12.Soru;
Ömer Karısı İle İstemeden(Nasıl Oluyorsa) Arkadan İlişkiye Girer Ve Durumu
Muhammed'e Anlatır..Bunun Üzerine Muhammed'e Vahiy Gelir.. Vahiyde Kadınlar
Tarlanızdır, Nasıl Girmek İstiyorsanız Öyle Girin (Bakara 223) Denilir.. Hatta
Ömer Bu Durumdan Çok Hoşnut Kalır Ve Allah'ın Kendisi İçin Vahiy Gönderdiğini
Filan Söyler..Allah'ın Bu Konuda(Arkadan İlişki De İslam'a Göre Haramdır.. Nasıl
Oluyorsa Artık..!) Anında Vahiy Göndermesi Ama Farklı Konularda(Mesela
Hayvanlara İyi Davranılması Konusunda) Vahiy Göndermemesi Garip Değil Mi? |
El Cevap :
Bu Gibi İslam’i İlimlerin Istılah Konusu Olan Tüm Meselelerde Bir Usül
Bir Kaide Belirtilmiştir. Buna Uyulmaması Durumunda da Yanlış Sonuçların Ortaya
Çıkması Doğaldır. Siz İlk Gömleğinizin Düğmesini Kaydırırsanız Ve Yanlış Yerden
İliklemeye Başlarsanız Sona Geldiğiniz de İki Yakanız Bir Araya Gelmez. Aynen
Bunun Gibi de İslam’i İlimleri Veya İslami Bir Meseleyi Yorumlamadan Önce O
İslami İlim Dalında O Meseleye Vakıf Ve Mesele Hakkında Usül Öğrenmeniz
Gereklidir.. “Usulsüzlük, Vusulsüzlük Doğurur” Veya “Vusulsüzlüğümüz,
Usulsüzlüğümüzdendir.”Demiştir Üstadlar. Bir Maksuda , Bir
Hedefe Ulaşamamanın Nedeni; Maksada Ulaşmak İçin Gerekli
Yöntem Ve Metoda Uyulmamasındandır. Usul, Hem İslami İlimlerde Ve
İslami İlimlerin Alt Dallarında Hem de İslami İlimlerin Dışındaki Pozitif
İlimler Dediğimiz İlimler İçinde Geçerlidir.
Misalen : “Çanakkale
Bölgesi'ne Topçu Çıkarması” :) Diye De Formüle Edilen 4 İşlemde Soruyu
Çözmeye Başlamadan Önce Bir Metod , Bir Usül Belirlenmiştir ( Önce Paranteziçi,
Üslü-Köklü Çarpma-Bölme Ve Toplama-Çıkarma Yapılır. Çoklu İşlemlerde İşlem
Soldan Sağa Olacak Şekilde Devam Eder.) İşlem Sırasına Riayet Edilmezde
Herkes Aynı Sorudan Binbir Farklı İşlem Sonucu Çıkaracağı Gibi
Aynen Öyle
de: Nasıl Kur’an Okumadan, Ayetlerin Kelime Manalarını Yorumlamadan Önce
Usul-U Nahiv Ve Sarf Eğitimi Alır, ,Manasını Anlamak İçin Usül-Ü
Tefsir Okur , Hadisten Evvel Hadis Usulünü; Fıkıhtan
Evvel Fıkıh Usulünü, Ve Kelam İlmi Öğrenmeden Kelam
Usulünü Bilmek Şarttır. “Zira Usul Bilmeyenin İlmine İtibar Edilmez.” Basit
Bir 4 İşlem İçin Bile Bir Metod Bir Usül Belirlenmişken İşte
İnsan, Cenab-I Hakk'ın Böyle Antika Bir San'atıdır Ve En Nazik Ve Nazenin Ve
Bir Mu'cize-İ Kudretidir Ki; İnsanı, Bütün Esmasının Cilvesine Mazhar Ve
Nakışlarına Medar Ve Kâinata Bir Misal-İ Musaggar Suretinde Yaratılmış Olan
İnsanı Yazan Kuran Ve Onu Anlatan Hadis Ve Onu Yaşayan Sünneti Seniyeyi İlgilendiren
Bir Meselede Nasıl Usülsüz Metodsuz İş Görülebilir? Hatta Bu
Yargı Haddi Zatında Bütün İlimler İçin Geçerlidir.
Ama Bu
İlimlerin İçinde Hele De Konu, Allah’a (Cc) Vuslat Olursa Mesele Daha Da
Ciddidir. Çünkü Yol Uzun Ve Tehlikedir. Elinizde Uzakları Yakın Eden
Kur’an-ı Kerim Gibi Bir Hakikat Teleskopu ,Ufak Ve İnce Meseleleri Büyük Eden
Hadis-i Şerif Gibi Bir Mikroskop İle Bakılmalıdır. Yoksa O Yolun Tehlikesi,
Metotsuzluk Ve Yolda Şeytanın Veya Şeytani Düşüncelerin Etkisinde Kalmak
Suretiyle Meydana Gelecek Olan Maddi Ve Manevi Hatalar, Yanlışlar Ve
Manevi Yaralar , İnsanların Kafalarının Karışmasına Sebebiyet Verir.
Metodu Ve Yol Güvenliğini Bilen Refik Olmadan Vuslata Kalkışılırsa, Allah’ı
Bulayım Derken Allah’tan Olma Da Vardır İşin Sonunda. En Büyük Tehlike
De Budur. Ateist Ve Deistlerin Düştüğü Gaflet Çukuru da Tam da Budur !
Bir Misal
Verecek Olursak ; “Hem Meselâ, Bir Vakit Huzûr-u Nebevîde Derin Bir Ses
İşitildi. Resûl-İ Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Ferman Etti Ki: ‘Bu Gürültü,
Yetmiş Seneden Beri Cehennem Tarafına Yuvarlanan Bir Taşın Bu Dakikada
Cehennemin Dibine Yetişip Düşmesinin Gürültüsüdür.’ Bu Garip Haberden Beş Altı
Dakika Sonra Birisi Geldi, Dedi: ‘Ya Resûlallah, Yetmiş Yaşında
Bulunan Filân Münâfık Vefat Etti, Cehenneme Gitti.’ Peygamberin Yüksek Belîğâne
Kelâmının Te’vîlini Gösterdi.”
Öyleyse
Âyet Ve Hadîslerin Tefsîrinde Ve Açıklanmasında Bu Noktaların Göz Önünde
Bulunması Gerekir. Çünkü İçtihâd Ve Tecdîd Meselesinde Ehliyet Ve Selâhiyet
Gerekir. Herkes Bu Konuda Ehliyet Sahibi Değildir. Onun
İçindir Ki Bir Sözü; “Kim Söylemiş? Kime Söylemiş? Ne İçin Söylemiş? Ne Makâmda
Söylemiş?” Temel Kâidesi Dikkate Alınmalıdır. Evet, Kelâmın Tabakâtının
Ulvîyeti, Güzelliği Ve Kuvvetinin Menbâı Şu Dört Şeydir: “Mütekellim, Muhatap,
Maksat Ve Makâm.
Aslında Bu
Meselelere Yaklaşan Kişilerde Büyük Bir Art Niyet Vardır. Çünkü Bu Meseleye
Gelinceye Kadar Kişinin Kur’an-ı Kerimi Almamış, Okumak İçin Bir Hocaya
Gitmemiş, Okumamış, Okuyup Anlamak İçin Arapça Nahiv Ve Talim Öğrenmemiş
Üzerine Namaz Kılmayan Birisi Bu Konuyu Araştırmak için Değil Fitne Çıkarmak
İçin Bunu Gündeme Getirmektedir. Esasen Bu Mevzu -Diğer Kıyas
Kabil Olacak Meseleler- Işığıyla Ayetle,Hem de İslam Tarihi İle Gelen Süreçte
Cevaplanmış Bir Sualdir. Basit Bir Google Araması Bile Doğru Bilgiye Ulaşmak
İçin Yeterlidir. Daha Büyük Vahamet İse Bu Sorunun Ateistler-Deistler
Tarafından Dile Getirilmesidir. Kendi Davalarının İspatı Olan Bir Soru Değil de
İslam’i Bir Meseleyi Ve Çözülmüş İfade Edilmiş Bir Meseleyi Gündeme Getirmeleri
Kendi Davalarının Ne Kadar Batıl Ne Kadar Çürük Olduğunun Kanıtıdır !
Ayet Cihetiyle
: Nisâ’ Sûresi’nde De Bu Noktaya Bakan Âyet Şöyledir: “Hâlbûki, Bu
Haberi Yayacak Yerde Peygambere Ve Mü’minlerden İhtisâs Ve Selâhiyet Sahibi
Kimselere Müracâat Etselerdi, Elbette O Kimseler, Hüküm Çıkarmaya Ehliyetli
Olanlar İşin Doğrusunu Bilirlerdi.” Nisa Suresi.83 Ayeti
Kerime.
Usul-ü Tefsir Ve Usul-ü Kelam Ve
Usül-ü Siyer Ve Usül-ü E Hadis Ve Usül-ü Fıkıh Okumadan İslami Meselelerde Bir
Tedrisat ve Eğitim Almadan Bir İcazet Ve Ehliyet Sahibi “ Olmadan” Değil
Sadece İslami Meselelerde Hiç Bir İlim Ve Bilim Dalında Yorum Yapamazsınız.
Yaparsanız Vebale Girersiniz Veya Çok Aldanır Çok Aldatır Çok Cahil
Olduğunuzu Gösterirsiniz Güzel Kardeşlerim.
Misal: Benim
Muhteşem Son Model Bir Arabam Olsun. Ama “Ehliyetim
Olmasın”. Sizin De Muhteşem Bir Araba Bilginiz Olsun Hatta Arabaları
Söküp Birleştire Bilecek Kadar Üstadı Azam Olun , Sıfırdan
Bir Araba Yapma Kabiliyetine Sahip Olsanız Ama “Ehliyetiniz O L M A S A” Farz
Edelim. Şimdi Trafikte Biz Yol Alırken Tamamen Benim Haksız Olduğum Bir Şekilde
Size “Ben” Çarpsam Ve Kaza Yapsak. %1000
Hatalı Benim. Ve Polis Gelse Kime Ceza Verir? %1000 Ben Hatalı Olsam
Bile Size Cezayı Keser ! Neden? Çünkü Ehliyetiniz
Yok!.. Doğru Bile
Haklı Bile Olsa Ehliyetiniz Yok! Gene Suçlu Siz Olursunuz ! Aynen
Öylede İslami Meselelerde Google’dan Ayet Aratıp Veya Kendi Kafanıza Göre
Meseleleri Yorumlamak Ne Haddimizdir Ne De Hakkımızdır. Sen Hangi İlme
Hangi Tedrisata Ve Hangi “Ehliyete” Göre Çıkıp Ayetleri Hadisleri Veya İslam
Tarihini Yorumluyorsun Muhterem Kardeşim ?
Girizgahtan Sonra Gelelim
Meselemize : Burada Usül-ü Tefsir İlminin
Önemi ,Hz. Ömer’in Hususi Hayatını Rasulullah İle Paylaşmasının Nedeni. Müslümanların İhlas Ve İhsan Makamındaki
Hassasiyetlerinin Bilinmesi , Peygamber Hanımlarının Önemi Gibi Meselelerin Çok
İyi Bilinmesi Lazım ki Hikmeti Anlaşıla Bilsin.
İddia
: Allah'ın Bu Konuda(Arkadan İlişki De İslam'a Göre Haramdır.. Nasıl Oluyorsa
Artık..!) Anında Vahiy Göndermesi Ama Farklı Konularda(Mesela Hayvanlara İyi
Davranılması Konusunda) Vahiy Göndermemesi Garip Değil Mi?
El Cevap: Bir Mesele Hakkında Cevap Vermeden Önce Sorulanın Soru mu Soru
Değil mi Olduğu Verilecek Cevabı Gösterir. Doğru Soru Sorulmazsa Doğru Cevapta
Alınmaz .. Doğru Soru Sormanın Önemini Einstein’ın
Şu Sözünden Anlayabiliriz, “Bir İnsanın Zekası, Verdiği Cevaplardan Değil, Sorduğu
Sorulardan Anlaşılır.” Mevlananın Dediği Gibi Kişinin Kıymeti Aradığı Şey
Nispetindedir “İnsanın Değeri Ne İle Ölçülür ? Aradığı Şey İle. İnsan Neyi
Ararsa Ona Layıktır.” "Bir Kimsenin Diğer Bir Kimsede Gördüğü İlk Kusur,
Kendi Nefsinin Pek Âşina Olduğu Bir Kusurdur."
Şimdi Bu
Cevabımızı Biraz Açalım mı?
1.
Tefsir Cihetiyle :
Doğru Soru : Ayetler Neden Hep Birtakım
Olaylar Yaşandıktan Sonra Gelmiştir?
El Cevap: Bazı Ayetler, Bir Takım Olaylar Üzerine
İnmiştir. Bunlar Neden Hep Bir Takım Olaylar Yaşandıktan Sonra Gelmiştir? Bu Olaylar
Yaşanmadan Önce Gelse, Peygamber De Öyle Cevaplasa Çok Daha İyi Olmaz Mıydı ?
Ayetlerin Bir
Kısmının Belli Olaylardan Önce Veya O Anda Veya Sonra Gelmesinin , Bir Kısmının
da Hadis-i Şeriflerle Önceden Veya O Anda Anlatılmasının Hikmeti, İnsanların
Meseleleri Daha İyi Kavramalarına Yardımcı Olmak İçin Ve Belagat Noktasında da Bir
Mucizedir.
Misal: Bedir Savaşından Ve Ganimetlerin Paylaşımından Söz Eden Enfal Suresinin,
Bedir Savaşından Önce İnmesi Durumunda Hiç Kimse Bundan Bir Şey
Anlayamayacaktı. Bedir Savaşı Da Ne İmiş ? Savaş mı Olacakmış ? Kimle Savaşılacakmış
? Ve Tabi Kim Kazanacakmış ? Savaş Kafirler Tarafından Dillendirilmeden Bir
Peygamber Nasıl Savaş Telaffuz Edebilir ? İslam Barış Dini değil mi Diye Bu Sefer
Sorular Peşi Sıra Gelecekti!.. Her
Şeyi Önceden Bildikten Sonra Allah’tan Başkasından Korkmayan Müslümanlarla
Allah’a İman Ettim Deyip İman Etmeyen Münafıklar Ve Kafirler Nasıl Ayrılacaktı
? Savaştan Sonra Esir Hukuku Ganimetlerin
Taksimi De Neymiş.. Nasıl Bilebilirlerdi? Veya Gene Uhud Savaşı İle İlgili Ayetlerin
Daha Önce İnmesinin Hiçbir Anlamı Yoktur. Keza Ahzab Suresinden Söz Eden
Ayetler Ahzab/Hendek Savaşından Önce İnseydi, Kim Ne Anlardı?..
Yaşanmış
Olaylar Zihinlerde Daha Kuvvetli Yer Eder. Beli
Hükümlerin İlgili Olaylardan Sonra İnmesinin Bir Hikmeti De Onun Zihinlere
İyice Yerleşmesini Sağlamaya Yöneliktir.Hatta Denilebilir Ki, Eski
Peygamberlerin Ve Kavimlerinin Kıssalarının Anlatılması Da Bu Olayların O
Günlerde Yaşanmış Gibi Canlı Birer Örnek Olmalarını Temin Etmek İçindir. Hadiste İfade Edildiği Gibi, “İşitmek Görmek Gibi
Değildir.” Bugün Modern Bilim Dahi İspat Etmiştir Ki Beden Dili Dilden Daha Çok
Şey Anlatıyor. Beden Dilini Okuyanda Kulak Değil Gözdür. Anadolumuzun Kadim
Ahlakında “Bir Musibet Bin Nasihatten İyidir.” Deriz Değil Mi?
Bununla Beraber,
Yaşanmamış Olaylarla İlgili Beyanda Bulunmak, Olmamış Şeyleri Olmuş Gibi Göstermek
Anlamına Gelir. Kur’an-I Hakim, Blöf Yapmaktan, Gerçek Dışı Beyanda Bulunmaktan
Münezzehtir. Kaldı Ki, Hz. Peygamber (Asm)'Den Olmamış Olayları Duyan
Muarızları, Onu -Haşa- Yalancılıkla İtham Edeceklerdi. Bu Gibi Hikmetlerden
Ötürüdür Ki, Bazı Olaylarla İlgi Olan Kur’an’ın Bazı Ayetleri, İlgili Olayların Yaşanmasından Sonra
İndirilmiştir.
Ama Bazen de Hikmetine Binaen Önceden
de Haberde Vermiştir ; Mesela Abese Suresi Buna Bir Örnektir
!.. Mesela Ebu Leheb Ölmeden 7,5 Sene Önce Onun Cehenneme Gireceğini Ayeti
Kerime İle Cenab-ı Hak Bildirmiştir. Bu Azılı Kafir Ateist Bu Ayet İndikten Ölünceye
Kadar En Kolayı Değil, En Zorunu Seçmiş Olması Kur’an-ı Kerim’in Hak Olduğunu da
İspat Etmiştir. Bir Çok Ayeti Kerime İle Kafirlerin Cehenneme Girecekleri, Elem
Dolu Bir Azap Çekecekleri Söylenmiş. Buna Karşın Bu Hakikatleri Anlatan Kur’an-ı
Kerim’in Fermanı İle Onlara Meydan Okumuş Ve Onların Tüm Hislerini, Tüm Yaptıklarını
Bu Cihetle Tahrik Etmesine Karşın
(Hz. Peygamber'in)
Elinde Bu Kaînat Sahibinin Bir Fermanı Bulunduğu... Ve O Fermanı, Her Asırda Yüzler
Milyondan Ziyade İnsanların Onu Kabul Ve Tasdik Ettikleri... Ve O Ferman Olan Kur'ân-I
Azimuşşanın Yedi Vecihle Harika Olması Ve Kırk Vecihle de Mu'cize Olduğunu İspat
İle ; Ve Kâinat Halıkının Sözü Bulunduğunu Kuvvetli Delilleriyle Beraber "Eğer
Kulumuz (Muhammed)’E İndirdiğimiz (Kur'ân)Dan Şüphe İçinde İseniz, Haydi Onun
Gibi Bir Sûre Getirin, Allah'tan Başka Güvendiklerinizin Hepsini Çağırın; Eğer
Doğru İseniz." "Yok Yapamadıysanız,
Ki Hiçbir Zaman Yapamayacaksınız, O Halde Yakıtı İnsanlar Ve Taşlar Olan,
İnkârcılar İçin Hazırlanmış Ateşten Sakının. "Bakara Suresi, 23 Ve 24.
Ayetlerle Onlar Arap Yarım Adasının O
Dönem En Büyük Şanı Olan Edebiyatının Ve Şairlerinin Kuran Karşısında Sukut
Edip Zor Olan 1 Aylık Mesafede O Dönemki Çöl Şartlarında Canları Pahasına
Savaşmak İçin Yola Koyulmaları Göstermiştir ki Kur’an-ı Kerim Haktır Ve Eşi Benzeri
Yoktur !... O Ebu Leheb Bunca Eziyete Girmeyip Sadece “Ben de Müslüman Oldum”
Bakın Kur’an-ı Kerim Yalan Söyledi Dese İdi Hem Geberip Gitmeyecek Hem de Hz.
Muhammed Sallallahu Eleyhi Vesellem Efendimizin Davasını Çürütmüş Olma İmkanı
7,5 Sene Boyunca Elinde Olmasına Rağmen O Zor Olanı Seçip Ölüme Yürümüştür !...
Buna Hudeybiye
Barışı Sırasında Fetih Suresinin İnmesini de Örnek Gösterebiliriz. İslam Toplumunun Muhtelif Meselelerini
İlgilendiren Konularda Önceden Allah’ın Taktiri İle Ayetler Gelmiştir. Ayetler
Sizin İsteğinize Göre Değil Aksine Cenab-ı Hakkın Taktiri İle Gelir !.. Siz
Eleştirecekseniz Getirebiliyorsanız Daha Önce de Denenmiş Olan Kur’an’ın Benzeri
Çalışmaları Gibi , Kendi Taraftarlarını Dahi Güldürecek Uydurma Ayetler Yazabiliyor
musunuz Ona Bakın ? Ayetlerin Hak Olduğu Apaçıkken Ve Hepsinin vakti Zamanı
Gelince “Bugün Dahi” Capcanlı Olduğuna Bakınız. İlim
Geliştikçe Kur’an-ı Kerim’i Tefsir Edip Onun Hak Olduğunu ispat Ediyor. Bunu Asrımızın
Filozofları da Tasdik Etmiştir.
Ve Bazen de Hikmetine Binaen O Anda
da Ayet İnmiştir: Bunun En Güzel Örneğini Hz. Vahşinin Müslüman
Olmasında Görüyoruz. Konuyla İlgili
Üstad Dursun Ali Erzincanlının Yazmış Olduğu Şiiri Dinleyebilirsiniz. Görüldüğü
Gibi Mesele Ateist Veya Deistlerin iddia Ve Yalanları Gibi Değildir.
2.
Hz. Ömer’in Hususi Hayatını Rasulullah İle
Paylaşmasının Nedeni. Müslümanların
İhlas Ve İhsan Makamındaki Hassasiyetlerinin Bilinmesi Cihetiyle.
Bu
Bir Kafirin Anlayamayacağı Hatta Bu Asrımızın Müslümanlarının Dahi Belki de Pek
Uzak Oldukları İhlas Ve İhsan Makamının Bir Sonucudur. Bir Müslüman İçin Cenab-ı Hak Her Yerde Aynı “Anda” Ve Her “Mekanda”
Aynı “Anda” Vardır Ve Yaratma Sanatı İle Her An her Şeyi “Anda” Yeniden
Yaratmaktadır. Dolayısıyla Bir Müslüman Allah’ın Kendisini Gördüğünü Bilir Ve
Davranışlarını da Allah İle Olan Muhabbetinin İktizası Nispetinde Ayarlar. İslamiyet
Hayatın Her Alanına Nüfuz Etmiş Ve Kapsayıcı Bir Özelliğe Sahiptir. Çünkü; Bazen
Olur ki İnsan Nefsine Ve Şeytanına Uyup Günah İşleye Bilir. Zaten Cenabı Hakta
İnsanların Günah İşlemeyeceklerini Söylemez Ama Burada Önemli Olan Kulun Her An
Allah’ın Onu Gördüğünü Bildiği Şekilde Hem İştima-i Hayatta ,Hem Hususi Bir
Hanesi Olan Evinde , Hem O Hususi Dairesinin İçinde ki Bahusus Oturma Odası Salonu,Mutfak
,Hela Ve Yatak Odasının da Hukukunu Gözetmek Ve Orada da Allah’ın Rızasını
Kazanmak İçin Çalışır. Hata Ederse Tevbe Edip Nedamet Duyar. Haliyle Bu
Bilinçte Kemal Bir Makamda Ve Kamil Bir Şekilde Hareket Eden Hz. Ömer R.A Ve Diğer
Sahabe-i Güzin Efendilerimiz Ve Muhterem Annelerimiz Sahabe Hanımları Allah’ın
Rızasını Kazanmak İçin Yatak Odasındaki Takınmaları Gereken Edebide Tabi ki de
Şeriatın Sahibi Rasulullah’a Soracaklardır. Müslümanlar Ateist ve Deistler Gibi
Hayvani Hislerle Yatak Odasında Hareket Etmez.
Bunu Bir
Misalle Açıklayacak Olursak Banyoya Abdestini Yapmak İçin Giren Bir Müslüman
Sol Ayakla Girer. Şeytan Ve Cinnilerin Gözlerinden Allaha Sığınıp Gerekli Duasını
Okur. Helaya Oturunca Her Yeri Gözükecek Şekilde Hareket Etmez. Maksimum Kısımlarını
Açıkta Bırakmak Sureti İle Def-i Hacetini Görür. Taharatlanır Ve Abdestini Alır
Çıkar. Cenab-ı Hakka da Şükreder. Veya Banyo Yapıp Çıktıktan Sonra Evde Kimse
Dahi Olmasa Bile Utanmaya Ve Uyanılmaya Layık Olan En çok Allah’tır Der Ve
Anadan Üryan Durmaz. Bornozu Veya Havlusu Altından Üstünü Değiştirir !.. (Peki Allah Her Zaman Her Yerde Ve Mekanda İse
Bizim Evimizin Bizim Bornozumuzun Altını da Hatta Vücudumuzun İçini de Görür O
Halde Bu Edep Nedendir Diye Akla Gelebilir? Bunun Cevabı İçin Önce Bu Meseleyi
Bir Ateist Veya Deistin Hazmetmesi Lazım Gelir. Sonra İzahı Yapılır. Merak
Edene Cevabı Risale-i Nurda Vardır. )
Edep Nedir?
Hazret-İ Ali -Radiyallahu Anh- Efendimiz Şöyle Buyuruyorlar: "Akıllının Dili Kalbinde, Ahmağın Dili
Ağzındadır. Edep, Aklın Suretidir. Kötü Edeple Şeref Olmaz. Cehaletten Daha
Kötü Hastalık Yoktur. Akıl Tam Olunca Söz Eksik Olur." Hazret-İ Ali -Radiyallahu
Anh- Efendimiz "Edebi Akla, Aklı Kalbe" Bağladı. "Edep, Aklın
Suretidir." Buyurmuşlar, Edebin Aklın Aynası Ve Yansıması Olduğunu
Belirtmişlerdi. Akıl Ne Durumdaysa Hangi Derecede İse Edep O Derecededir. Aklın
Derecesine Göre Edebe Yansır.
Hazret-İ Ömer
-Radiyallahu Anh- Efendimiz; "Edep, İlimden Önce
Gelir!"Buyurmuşlardır. Yolumuz Baştan Başa Edeptir. Câfer-İ Sâdık -Rahmetullahi
Aleyh- Hazretleri Güzel Ve Öğüt Dolu Sözlerinin Birinde Şöyle Buyururlar: "Takvâdan
Daha Değerli Bir Azık Yoktur. Susmaktan Güzel Bir Şey Yoktur. Cehaletten Daha
Zararlı Düşman Yoktur. Yalandan Daha Öldürücü Bir Hastalık Yoktur."
Eğer
Aklınız Varsa Bu Edebi Anlarsınız !...
3.
Peygamber Hanımlarının Önemi Cihetiyle:
Edep Önce
Kişinin Kendi Makamı Artması İle Arttığı Gibi Edebin Takınılması Gereken
Makamında Büyüklüğü Nispetinde Kemalat Kazanır. İslamiyetin Medine-i Münevvere
de Yayılması İle Müslümanların Sayıları Hızlı Bir Şekilde Artmakta İdi. Haliyle
Efendimizin Vazifesi Bize Her Şartta Her Meselede Ve Her Durumda Örnek Olmasını
İktiza Eder ki Peygamberin Birinci Ve En Birinci Vazifesi İslam’ı Tebliğ
Etmektir. İlk Başlarda 10 Belki de 100 Kişiye Anlatmak Kolayken Bu Sayının 10
Binleri Bulması Sonucu İlahi mesaja Kimsenin Mahrum Kalmaması Lazım Gelirdi.
Üstelik Sadece Erkekler Değil Kadınlarda Vardı. Ve Meseleler Ulu Orta Her Yerde
Konuşulacak Meselelerde Olmaya Bilirdi. Bu Yüzden Hz Ömer’in Bu Sorusunu da Bu
Durumun Önemini Göstermekteydi !... Haliyle Sadece Bayanlara Hususi Olan Mahrem Konularda Edep Timsali Olan Sahabe
Hanımları Allah’a Karşı Nasıl Bir Edep Takınacaklarını Sormak İstiyor Ama Hem
Efendimizin Hususi Hayatı Hem İştima-i Hayattaki Koşturması Hem de Dini Hem de Siyasi
Meşguliyetinin Çok Olması Ve Asla da Yalnız Kalmaması Etrafındaki Erkeklerin de
Çokluğu Bayanlara Fırsat Bırakmıyordu. Buna Bir de Kendinin Erkek Olması Hasebi
İle Her Ne Kadar Peygamber Dahi Olsa da Bayanları İlgilendiren Konuların
Sorulması Ahlak Timsali Sahabe Annelerimizi Utandırıyordu . Bir Tarfta Şeriat
Bir Tarafta Peygamber Bir Tarafta da Ahlak Vardı. Bu Sıkıntılı Meseleyi Görüp
Doğru Teşhis Eden Efendimizde Hem Akıllı Hem Olgun ( Hani Deriz Ya Sakalım Yok
ki Lafım Dinlensin ) Aynen Onun Gibide Toplumda Sözü Geçecek Çocuk Sahibi Olan
Dul Bayanlarla Evlenmiştir !... Bu Sayede
Şeriatın Emri Olan Haremlik Selamlık Uygulanıyor Hem de Bayanların mahrem Sorularına Cevap Ve Merhem
Olunuyordu !... İşte Hz. Ömer R.A Allah Rızasını Ve Hakkı Bulmak İçin Duuymuş
Olduğu Nedameti Efendisine Açması 3 Büyük Manaya İşaret Etmektedir !..
Sonuç :
EY ATEİST VE
DEİSTLER ! BİR GÜN... AKLINIZ İLE VİCDANIN ARASINDA KALIRSAN EĞER; VİCDANINIZI
SEÇİNİZ. ÇÜNKÜ VAHİY’SİZ AKLINIZ ÇIKARINI KORUR, VİCDANINIZ İSE İMANINIZI VE İNSANLIĞINIZI
KORUR..
Bilesiniz ki :
“ Sizdeki Gençlik Kat’iyyen Gidecek. Eğer Siz Daire-İ Meşruada (Meşru Bir Hayat
İçerisinde Yaşayıp) Kalmazsanız O Gençlik Zayi Olup Başınıza Hem Dünyada Hem
Kabirde Hem Ahirette Kendi Lezzetinden Çok Ziyade Belalar Ve Elemler Getirecek.!..
Eğer Terbiye-i İslamiye İle O Gençlik Nimetine Karşı Bir Şükür Olarak İffet Ve
Namusluluk Ve İtaatte Sarf Etseniz O Gençlik Manen Baki Kalacak Ve Ebedi Bir
Gençlik Kazanmasına Sebep Olacak.”
Hayat, İman Ve
Gençlik İlişkisini Karşılaştırarak İmana Rağmen Bir Hayat Yaşanmakta Israr
Edilirse Bu İnkârcılığın O Kişinin Hayatını Daha Da Anlamsız Hale
Getireceğini, Acı, Keder Ve Belalardan
Kurtulamayacağını, Hayvanlar Derecesine Düşeceğini, Görünürde Bal Gibi Zevkli
Tatlı Hayatı Kendisine Zehir Edeceğini Bilmelidir.
“ Hayat İse
Eğer İman Olmazsa Veyahut İsyan İle İman Tesir Etmezse Hayat, Zahiri Ve
Kısacık Bir Zevk Ve Lezzetten Ziyade Elemler, Hüzünler, Kederler Verir. Çünkü
İnsanda Akıl Ve Fikir Olduğu İçin Hayvanın Aksine Olarak Hazır Zamanla Beraber
Geçmiş Ve Gelecek Zamanlarla Da Fıtraten Alakadardır. (Yani Geçmişte Yaşanan
Kötü Tecrübeler Gülmesine Engel, Gelecekte Gelecek Olan Sıkıntılarda Aklında Ve
Kalbinde Huzursuzluk Ve Yara Bırakır. Borcu Olan Bir Adam mı Daha Rahat Gezer
Zevk Eder Yoksa Bir Serçe Kuşu mu ? ) O Zaman İçinde Bulunduğu Her “Anda” Dahi
Hem Elem Hem Lezzet Önündedir Ama Lezzete Teveccüh Edemez. Hayvan İse, Fikri Olmadığı İçin, Hazır Lezzetini,
Geçmişten Gelen Hüzünler Ve Gelecekten Gelen Korkular, Endişeler Bozmuyor. İnsan
İse, Eğer Dalâlet Ve Gaflete Düşmüşse, Hazır Lezzetine, Geçmişten Gelen
Hüzünler Ve Gelecekten Gelen Endişeler, O Cüz’î Lezzeti Cidden Acılaştırıyor,
Bozuyor. Hususan Gayr-I Meşru İse, Bütün Bütün Zehirli Bir Bal Hükmündedir.
Demek Hayvandan
Yüz Derece Lezzet-İ Hayat Noktasında Aşağı Düşer. Belki Ehl-İ Dalâletin Ve
Gafletin Hayatı, Belki Vücudu, Belki Kâinatı, Bulunduğu Gündür. Bütün Geçmiş
Zaman Ve Kâinatlar, Onun Dalâleti Noktasında Mâdumdur, Yani Yoktur ,Ölmüştür;
Akıl Alâkadarlığıyla Ona Zulmetler, Karanlıklar Veriyor. Gelecek Zamanlar İse,
İtikadsızlığı Ve İmansızlığı Cihetiyle Yine Mâdumdur Yoktur ! Ölmekle Ateist Ve
Deistlerin Sahte Cenneti Son Buluyor.. Ve Ademle Yani Ölmekle Birlikte Hasıl
Olan Ebedî Firaklar, Mütemadiyen Onun Fikir Yoluyla Hayatına Zulmetler
Veriyorlar. Eğer İman Hayata Hayat Olsa, O Vakit Hem Geçmiş, Hem Gelecek
Zamanlar İmanın Nuruyla Işıklanır Ve Vücut Bulur; Zaman-I Hazır Gibi, Ruh Ve
Kalbine İman Noktasında Ulvî Ve Mânevî Ezvâkı Ve Envâr-I Vücudiyeyi Veriyor.
İşte
Hayat Böyledir. Hayatın Lezzetini Ve Zevkini İsterseniz Hayatınızı İman İle
Hayatlandırınız, Feraizle Ziynetlendiriniz Ve Günahlardan Çekinmekle Muhafaza
Ediniz. Zehirli Bir Bal Hükmünde Olan Gayr-I Meşru Dairedeki Gençliğin
Sefahetkarane Zevkleri, Hazine-İ Ebediyenin Ve Saadet-İ Sermediyenin Bileti Ve
Vesikası Olan İmanı Kaybettiği İçin Darağacı Hükmünde Olan Ölüm Ve Ebedi Zulümat
Kapısı Olan Kabrin Musibetine Aynen Göründüğü Gibi Düşer. Ve Ecel Gizli Olduğu
İçin Genç İhtiyar Fark Etmeyerek Her Vakit Ecel Celladı, Başını Kesmek İçin
Gelebilir.
Ayetin
Gerçek Tefsiri :
Nâfi‘İn İbn Ömer’den
Rivayetine Göre Adamın Biri (Ki, Rivayete Göre Bu Adam İbn Ömer’in Kendisidir
Bu da “NET” Değildir Aslında Ama Hz. Ömer Olduğu Genel Kanıdır.) Hanımına
Anal Yoldan Yaklaşıp Cinsel İlişkide Bulunmuş ,İnsanların Onu Yadırgaması
Üzerine De Söz Konusu “Kadınlarınız Ekeneğinizdir..” Ayeti İnmiştir. (Nasıl Kul Hakkı Allah
Katındaki En Büyük Günahlardan Birisidir Aynen Öyle de İslam Kadına Bir Birey
Olarak Bir İnsan Olarak Baktığı İçin Onun hakkını Muhafaza İçin Cenabı Hak Hemen
Ayet İndirmesi Eleştirilecek Değil Aksine İslam’ın İnsana Ve Bayanlara Ne Kadar
Çok Önem Verdiğinin Açık Ve Kati Bir İspatıdır.. )82 İbn Âşûr’un
Verdiği Bilgiye Göre Dârekutnî, Garâibu Mâlik Adlı Eserinde Aynı Hadisin Bir
Diğer Varyantını Rivayet Etmektedir Ki, Orada Adamın Birinin (İbn Ömer)
Hanımına Anal Yoldan Yaklaşması Ve Bundan Ötürü İç Sıkıntısı Yaşaması Üzerine
İlgili Ayet İnmiştir.83
İbn Abbâs’tan Gelen Bir
Rivayete Göre Hz. Ömer Hz. Peygamber’e Gelip: “Ben Mahvoldum Ey
Allah’ın Elçisi!” Demiş, Hz. Peygamber: “Seni Mahveden Nedir?” Diye Sorunca,
Ömer: “Bu Gece Yolumu 84 Değiştirdim” Demiş. Hz. Peygamber Ona Herhangi
Bir Cevap Vermeyip, Nihayet “Kadınlarınız Ekeneğinizdir.. ”
Ayeti Vahyolunmuştur Ki, Ayetin Manası: “İster Önden, İster Arkadan Yaklaş, (Fakat)
Anüsten Ve Hayız Halinden Sakın!” Şeklindedir.85 Hz. Ömer’in Bu
“Yolumu Değiştirdim” Sözü, “Arkadan Öne Diye Adlandırılan İlişki Türünü De
Hatıra Getirmekle Birlikte, 86 Biz Bunun Bir Anal İlişki Olduğu
Kanaatindeyiz.
Şöyle Ki, Hz. Ömer Medine’ye
Hicret Etmiş Olan Mekkeli Bir Muhacirdir. Mekkeli Müslümanların, Cinsel
İlişki Hususunda Serbestilik İlkesini Esas Aldıklarını; Cinsel İlişkinin Her
Tür Pozisyonunu Denediklerini Yaşadıklarını; Hatta Aynı Geleneklerini, Evlendikleri
Medineli Müslüman Kadınlarla Da Sürdürmek İstemeleri Üzerine, Onlar
Tarafından Tepkiyle Karşılandıklarını Biliyoruz. Hz. Fârûk’un: “Ben Helâk
Oldum, Mahvoldum!” Demesi, Onun, Belki de Mutat Yoldan Vuku Bulmuş Olması Hasebiyle
Aslen Mubah Olan Bir Cinsellik Düşüncesini Yaşamasının Değil; Belki Bir Anlık
İradesine Hâkim Olamamanın Yol Açtığı Bir Anal İlişki Teşebbüsünün Nedamet Çığlığı Olmasıdır
..
Taberânî’nin Ebân B. Sâlih
Tarikinden Rivayetine Göre Mücâhid Şöyle Demiştir: “Ben Mushaf’ı Baştan Sona
İbn Abbâs’a Arz Ettim (Onun Kontrolünde Okudum ki Kendisi Tefsir Alimi Bir
Sahabedir Peygamberimiz Tarafından Çokça Methi Sena Edilmiştir.). Her Ayette
Okumayı Durdurup, Ona O Ayetle İlgili Soru Soruyordum. Nihayet Şu: “Kadınlarınız
Sizin Ekeneğinizdir; Haydin, Ekeneğinize Dilediğiniz Şekilde Varın!” Ayetine
Ulaştığımda, İbn Abbâs Dedi Ki: “Şu Kureyş Kabilesi (Muhacirler) Mekke’de Cahiliye
Döneminde Kadınlarla Bu Şekilde İlişki Yaparlardı. Nihayet Medine’ye Gelip,
Ensar Kadınlarıyla Evlenince, Aynı Yöntemi Onlara Da Uygulama Yoluna Gittiler,
Fakat Onlar Bunu Yadırgayıp: “Bu, Şimdiye Dek Bizde Görülmemiş Bir İlişki
Tarzıdır” Dediler. Nihayet Bu Haber Şayi Olup Hz. Peygamber’e Ulaştı Da,
Allah (C.C.) Bu Ayeti İndirdi. Ayetin Anlamı: “İster Önden Gel, İster Arka
Pozisyonunda Gel” Şeklinde Olup, Bununla Kastedilen Çocuğun Üreme Mahallidir;
Yani: “Doğum Mahalline Dilediğin Yerden Gel!” Demektir”.
“Tohum” Ve “Tarla” Benzetmesi De Cinsel İlişkinin
Nereden Yapılacağına Işık Tutmaktadır. Çünkü Birleşmenin Ürünü Olan Çocuğu
Alabilmek İçin Tohum, Ürün Mahalli Olan Tarlaya Atılır. Her İki Âyetteki “Hangi
Şekilde”, “Hangi Taraftan” Kayıtları Hadislerde “Kadının Üreme Organından Olmak
Şartıyla Hangi Şekilde Olursa Olsun” Diye Açıklanmıştır (Müsned, I, 268;
Dârimî, “Vudû’”, 113-114; İbn Mâce, “Nikâh”, 29).
BURADA İDDİA EDİLDİĞİ GİBİ BENİM HAKKINDA FULL PAKET HER
ŞEY SERBEST OLDU DİLEDİĞİM ŞEKİLDE CİNSİ ARZUMU TATMİN EDEBİLİRİM DEMEK
BULUNMAMAKTADIR !... BU ATEİST VE DEİTLERİN BİR UYDURMASI VE KİŞİ İŞİ KENDİNDEN
BİLİR MİSALİ SAHABELERİ DE KENDİLERİ GİBİ GÖRMELERİNDENDİR !
82 Taberânî, Ebu’l-Kâsım
Suleymân B. Ahmed, El-Mu‘Cemu’l-Evsat, Kahire 1995, VI, 242 (Hadis No: 6298);
Taberî, Câmi‘U’l-Beyân, II, 408.
83 İbn Âşûr, Muhammed Tâhir, Tefsîru’t-Tahrîr
Ve’t-Tenvîr, Tunus 1997, II, 373.
84 Bu Kinayeli İfade:
“Menzilimi -Yahut Palanımı- Değiştirdim” Şeklinde De Tercüme Edilebilir.
85 Tirmizî, Tefsîr, 3 (Bakara
Sûresi); Ahmed, Musned, I, 297; Taberî, Câmi‘U’l-Beyân, II, 409-410.
86 Bk. Neysâbûrî,
Garâibu’l-Kur’ân, II, 249.
Peygamber
Efendimiz (Asm) Buyuruyorlar:
"Hanımına
Dışkı Yerinden Yaklaşan Kimse Lanete Uğramıştır."
"
Kadına Arka Yoldan Yaklaşan Kimseye Allah, Rahmet Bakışıyla Bakmaz." (Bk.
Ebû Dâvûd, Nikâh, 45; Müsned, I, 86; II, 444; Tirmizî, Taharet, 102;
Mişkâtü'l-Mesâbih, II, 184).