14.Soru; Muhammed Babasının Cehennemlik Olduğunu Söylemiştir.. Annesinin Mezarının Ziyaret Edilmesine İzin Vermiş Ama Annesine Dua Edilmesine Karşı Çıkmıştır..Muhammed'in Ebeveynine Olan Bu Düşmanlığı Ve Allah'ın Da Ana Babasına Düşmanlık Taslayan Bu Kişiyi Son Peygamber Olarak Seçmesi Saçmalık Değil Midir?

Bu Mesele İçin Önce Alt Yapı Olması Çok Önnemli . Çünkü Bu Hem İmana Hem Kuranı Kerime Hem Kader Bahsine Bakan Bir Mesele. Hemde Usül-ü Tefsir Ve Kelam Ve Hadis'in Konusudur. Hepsini Birden Uzun Uzun Anlatmak Mümkün Olmadığı Okuyucunun da Dikkatini Mevzuya Çekmek İçin Acizane Olarak Anlarmıyorum. Bilginiz Olsun. Mesele Bu Meseleyi Samimi Olarak Araştırıp Okumaksa Buyurunuz Efendim ;

El Cevap : "Resûl-Ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Peder Ve Vâlideleri Ehl-İ Necâttır. Ve Ehl-İ Cennettir. Ve Ehl-İ Îmândır. Cenâb-I Hakk, Habîb-İ Ekrem’i­nin (Asm) Mübârek Kalbini; Ve O Kalbin Taşıdığı Ferzendâne(Evlada Yakışır) Şefkatini Elbette Rencide Etmez.

Eğer Denilse: “Madem Öyledir, Neden Onlar Resûl-ü Ekrem Aley­hissalâtü Vesselâm’a Îmâna Muvaffak Olamadılar? Neden Bi‘Sete (Peygamberliğe) Yetişemediler?”

El Cevap: Cenâb-I Hakk, Habîb-İ Ekrem’inin (Asm) Peder Ve Vâlidesini, Kendi Keremiyle, Resûl-Ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Ferzendâne(Evlada Yakışır) Hissini Memnun Etmek İçin Vâlideynini (Anne-Babasını) Minnet Al­tında Bulundurmuyor. Vâlideynlik Mertebesinden Ma‘Nevî Evlâd Mertebesine Getirmemek İçin, Hâlis Kendi Minnet-İ Rubûbiyeti Al­tına Alıp Onları Mes‘Ud Etmek Ve Habîb-İ Ekrem’ini (Asm) De Memnun Etmekliği Rahmeti İktizâ Etmiş Ki, Vâlideynini Ve Ceddini Ona Zâhirî Ümmet Etmemiş. Fakat Ümmetin Meziyetini, Fazîletini, Saadetini Onlara İhsân Etmiştir. Evet, Âlî Bir Müşîrin Yüzbaşı Rütbesinde Olan Pederi, Huzuruna Girmesi, Birbirine Zıd İki Hissin Taht-I Te’sîrinde Bulunur. Padişah, O Müşîr Olan Yâver-İ Ekrem’ine (Asm) Merhameten, Pederini Onun Maiyetine Vermiyor." Peygamberimizin Anne Ve Babasının Peygamberlik Gelmeden Vefat Etmesinin Peygamberimizin Risaletine Kesin Bilinen Bir Etkisi Yoktur. Ama İkisinin de Kurtulmasına Bir Necattır !...

1-Daha Önceki Dinler Ve Peygamberler Sadece Kendi Kavimlerine Ve Bölgelerine Gönderilirdi. Bu Nedenle Aynı Anda Çok Peygamber Beraber Olmuş Ve Sadece Kendi İnsanlarına Karşı Sorumlu Olmuşlardır. İşte Amine Validemiz İle Muhterem Kocası Hz. Abdullah Hıristiyanlıktan Sorumlu Değillerdi Ve Sadece Hanif Dininden Geriye Kalanlarla Amel Ediyorlardı.Onlar Hz. İbrahim Ve Hz. İsmail'den İntikal Eden Ve Haniflik Adıyla Bilinen Dinî Bir Ananeye Tâbi İdiler, Bu Dinin Mü'mini İdiler.

Hz. Aişe (R.Anha) Şöyle Anlatıyor: “Hz. Peygamber (A.S.M) Haccun’da (Annesinin Mezarının Bulunduğu Yerde) Çok Mahzun Bir Halde Duruyordu. Bir Süre Orada Kaldıktan Sonra Neşeli Bir Halde Dönüp Geldi Ve Şöyle Dedi: “Rabbimden İstedim, O Da Bana Annemi Diriltti, Bana İman Ettikten Sonra Tekrar Yerine Gönderildi.” (Bk. Nebhanî, Huccetullahi Ala’l-Âlemin, S. 412).

Yine Hz. Aişe (R.Anha)’Den Aktarıldığına Göre, “Hz. Peygamber (A.S.M), Rabbinden Anne Ve Babasını Diriltmesini İstedi. O Da Onları Diriltti Ve İkisi De Kendisine İman Ettiler. Ardından Tekrar Ölü Hallerine Döndürüldüler.” (Bk. A.G.E).  Hz. Peygamber (A.S.M)’İn Anne Ve Babasının Ehl-İ Cennet Olduğunu Gösteren Delillerden Birkaçı Şöyledir: Onların Her İkisi De Hz. Peygamber (A.S.M)’İn Davetine Ulaşamamışlardır. “... Biz Bir Peygamber Göndermedikçe Kimseye Azap Edecek Değiliz.” (İsra, 17/15)Mealindeki Ayetin Gereği Olarak Onların Azap Görmemeleri Gerekir.

Bunun Hikmeti de Şudur : Başta da Dediğimiz : Vâlideynini (Anne-Babasını) Minnet Al­tında Bulundurmuyor. Vâlideynlik Mertebesinden Ma‘Nevî Evlâd Mertebesine Getirmemek İçin, Hâlis Kendi Minnet-İ Rubûbiyeti Al­tına Alıp Onları Mes‘Ud Etmek Ve Habîb-İ Ekrem’ini (Asm) De Memnun Etmekliği Rahmeti İktizâ Etmiş Ki, Vâlideynini Ve Ceddini Ona Zâhirî Ümmet Etmemiş. Fakat Ümmetin Meziyetini, Fazîletini, Saadetini Onlara İhsân Etmiştir. Evet, Âlî Bir Müşîrin Yüzbaşı Rütbesinde Olan Pederi, Huzuruna Girmesi, Birbirine Zıd İki Hissin Taht-I Te’sîrinde Bulunur. Padişah, O Müşîr Olan Yâver-İ Ekrem’ine (Asm) Merhameten, Pederini Onun Maiyetine Vermiyor."

2-"Fetret Devri Mü'mini" İdiler. Fetret Devri Demek, İki Peygamber Arasında Geçen Ve Peygambersiz Olan Ara Devredir. Bu Durumda, İslâm'dan Önce Her Kavme Müstakil Peygamber Gelme Esasına Binaen İki Peygamberin Gönderilme Müddetleri İçinde Yaşasa Bile, Önceki Peygamber Kendilerine Resul Olarak Gönderilmeyen, Yeni Gelene De Yetişemeyen Kimse Fetret Devri İnsanı Sayılır. Resûlullahın Ebeveyni, Hazret-İ Isa Araplara Gönderilmediği Ve Resâlullah’ın Nübüvvetine De Yetişmedikleri İçin Fetret Devri İnsanı Sayılırlar. Ayet-i Kerîme'de Kendilerine Resul Gelmeyen Hiçbir Kavmin Sorumlu Tutulmayacağı Belirtilmiştir:

"... Peygamber Göndermedikçe De Biz Kimseye Azab Edici Değiliz." (İsra, 17/15). Ayeti Kerimesi İle Bu Ferman Edilmiştir !

Kaldı Ki, Hz, İbrahim'den Bakiye Kalan Dinî Bir Gelenek, Cahiliye Devri Araplarında Mevcut İdi. Peygamber Efendimiz (A.S.M.) Her Yönden Olduğu Gibi, Aile, Asalet Ve Nesep Bakımından Da İnsanların En Üstünü, En Faziletlisi, En Muhteremi Ve En Seçkini İdi. Bir Seferinde Sahabe-İ Kiram, Kendisine Nesebini Sordular. Peygamber Efendimiz (A.S.M.) Şu Cevabı Verdi:

“Cenab-I Hak Mahlûkatı Yarattı Ve Beni En Hayırlılarından Kıldı. Sonra İki Milletten (Arap Ve Arap Olmayan) En Hayırlısından Kıldı. Sonra Kabileleri Ayırdı Ve Beni En Hayırlı Kabileden (Kureyş’ten) Kıldı. Sonra Aileleri Ayırdı, Beni De En Hayırlı Aileden Kıldı. Ben Şahıs Olarak Da Aile Olarak Da İnsanların En Hayırlısıyım.” (Tirmizî, Menâkıb: 1)

Bu Hususta Sahih-İ Buharî’de Şu Hadis-İ Şerif Kayıtlıdır: “Ben Devirden Devire, Aileden Aileye İntikal İle Seçilerek Âdemoğulları Soyunun En Temizinden Naklolundum. Sonunda Şu İçinde Bulunduğum Hâşimî Câmiasından Neş’et Ettim (Dünyaya Geldim).” (Buharî Muhtasarı Tecrîd-İ Sarih Tercemesi, Ix/272)

Peygamber Efendimizin (A.S.M.) Ecdat Ve Atalarının Hepsi De Asil, Temiz Ahlâklı, Dürüst Kimselerdi, Tevhid Dinine Bağlı İnsanlardı. Peygamberimiz (A.S.M.)'İn Hayatını Ve Mücadelesini Anlatan Siyer Kitaplarında Genişçe Kaydedildiği Gibi, Peygamberimiz (A.S.M.)'İn Nurunun İntikal Şekli Hz. İsmail (As)’Den Başlar, Sonra Kinâne’den Kureyş’e, Kureyş’ten Haşimoğullarına Kadar Gelir. Bu Tertibin Uzaktan Yakına Doğru Geldikçe Terakki Ettiği Görülür.

Tabakatü’l-Kübrâ Sahibi İbni Sa’d, Peygamberimiz (A.S.M.)'İn Anneleri Hakkında Da Şu Bilgiyi Verir: “Resul-İ Ekremin (A.S.M.) Beş Yüz Kadar Büyükannesini Tespit Ettim. Bunların Hiçbirisinde Cahiliye Devri Ahlâksızlıklarından Ne Bir Zinaya, Ne De Başka Bir Kötülüğe Rastlamadım.” (İbni Sa’d. Tabakat, 1: 60) Yine Siyer Kitaplarında Yer Aldığına Göre, Peygamber Efendimiz (A.S.M.)'İn Dedelerinin Ve Büyük Annelerinin İbrahim Aleyhisselâmın Dini Olan Hanîf Dini Üzerinde Bulundukları Rivayet Edilir Ki, Hiçbirisinin Şirkin Çirkinliklerine Bulaşmadıkları Bildirilir. Çünkü Cenab-I Hak İnsanların İçinden Seçtiği, Kendine Dost Ve Elçi Olarak Kabul Ettiği Bir İnsanın Neslini Her Türlü Kötülüklerden Koruyacak, Ona Hususi Lütuf Ve Keremini İhsan Buyuracaktır.

Hz. Peygamber (A.S.M)’İn Annesi Ve Babası, -Ebu Bekir, Amr B. Nufeyl, Kus B. Saide, Veraka B. Nevfel Gibi- Hz. İbrahim (As)’İn Dini / Hanif Dini Üzerindeydi. Bu Görüşü Destekleyenlerdenbiri Olan Râzî’ye Göre, Hz. Peygamber (A.S.M)’İn -Hz. Âdem’e Kadar Uzanıp Giden- Bütün Ataları Tavhid Dini Üzerinde İdiler.

Buna Göre, "Babam Ve Baban Ateştedir" Sözü İki Anlama Gelir:

1. Peygamber Efendimiz (Asm) Bu Açıklamasıyla Amcası Ebu Leheb'in Cehennem'de Olduğunu Bildirmek İstemiştir. Çünkü Arablar Amcaya Da Baba Derler. Bizde de Böyle Değil midir? Amca Baba Yarısı Olarak Geçmez mi? Sindi'nin Açıklamasına Göre Hz. Peygamber’in (Asm) Ebeveyninin Cennetlik Olduğu Bu Hadis-i Şerifte Geçen "Ebi" Kelimesi "Babam" Anlamında Değil "Amcam" Anlamında Kullanılmıştır. Çünkü "Eb" Kelimesi Arapçada "Baba" Anlamına Geldiği Gibi, "Amca" Anlamına Da Gelmektedir. Her Şeyin En İyisini Hakkıyla Bilen Ancak Cenab-I Hak’tır. Kaynak: Sünen-İ Ebu Davud Terceme Ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/518 

2. Peygamberimiz (Asm)'İn Anne Ve Babasının Cehennemlik Olduğunu Söyleyen Hadisler, Daha Önceye Aittir, Cennetlik Olduğunu Söyleyen Rivayetler İse, Eski Haberleri Nesheden Yeni Hadislerdir. İlk Zamanlarda -Onlar Hakkındaki- Bilgilere Sahip Olmayan Hz. Peygamber (A.S.M), Daha Sonra Kesin Bilgiler Almış Ve Cennetlik Olduklarına Dair Hükmünü Vermiştir. (Bk. Nebhanî, A.G.E, S. 412-414)

Peygamber Efendimiz(A.S.M.)'İn Büyük Annelerine Gelince; Babaannesinin İsmi Fâtıma, Anneannesinin İsmi De Berre İdi. Dayılarına Adiy Bin Neccaroğulları Denmektedir. Peygamberimizin (A.S.M.) Büyük Anneleri, Onun Peygamberlik Zamanına Yetişemediler, Dolayısıyla İslâmiyetle Müşerref Olamadılar. Fakat Onlar Hanîf Dini Üzerinde Yaşamışlar, Mekke Müşriklerinin Düştüğü Putperestliğe Bulaşmamışlardır.  Peygamber Efendimizin (A.S.M.) Annesi Âmine, Babası Abdullah Ve Dedesi Abdülmuttalib’in İmanı Hakkında Kendisine Sorulan Bir Sual Vesilesiyle, Bediüzzaman Şu Kısa İzahı Getirir: “Resul-İ Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Peder Ve Valideleri Ehl-İ Necattır Ve Ehl-İ Cennettir Ve Ehl-İ Îmandır. Cenab-I Hak, Habib-İ Ekreminin Mübarek Kalbini Ve O Kalbin Taşıdığı Ferzendâne Şefkatini Elbette Rencide Etmez.” (Bk. Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, Sekizinci Risale, S. 361)  Yani; Peygamber Efendimiz (A.S.M.)'İn Baba Ve Anneleri Kurtuluş Ehlidir, Cennet Ehlidir Ve İman Ehlidir. Cenab-I Hak Sevgili Habibinin Mübarek Kalbini Ve O Kalbin Taşıdığı Şefkati Elbette Rencide Etmez.

Asıl Adı Şeybe Olan Abdulmuttalib, Peygamberimiz (Asm)'İn Dedesi Olup, Asil Bir Zattır. Hatta Mekke’de Kıtlık Olsa, Onun Hürmetine Allah’dan Yardım İsterler Ve Yağmur Yağardı. Bir Gün Harem-İ Şerifde Uyurken Gördüğü Rüyayı Kahinlere Söylediğinde Onlar: ”Senin Neslinden Bir Çocuk Doğacak; Yer Ve Gök Halkı Ona İman Getirecek.” Dediler. Kureyş'in Reisi Olan Bu Zata Rüyasında Zemzem Kuyusu Gösterilmiş Ve Onu Bulmakla, Senelerdir Meçhul Olan Zemzem Bulunmuş, Şerefine Bir Şeref Daha Katmıştı. “Fetret Döneminde Gelen Abdulmuttalib Hanif Dininden Olup, Ehl-İ Necattır.”

Kureyş'in Reisi Abdülmuttalib De Nur-U Ahmedî'den Nasibini Almıştı. O Nur Kendisine Çok Üstün Meziyet Ve Sıfatlar Kazandırmıştı. Uzun Boyu, Büyükçe Başı Ve Heybetli Görünüşüne; Parlak Yüzü, Tatlı Sözü, Utangaçlığı, Nezaket Ve Üstün Ahlâkı Bir Başka Güzellik Katmıştı. Sabırlı, Akıllı, Anlayışlı, Mert Ve Cömertti. Yoksul İnsanların Karınlarını Doyurmaktan Büyük Zevk Alırdı. Hatta Bu Cömertliğini, Bu Yardımseverliğini Hayvanlardan Bile Esirgemezdi. Dağ Başlarında Aç Susuz Kalan Kurdu, Kuşu Da Düşünürdü.

Cahiliye Karanlıkları Arasında Aydınlık Yoldan Ayrılmayan Bahtiyarlardan Biri İdi. Allah'a Bağlı İdi Ve Âhirete İnanırdı. Verdiği Sözü Ne Pahasına Olursa Olsun Mutlaka Yerine Getirirdi. Nitekim, Cenâb-I Hakk'a Verdiği Sözü Yerine Getirmek İçin, En Çok Sevdiği Oğlu Abdullah'ı Bıçağın Altına Yatırmaktan Bile Çekinmemişti. Kureyşliler Müdahale Etmeselerdi, Onu Kurban Edecekti.

Cahiliye Devrinin Çirkin Âdetlerinden Uzak Durduğu Gibi, Başkalarını Da Bunları Yapmaktan Menederdi. O Zamanın Zalim Bir Âdeti Olan Kız Çocuklarını Diri Diri Toprağa Gömmekten Halkı Sakındırırdı. Şaraptan, Zinadan Her Zaman Kaçınırdı. Bütün Gücüyle Mekke'de Zulme, Haksızlığa Meydan Vermemeye Çalışırdı. Misafir Ağırlamaktan Da Büyük Haz Duyardı. Akrabalarıyla Yakından İlgilenir, Onlara Şefkat Ve Merhamet Gösterirdi. Bu Büyük Vasfı Sebebiyle Kureyşliler Ona "İkinci İbrahim" Derlerdi. Ramazan Ayı Girince Hirâ Mağarasında İnzivâya Çekilip İbadetle Meşgul Olurdu. Bunu İlk Defa Âdet Eden De Kendisi İdi.

Efendimizin Anne Ve Babası Hakkında ki Mesele Bu Şekilde Olup : Nasıl Olurda Babasına Kabrine Gitmeyin Onlara Dua Etmeyin Der? Babasının Cehennemlik Olmasından Kastı Aslında Amcası Olan Ebu Taliptir !  Amcası Ebu Talip İse Peygamberimiz (Asm)'E İman Etmemiştir. Ancak O’nu Korumuştur. Cenâb-I Hak Onu Zayi Etmeyecektir. Her Ne Kadar Hz. Abbas, Ölüm Esnasında Dudağının Kımıldayıp, Kardeşinin Ağzına Kulağını Verdiğinde Kelime-İ Tevhidi Duyduğunu Peygamberimiz (Asm)'E Söylemişse De Peygamberimiz: "Ben Duymadım."  Demiştir. Peygamberimiz (Asm)'İn Amcalarından Hz. Abbas (Ra) Ve Hz. Hamza (Ra) İman Etmişlerdir.

Bu İddiaların Yalan Olduğunun İspatı

Ölüm Döşeğinde Olan Yahudi  Çocuğun Yanına Gitmiş Ona Dua Edip Tebliğ Yapmıştır ! Peygamberimiz Hz. Muhammed (Asm)'İn Hizmetinde Bulunan Yahudi Bir Çocuk Vardı. Bir Gün Hastalandı. Peygamberimiz, Onu Ziyarete Gitti, Başucuna Oturdu Ve Ona, “Müslüman Olmasını” Teklif Etti. Çocuk, Düşüncesini Öğrenmek İçin, Yanında Bulunan Babasının Yüzüne Baktı. Babası: "Ebü'l-Kâsım'ın Çağrısına Uy.", Deyince, Çocuk Da Müslüman Oldu. Bunun Üzerine Hz. Peygamber (Asm) "Şu Yavrucağı Cehennemden Kurtaran Allah'a Hamdolsun." Diyerek Oradan Ayrıldı. (Buhârî, Cenâiz 80)

Gene Medine-i Münevvere Müslümanlara Türlü Türlü Zorluklar Çıkaran Münafıkların Başı Olan Abdullah Bin Ubey’in Ölüm Döşeğinde İken Münafık Olduğunu Bildiği Halde Müslüman Olan Evladının Daveti Üzerine Yanına Gitmiştir ! Dua Etmiştir Ta ki Ayet Gelene Kadar !

Cenaze Namazının Kılınmadığını İddia Edenler Abdullah’ın Ricası Sonrasında, Hz. Ömer’in Şiddetli Uyarısına Rağmen Hz. Peygamber (Sas)’İn Kalkıp Cenaze Namazını Kılmaya Hazırlandığı Esnada Tevbe Sûresinin 84. Ayetinin İndirildiğini Söylemektedirler. Bu Ayette Yüce Allah “Onlardan Ölen Hiçbirine Asla Namaz Kılma Ve Kabrinin Başında Durma. Çünkü Onlar Allah'ı Ve Rasûlünü İnkâr Ettiler Ve Fâsık Olarak Öldüler” Buyurmuştur. Bu Noktada Hz. Ömer’in Israrla Karşı Çıkışı Dikkat Çekicidir. Hz. Peygamber (Sas) Namaz Kılacağını Belirttikten Sonra Hz. Ömer Öncelikle Abdullah Bin Ubeyy’in Geçmişte Yapmış Olduğu Her Türlü Olumsuzlukları Ve Yüce Allah’ın Onun Hakkında İndirdiği Ayetleri Bir Bir Sayarak Onun Cenaze Namazının Kılınmaması Gerektiğini Belirtmiştir. Bu Görüşünü De Tevbe Sûresinin 80. Ayetine Dayandırmaktadır.

Hz. Peygamber (Sas) De Yine Aynı Ayete Dayanarak “Rabbim Beni Bu İşte Serbest Bıraktı” Deyip “Onlar İçin İster Bağışlanma Dile İster Dileme (Fark Etmez.) Onlar İçin Yetmiş Kez Bağışlanma Dilesen De, Allah Onları Asla Affetmeyecektir…” Ayetini Okudu Ve “Ben Bu Konuda Muhayyer Kılındım, Onun İçin Yetmişten Fazla Mağfiret Dileyeceğim” Buyurdu. Görüldüğü Gibi Hz. Ömer Ve Hz. Peygamber (Sas)’İn Bakış Açıları Farklılık Göstermekte Ve Ayeti Farklı Yorumlamaktadırlar. Hz. Ömer Sert Mizaçlı Yapısıyla Beraber Duygusal Bir Şekilde An’ı Ve Geçmişi Düşünerek Hareket Ederken, Hz. Peygamber (Sas) Merhamet Yönü Ağır Basarak İslam’ın Geleceğini De Düşünerek İleri Görüşlülüğünü Ortaya Koymaktadır. Gerçekten Abdullah Bin Ubeyy’in Cenaze Namazından Sonra Kabilesinden Birçok Kişinin İslam’a Girmiş Olması Veya Münafıklıktan Vazgeçmesi Bunun Göstergelerindedir. Hz. Ömer De Daha Sonra “Ben Rasûlullah (Sas)’E Karşı Göstermiş Olduğum Cür’ete Hayret Ettim” Demiştir. 

Bir Diğer Rivayette Hz. Peygamber (Sas)’İn Cenazeye Geldiği Sırada Defin İşlemlerinin Gerçekleştiği Ve Buna Rağmen Hz. Peygamber (Sas)’İn Cenazeyi Kabrinden Çıkarıp Tükürüğüyle Her Tarafını Üflediği Rivayet Edilmektedir. Rasûlullah (Sas)’İn Cenaze Namazını Kılmasından Ve Defin İşlemleri Bittikten Sonra Henüz Kabrin Başından Ayrılmadan Tevbe Sûresinin 84. Ayeti Nazil Oldu. Böylece Hz. Peygamber (Sas) Onlardan Hiç Kimsenin Namazını Kılmadı. Zaten Uyarının Yapılması İçin Fiilin Uygulanmış Olması Gerekir. Hz. Peygamber (Sas) Namazı Kıldıktan Sonra Yüce Allah Bir Daha Onlardan Birinin Namazını Kılmamasını Ve Kabrinin Başında Bulunup Dua Etmemesini Emrediyor. 

Rasûlullah (Sas)’İn Abdullah Bin Ubeyy’in Cenaze Ve Tekfin İşlemleriyle Çok Yakından, Uzun Uzadıya Ve Derin Bir İlgiyle Uğraştığı Belirtilmektedir. Hatta Mücemmim Bin Câriye; “Rasûlullah (Sas)’İn İbn Ubey’in Cenazesi Üzerinde Geçirdiği Zaman Kadar Hiçbir Cenaze Üzerinde Zaman Geçirdiğini Görmedim” Diyerek Bu Durumu Açıklamaktadır. Bu Aşırı İlgide Abdullah Bin Ubeyy’in Oğlu Abdullah’ın Hatırının Yanında Unutulmaması Gereken Bir Diğer Kişi De Kız Kardeşi Olan Cemile Binti Ubeyy’in Hatırıdır. Bu Kadın İslam’ın İlk Yıllarında Müslüman Olmuş Ve “Ğasil-Ul Melâike” Lakabıyla Anılan Ebu Amir’in Oğlu Hanzala’nın Eşiydi. Hanzala; Uhud Savaşında Şehid Düşmüştü. Bu Sahabenin Eşine De İltifat Etmek Ve Gönlünü Hoş Tutmak Amacıyla Abisinin Cenaze İşleriyle Yakından İlgilenmiş Olabilir.

Rasûlullah (Sas) İbn Ubeyy’i Bizzat Kendi Elleriyle, Kabrin İçine Giren Abdullah Bin Abdullah Bin Ubeyy, Sa’d Bin Ubâde Bin Sâmit Ve Evs Bin Havlî Gibi Samimi Müslümanlara Verdi. Sonra Kabrinin Başında Durdu, Dua Etti, Oğluna Başsağlığı Diledi Ve Geri Döndü. Çok Geçmeden Onların Namazlarını Kılmaması Ve Kabirlerinin Başında Durmaması Ayetleri Nazil Oldu.Namazlarının Kılınmama Cezası Arap Toplumu İçinde Çok Önemli Bir Ceza Olmalı Ki İbn Ubeyy’in Ölümü Ve Bu Ayetler Sonrasında Toplu Ve Ferdi Nifak Sönmeye Başladı. Abdullah Bin Ubeyy Gibi Muhalif Bir Liderin Ölümü, Medine’deki Münafıkları Çaresiz Bırakmıştır. Bütün Etkileri Yavaş Yavaş Kaybolmaya Başlamıştır. Ayrıca İbn Ubeyy’in Cenaze Namazının Kılınması İle Beraber Birçok Kişinin Münafıklıktan Vazgeçmesi Hz. Peygamber (Sas)’İn Cenaze Namazını Kılmakla Ne Kadar Olumlu Bir Davranış Gerçekleştirdiğini Ve Dolayısıyla İleri Görüşlülüğünü İspat Eder Niteliktedir.

Kaynak : Tıkla

Ezcümle : Hem Müslüman Olmayan Yahudi Bir Çocuk İçin Ölüm Döşeğinde Onun Yanına Giden , Öldükten Sonra Müslümanlara Türlü Türlü Eziyetler Etmiş Bir Munafık İçin Kabri Başına Gidip Dua Eden Bir Peygamber Kendisini Dünya’ya Getirmek Hususunda Vesile Olan Biricik Babası Ve Annesinin Kabrine Gidilmemesini İstemesi ! Onlara Dua Etmeyin Demesi Ne Derece Dalaletkerane Bir  Ahmaklık Olur Aklın Varsa Anlarsın !...

Burada Bu Mesele Allah’ı Ve İslam’ı Veya Kuran Ve Peygamberin Hak Olduğunu Değiştirmez !... Bu Meseleye Gelinceye Kadar İmani Bir Çok Mesele Vardır. Bunları Kurcalayanların Amacı Asla İman Hakikatleri Değildir !... İşlerine Geldiğinde Hadisleri Kabul Etmez Ama İşlerine Gelince de Hadisler Üzerinden İnsanların Akıllarını Bulandırmaya Çalışırlar. Çünkü Ateist Ve Deistlerin Kendi İman Ve İtikatları Üzerine Bina Ettikleri Sağlam Bir Temele Oturan Görüşleri Yoktur ! Bu Zihniyet İslam’i Meseleler Üzerinden Kendilerinin Hak Olduğunu İspata Çalışırlar. Bunu da İslam’i Hiçbir Bilgiye İlime Sahip Olmadan Yaparlar !...

Hz. Peygamber’in Anne Ve Babasının Ahirette Kurtuluşa Erecek Kimselerden Oldukları Kanaatini Paylaşan Ve Dile Getiren Cumhur İslam Âlimleri, Görüşlerine Ebeveyn’in Fetret Döneminde Yaşadığı Ve Kendilerine Tebliğ Ulaşmadığı İçin Mazur Oldukları Ve Ahirette Fetret Ehlinin De Dâhil Olduğu Belli Gruplar İçin Düzenlenecek Özel İmtihanda Başarılı Olacakları Ve Haniflerden Oldukları Ve Diriltilip İman Ettikleri Gibi Çeşitli Hareket Noktalarını Gerekçe Göstermişlerdir. Bu Görüşü Savunanlar Arasında Evzâî, Süfyan Es-Sevrî, İmam Mâlik, Dâvûd Ez-Zâhirî, Şafiî, Eş‘Arî, Isferâyinî, İbn Hazm, İbnü’l-Cevzî, Beyzâvî, İbnü’lCezerî, İbnü’l-Hümam, Suyutî, Katip Çelebi Beidüzzaman Said Nursi Gibi Âlimler Yer Almaktadır.


Son Sözümüz : Sülbümüzden Gelen Değil Yolumuzdan Gelen Kardeşimizdir.