir. Bu, Mülkün Sahibine, Sanatın Sanatkâra İzafeti Kabilindendir." ( Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir) 

Üfleme Meselesi Bir Unvanı Mülahaza, Bir Temsil Dürbünü. Mucize Kitabın Üslubuna Uygun Bir Örnekleme. Görünmeyen, Özü Kavranamayan Bir Olayı, Bilinen Bir Fiille Dile Getiriyor. Birazcık Da Olsa Anlayasın Diye.

Mesela, Bir Ressam Dese: “Bu Tabloya Sanatımdan Üfledim.” Bu Sözle, “Ben Onu Sanatımla Yaptım, Sanatımı Ona Yansıttım, Onda Benim Sanatımdan İzler Var, Resme Bakarak Benim Sanatımı, İlmimi Anlayabilirsiniz” Demek İster. İnsan Da Yaratıcının Sanat Eseridir. Bedenini Topraktan Yaratan Da Odur, Ruhunu Var Eden De.

Bizi Yaratan Zat, Kendisini Tanıyabilelim Diye Kendi Sonsuz İsim, Sıfat Ve Şanlarından Birer Gölgecik Vermiş Bize. Bir Bakıma Kendi Niteliklerini Yansıtmış. “Ruhumdan Üfledim” Sözünden, “Kendimde Olanın Minicik Bir Timsalini İnsanda Yarattım” Manasını Anlayabiliriz. İnsanda ‘Ene’ Vardır, Yani ‘Benlik’ Hissi. ‘Ben’ Diyebiliyor, ‘Benim’ Diyebiliyor. Diyemeseydi ‘Sen’ Ya Da ‘Senin’ De Diyemezdi. Kendini İdrak Edemeyen Başkasını İdrak Edemez. İşte Bu Yüzden Acizliğini Bilmelidir ki Rabbinin Yüceliğini Bile Bilsin. Acizlik Nasıl Olur Kusur Ve Kusuratla Olur ! Eksik Ve Nakıs Olmakla Olur. Ağlar, Sümüğü Akar , Def-i Hacetini Büyük Ve Küçük Abdest Olarak Giderir, Sevinir Ve Korkar Hatta Hasta Olur. Bu Kuldaki Bir Kusur Değil ! Bu Kainatı Okuyup Allah’ı Anlamada  Bir Mikyastır !

“Ben Biliyorum, Ben İstiyorum, Ben Yapıyorum, Ben Evimin Sahibiyim” Der, Buradan Yola Çıkarak, “Rabbim De Biliyor, İstiyor, Yapıyor, Yaratıyor, O Da Bu Evrenin Sahibi” Diyebilir. Fakat Kendisinin Bir Yaratılmış, Rabbininse Yaratıcı Olduğunu Ateist Deist Gafiller Gibi Unutmamalıdır.

 “Bana İlmi, İradeyi, Kudreti Veren De O, Öyleyse Her Şey Onun” Der, Elindekileri Hakiki Sahibine Teslim Eder, Sonsuz Derecede Fakir Olduğunu Anlar. Kendi Benlik Duygusundan Vazgeçer. “Ben De Onunum. Benim, Dediklerim De Onun” Der. Kendini Rabbinde Fani Eder. Kibirden, Gururdan, Benlikten Vazgeçer. Böylece Kâmil (Olgun) İnsan Olur.

  

Sual: Yüce Allah Kur’an-I Kerimde “Biz Âdeme Ruhumuzdan Üfledik” (Hicr, 15:29) Buyurmaktadır. ‘Bu Durumda Allah Kendi Ruhunu Cehennemde Yakar Mı? Kâfilerin De Ruhu Olduğuna Göre Bedenleri Cehennemde Yanar, Ruhları Azap Görmez’ Denebilir Mi?

Cevap:  Allah Ruhun Yaratıcısıdır. Allah’ın Bizim Gibi Ruhu Ve Bedeni Yoktur. O Cisimden, Zamandan, Mekândan Ve Mahlûkata Ait Olan Bil-Cümle Hallerden Münezzehtir. Allah-U Teâla ‘Vücut Mertebelerinin En Kuvvetlisi’ ‘Maddiyattan Münezzeh’ ‘Bütün Mahiyetlere Mübayin’dir.” Hal Böyle Olunca Allah’ın Ruhu Vardır Ve O Ruhtan Üflemiştir Demek Mecazdır. Burada Kast Edilen İnsan Ruhuna Yüce Allah’ın Cüz’î Olarak (Esma-i İlahiye Ainedarlık Edecek Meziyetleri Latife Ve Letaifleri Vermesidir ki Esma-i İlahiye Muhatap Olabilelim. ) Muhabbet, Merhamet, Şefkat,  Ve Memnuniyet Gibi Manevi Duyguları Vermesidir.

Nasıl Ki Yüce Allah İnsan Bedenine İşitme, Görme, Konuşma Gibi Kendisine Ait Olan Subûtî Sıfatlardan Sem, Basar Ve Kelam Sıfatının Cüz’î Tecellisini Vermiştir. Aynı Şekilde Manevi Duyguları Da Vermiştir. Ancak Bu Sıfatlar Cenab-I Hakkın Sonsuz Olan Sıfatlarını Anlamak İçindir. Aynı Şekilde İnsan Nefsine “Benlik/Enaniyet” Vererek Sahiplik Duygusunu Yerleştirmiştir. Zira İnsan Bu Benlik Duygusu İle Ben Varsam Allah Da Vardır. Ben Nasıl Bunu Yapabiliyorum, Allah Da Bunların Dışındaki Her Şeyi Yapabilir. Benim Gücüm Buna Yetiyor, Allah’ın Gücü Vardır Ve Her Şeye Kadirdir” Diyebilsin Ve Anlasın…

Ruh Allah’ın Emir Âleminden Olduğu “Ruh Rabbinin Emrindendir” (İsra, 17:85) Ayeti İle Sabittir. Yüce Allah Âdemi Çamurdan Yaratıp Tesviye Ettikten Sonra En Son Ona Ruh Vermiştir. Aynı Şekilde “Allah İnsanı Yarattı Ve Tesviye Etti” (Â’lâ, 87:2) Ayetine Göre Allah Anne Rahminde İnsan Bedenini Yaratmış Ve Organlarını Düzenlemiş Ve En Son Ona Ruh Vermiştir.

Allah’ın Ruh Üflemesi De Bedenin Organlarını Yaratıp Ruhu Taşımaya Hazır Hale Gelen Bedene Hayat Vermek, Akıl, Kalp Ve Duygularla Donattığı Ruhu Onun Bedenine Göndermektedir. İşte Bu Duruma “Ruh Üfleme” Denmektedir. Bu Nedenle Bedene Ruhun Üflenmesi İnsan Bedenin Anne Karnında Dört Ay (120 Gün) İçinde Organların Teşekkülünden Sonra Olmaktadır.

Yüce Allah’ın Hazinesi Kelâmıdır. Nitekim Buyurur: “Allah Bir Şeyin Olmasını Dilediği Zaman Ona ‘Ol!’ Der O Da Anında Oluverir.” (Yasin, 36:82) Böylece Allah Her Şeyi Adem-İ Sırf Dediğimiz Tamamen Yoktan Yaratır. Yaratması İse Kelamı İledir. Ve “Allah’ın Emri Bir Defadır Ve Emir İle İş Arası Göz Açıp Kapamak Kadar Az Bir Zaman İçindedir. (Kamer, 54:50) Ruhun Yaratılması Da Böyledir.  Sonuçta “Yaratmak Da Emretmek De Allah’a Aittir.” (A’raf, 7:54) Allah Hz. Âdemi De Topraktan Yarattı Ve Sonra Ona ‘Ol!’ Dedi O Da Hemen Oluverdi. (Al-İ İmran, 3:59) Ayeti Mahlukat Gibi Hz. Âdem’in (As) Da Bir Emirle Yaratıldığını İfade Etmektedir. 

Beden Maddeden Yaratılmıştır, Cansız Ve Hareketsizdir. Ruh İse Yaratıcı Allah İle Maddi Beden Arasında İlâhî Bir Cereyandır. Aynen Bilgisayara Elektrik Vermek Gibidir. Allah Bedeni Ölümlü, Değişken Ve Gelişmeye Müsait Olarak Yaratmıştır. Ruhu İse Ölümsüz, Basit Ve Değişmez Yaratmakla Beraber Duygularını Gelişmeye Müsait Olarak Yaratmıştır. Ruh Bedene Girince Ona Hareket, Hayat Ve Akıl, Şuur Gibi Duygular Verir. İnsan Bu Duygularını Akıl Ve İradesi İle Ya Geliştirir Veya Öldürür. Ya Hayra Veya Şerre Kullanır. Buna Göre De Mükâfatı Veya Cezayı Hak Eder. Akıl Nasıl Ki Hayat Boyu Eğitim Ve Tecrübe İle Gelişme Kaydeder, Diğer Duygular Da Böyle Terakki Eder. Sonuçta İnsan Ruhu Cennete Layık Olacak Güzel Duygularla Ve Güzel Ahlakla, İlim Ve Hikmetle Donanımlı Hale Gelir.

Hayat Boyu Ruh Ve Beden İkilisi Beraber Hareket Ederek Birbirini Etkiler Ve Hayrı Da Şerri De Beraber İşlerler. Yani Kazanımları Müşterektir. Biri Olmayınca Diğeri Olmaz. Hal Böyle Olunca Allah’ın Bedeni Cezalandırıp Ruhu Cezalandırmaması Veya Ruhu Mükâfatlandırıp Bedeni Cezalandırması Haksızlık Ve Zulümdür. Allah Asla Zalim Değildir Ve Böyle Haksızlığı Yapmaz. Bu Nedenle İbadetin Ve İyiliğin Mükâfatını Cennette Ruh Ve Beden Beraber Göreceği Gibi, Yaptıkları Kötü Ve Şerli İşlerin Cezasını Da Cehennemde Beraber Çekerler.

Sonuç Olarak Allah’a Beden Denemeyeceği Gibi Ruh Ve Nur Denemez. Ancak Nuru Ve Ruhu Yaratan Denir. Allah’a “Nur” Denmesi “Hayat” Denmesi Gibidir Ve Mecazidir. Zira “Hayy” Yani Hayatı Veren Ve Yaratan Allah Olduğu Gibi, Nuru Ve Nurdan Melekleri, Hayatı Ve Canlı Tüm Varlıkları Yaratan Ve Ruhu Ve Ruhlu Varlıkları Yaratan Ve Ruh Veren Allah’tır Denir. Zaten “Ruh Ve Ruhu’l-Küdüs” Allah’ın Vahiy Ve İlham Meleği Cebrail’in (As) Unvanıdır. 

Cebrail’e (As) Ruh Denmesinin Sebebi De Cebrail’in (As) Allah’ın Vahyini (Peygamberlere Vahiy Ve Mahlukata İlham Olarak) Mahlukata Getirerek Onların Maddi Ve Manevi Hayat Bulmasını Sağlamasından Dolayı Mecazi Olarak “Ruh” Ve “Ruhu’l-Kuds” Denmiştir. Hz. Meryem’e (As) Erkek Gibi Görünerek Ruh Üflemesi De Allah’ın “Meryem’e De Ruhumuzdan Üfledik” Buyurması “Sana Müjdeler Olsun Allah Sana İsa (As) Adında Bir Erkek Çocuğu Verecek” Demesinden İbarettir. Bu Kelam Hz. İsa (As) Suretinde Tecelli Etmiştir. Yani Allah Hz. İsa’nın Hem Bedenini Hem De Ruhunu Hz. Cebrail’in Allah’ın Emrini Bu Şekilde Tebliği İle Yaratmıştır. Zaten “Allah Bir Şeyin Olmasını İrade Ederse Ona “Ol!” Der O Da Hemen Oluverir” Ayeti Bunu Açıklamaktadır.

Bütün Bunlardan Anlaşıldı Ki Ruh Da Beden Ve Madde Gibi Allah’ın Mahlûkudur Ve Allah’ın Eseri Ve Sanatıdır. Dilerse İman Ve İbadetinden Dolayı Cennetine Alır, Dilerse Günahlarını Affetmez Hikmeti Gereği Cehenneme Atar. Hiçbir Şey Allah’ın Bir Parçası Değildir Ve Olamaz. Allah Bütün Âlemlerden Ve Mahlûkattan Müstağnidir Ve Mahlûkata Zıttır Ve Haricindedir.

Yüce Allah’ın “Ruhumdan Nefhettim, Yani Üfledim” Demesinin Sebebi De Hayat Ve Ruhun Doğrudan Allah’a Ait Olup Arada Sebeplerin Vasıta Olmamasını İfade Etmek İçindir. Yani Hayat Ve Ruh Vermek Doğrudan Allah’a Aittir Ve Bunlar İçin Herhangi Sebep Araya Girmemektedir. Bu Nedenle Hayat Ve Ruh Allah’ın Varlığının En Büyük Ve En Parlak Delidir. Zira Allah Maddi Şeyleri Sebep Ve Sonuç İlişkisine Bağlamış Ve Bir Silsile Takip Etmiştir. Ama Hayat Ve Ruh İçin Böyle Bir Aracı, Sebep Ve Silsile Yoktur Ve Doğrudan Allah’a Aittir. Yani “Şu Sebeple Bu Ruh Oluştu” Denemez. Doğrudan “Allah Ona Ruh Verdi” Denir.