09 Ateistlere Cevaplar : Tahrim Suresinin İlk Beş Ayeti Kimler Hakkında Ateist İddialarına Cevaplar

Soru : Kur'an'ı Muhammed'in Yazdığının Sayısız Kanıtlarından Birisi Daha... Muhammed, Karılarından Zeyneb'in Yanında Fazla Kalmış Da, Yine Karılarından Aişe Ve Hafsa Bu Durumu Kıskanmışlar Da, Muhammed'e Oyun Oynamaya Karar Vermişler, "Senden Megafir Kokusu Geliyor" Demişler De, Muhammed De Megafir Yemediğini Söylemiş De, Muhammed Megafirin, İçtiği Bal Şerbetininin Balını Yapan Arıdan Geldiğini Düşünmüş De, Bir Daha Bal Şerbeti İçmemeye Yemin Etmiş De, Vs. Vs. Vs... (Megafir: Kötü Kokulu Bir Ağaç Zamkı).

Yahu Kime Ne Faydası Vardır Bu Ayetin? Ya Da Diyanet Vakfı'nın Aşağıda Açıkladığı -Sözde- İniş Sebebinin? Sözde "Yaratıcı" Tarafından Gönderilen, "Kıyamete Kadar Tüm İnsanlara Hidayet Rehberi" Olma İddiasındaki Bir Kitapta, Bunların Ne İşi Vardır? 

Azizim. Bir Değil İki Değil 3 Değil... Sürekli Genç Ergenler Gibi Paylaşımlar Yapıyorsun. Biraz Büyü İstirham Ediyorum. İnşaallah 15 Yaşından Küçüksündür De Sandalyeye Oturunca Ayaklarınız Yere Değmiyordur Da En Azından Daha Çocukmuş Bu Derim Hoş Görürüm... Ama 20 Ve Üstünde İsen Ülkemin Geleceği İçin Üzüntü Şahsın Adına Oksijen İsrafı Birisi Olduğun İçin Üzülürüm.

Bak Kardeşim Sana Mantıkla İzahını Yapayım Aklın Varsa Aklınla Tastik Et, Kalbin Varsa Kalbinle Mührünü Vur Vicdanın Varsa İman Et !... Lakin Kafa Gözünle Değil Akıl Ve Kalp Gözünle Bak ... Şimdi Benim Anlatacağım Hikayeyi Yazarken Sende Hayalen Benimle Birlikte 1453 Yılına İslambol'a Gel. Gel Birlikte Seyredelim;

Yıl 1453 Fatih Sultan Mehmed Han İslambola Gelmiş Ve Ferman Etmiş! Demiş Ki ; Bundan Sonra Herkes Sabah Namazında Namaz Kıldıktan Sonra Uyumayacak Evlerin Işıkları Açık Olacak, Öğle Saatinde De Hemen Eve Gidip 15 Gün Evden Çıkmayacak Dese !


Halk Ne Der? Kimi Padişahın Bir Bildiği Var Der... Kimisi Böyle Saçmalık Olabilir Mi Der ? Kısacası Herkes İlmi Bilgisi Fikri Ufku Nispetinde "Padişahı" Eleştire Bilir. Ama Hiç Birisi Demez Ki Bu Emirler "Bence" Saçma O Halde " Fatih Sultan Mehmed Han Yok Demez" Sultanın Varlığını Kabul Eder Ama Hükmünü Eleştirir !... Yani Onu Yok Saymaz ...

Aynen Bunun Gibi De Askerde Bilenler Bilir Havuza Tanka Ceza Verilir !... Sacak Altından Geçmek Yasaktır !... Şimdi Bir Çok Kişi Bunlar " Saçmalık" Diye Bakabilir. Ama Hiç Birisi Diyemez Ki "Komutan Yok " Veya "Ordunun Şahsi Maneviyesi" Yok Diyemez !...

Evet Aynen Bu İki Misaldeki Gibi : Hiç Birisi Ne Sultanı Ne De Orduyu İnkar Edemez ! Ama Her İkisi De Alınan Kararı "Kendi Kapasitesi İlmi Ve Fikri Nispetinde Eleştire Bilir" Burada Nasıl Sultan Bir İstihbarat Almış Ve Bizanslı Bazı Hainlerin Sabah Saatinde Şehre Gireceğini Bu Yüzden Şehrin Sabah Saatinde Işıkları Açtırttığını Ve Misalen Diyorum Sokaklarda Zehir Saçacağını Ve Halkı Galyana Getirip Şehri Almaya Çalışacağı İstihbaratı İçin Esasen İnsanları Evde Kalması Gerektiğini Söylemiş Olduğu Ortaya Çıkınca Hikmeti De Ortaya Çıkar. Ve Aynen Öylede Orduda Alınan Bu Kararların Hepsi "Kanla" Yazılmış 2500 Senelik Ordu Tecrübemizin Bir Sonucudur Denir !..

İşte Bu Misaller Gibi Aynen Öyle De Allah Bu Ayette Binlerce Hikmet Murat Etmiş Olabilir. Ama Bunları Sen Ateist Kafanla Veya Deist Kafanla Anlamadıysan Bu Senin Cahil Birisi Olmanla Alakalı Olup Bu Allah'ın Varlığı Yok Demek İçin Bir Delil O L A M A Z !..

Şunu Tekrar Edelim Ki, Tahrim Suresinin En Çarpıcı Yönü Hz. Peygamber (Asm)'İn Peygamberliğini Kesin Olarak İspat Eden Bir İfadeye Yer Verilmiş Olmasıdır. Evet,"Hani Peygamber Zevcelerinden Birine Gizlice Bir Söz Söylemişti. Fakat Eşi, (O Sözü) Başkalarına Haber Verip Allah Da Bunu Peygambere Açıklayınca, Peygamber Bir Kısmını Bildirmiş, Bir Kısmından Da Vazgeçmişti. Peygamber Bunu Ona Haber Verince Hanımı: ‘Bunu Sana Kim Haber Verdi?' Dedi. Peygamber De: ‘Her Şeyi Bilen Ve Her Şeyden Haberdar Olan Allah Bildirdi.' Dedi."(Tahrim, 66/3)

Mealindeki Ayette, Bu İhbar-I Gaybi Kabilinden Olan Mucizevî Geçek Vurgulanmaktadır.

Surenin 4-5. Ayetlerinde Söz Konusu Edilen Hususlar Da Bu Olayın Bir Devamıdır.

Şimdi, Olayın Asıl Bölümünü Anlatan 3. Ayetin Verdiği Bilgilerde Gaybî Bir Haberin Söz Konusu Olması Nedeniyle Hz. Muhammed (Asm)'İn Peygamberliğini İspat Eden Açık Bir Mucize Olduğu Halde, Bunu Aklına Yerleştirmek İçin Bir Çaba İçinde Olmamak Ve Başka Müslümanların Akıllarını Da Bloke Etmeye Çalışmak, Hakikaten Çok Tuhaf Bir Ön Yargıdır.

Şunu Da Unutmayalım Ki, Bu Ayetlerin Kur'anda Yer Alması, Başlı Başına Bir Mucizedir. Çünkü, Bütün İnsaf Dünyasının Şahadetiyle İnsanların En Akıllısı, En Zekisi Olduğu Hayatıyla Kanıtlamış Olan Hz. Muhammed (Asm)'İn -Hangi Nüzul Sebebi Olursa Olsun- Bir İnsan Olarak Kendisinin Çok Özel Olan Bir Meselesini Kur'an'da Herkesle Paylaşması Düşünülemez.

Buna Rağmen Kur'an'da Bunun Yer Alması, Bu Meselenin Açıklanması, Hz. Peygamber (Asm)'İn İradesinin Dışında Ve Kendisinin Asla İtiraz Edemeyeceği Yüksek Bir Yerden / Allah Tarafından Geldiğini Göstermektedir.

Bu Konuyu Şu Cümlelerle Bitirmekte Fayda Vardır:

Bu Konuda Nüzul Sebebi Ne Olursa Olsun, Dinsizlere Buradan Bir Yol Çıkmaz; Bunu Bilmelerini İsterim. Bize Gelince; Bu Konuyu Kur'an'da Zikretmekle İmanımızı Pekiştiren Allah'a Sonsuz Hamd-U Senalar Ederiz...

Bu Anlattığım Hikayecik Sana Aslında Bir Metodda Veriyor !... Hani Zırt Pırt Apsürt Yorumlar Yapıyorsunuz Ya ! Ayetlere Hadislere. Bu Neden Niçin Söylenmiş Gibi. Al Bu Manayı Bütüüüün Bu Yazdıklarınıza Uygula Ve Gör ! ... Eleştirebilirsiniz Ama Allah Yok Diyemezsiniz !.. 

Soru : Tahrim Suresinin İlk Beş Ayeti Kimler Hakkında Ve Niçin İnmiştir? 

Bu Âyetlerin İniş Sebebi Olarak Tefsir Ve Hadis Kaynaklarında Zikredilen Olaylarla İlgili Rivayetler Ayrı Ayrı Ele Alındığında Konuya Işık Tutar Nitelikte Olmak­la Beraber, Taberî'nin Belirttiği Üzere Âyetlerin İfadesine Bağlı Bir Yorum Yapmak Daha İsabetli Görünmektedir.

Buna Göre 1. Âyetten Çıkan Mâna Şu Olmaktadır: Hz. Peygamber Esasen Helâl Olan Bir Şeyi Kendisine Yasaklamıştı; Allah Teâlâ Tarafın­dan, Eşlerinin Hatırına Veya Onlar Sebebiyle Kendisini Böyle Bir Mahrumiyete İtme­sinin Doğru Olmadığı Bildirilmiş, 2. Âyette De Böyle Bir Karar Yemin Eşliğinde Ve­rilmiş Olsa Bile, Üzerinde Sebat Edilmesi Uygun Olmayan Yeminlerden Vazgeçip Ke­faret Ödeme Tarzında Şer'î Bir Yol Bulunduğu Hatırlatılmıştır.(1)

Ya­sağın Konusu Cariyesine Yaklaşmama, Bir Şeyi Yememe Veya İçmeme Olabileceği Gibi Başka Bir Şey De Olabilir. Hz. Peygamber'in Kendisi İçin Koyduğu Bu Yasak Ka­rarını Alırken Yemin Edip Etmediği Kesin Olmamakla Beraber Yemin Ettiğine Dair Bazı Rivayetler Bulunmaktadır. Bunlarda Geçen "İlâ" Kelimesi Bir Kısım Âlimlerce Bakara 2/226 Âyetinde Geçen Anlamıyla Belirli Süre Eşlerine Yaklaşmama Yemini Olarak, Bazılarınca İse Mutlak Anlamda Bir Yemin Olarak Anlaşılmıştır. Bu Âyetlerin İnmesini Takiben Resûlullah'ın Yemin Kefareti Ödeyip Ödemediği Kesinlik Taşıma­maktadır. Ödediğine Dair Rivayet De (Dinî Vecibe Otan Yemin Kefareti, İhtiyaten Yap­tığı Bir Tasadduk Veya Bir Şükran İfadesi Olabileceği Şeklinde) Farklı Biçimlerde De­ğerlendirilmiştir. 3. Âyette Sözü Edilen Eşlerle İlgili Rivayet Farkları Bulunmakla Be­raber, Kendisine Sır Verilen Eşin Hz. Hafsa, Bu Sırrın Kendisine Açıldığı Eşin Hz. Âişe; Dolayısıyla 4. Âyette Kendilerine Hitap Edilen İki Hanımın Bunlar Olduğu Genel­likle Kabul Edilir.(2)

Elmalılının, Konuya İlişkin Rivayetleri Tahlile Tâbi Tuttuktan Sonra Ulaştığı So­nuç Özetle Şöyledir: Hz. Peygamberin, Eşlerinden Birine Sır Olarak Söylediği Bir Sö­zü O Tamamen Koruyamamış, Yine Resûlullah'ın Eşleri İçinden En Çok Samimi Oldu­ğu Birine Çıtlatmış, Bundan Haberdar Olan Hz. Peygamber Ona Sitem Etmiş, Bunun Üzerine İkisi Birbirine Arka Çıkıp Kendisinden Bazı Maddî Taleplerde Bulunarak Diğer Eşlerini De İlgilendirecek Tarzda Bir Dayanışma İçine Girmişlerdi. Bu Durum Karşı­sında Resûlullah, Hem Dünya Hayatının Kendi Nazarındaki Önemsizliğini Anlatmak Hem De Ailesine Karşı Eğitici Bir Tedbir Uygulayarak Onların Gerçek İradelerini Yok­lamak Üzere Mûtat Aile Hayatını Terketti, Dargın Bir Halde Onların Odalannda Bulun­mak Yerine Îlâ Yemini Yapıp Kendine Ait Odasında Bir Ay Uzlete Çekildi.

Resûlul­lah'ın Bazen İtikâfa Çekilmek Sünnet-İ Seniyelerinden Olduğu İçin Başlangıçta Bu Du­rum Fark Edilmedi. Fakat Bir Süre Sonra Ezvâc-I Tâhirâtın Hepsi Resûlullah'ı Gücen­dirmiş Olmak Endişesiyle Hüzünlendiler Ve Odalannda Ağlaşmaya Başladılar. Böyle­ce "Peygamber Bütün Eşlerini Boşamış!.." Diye Bir Söylenti Yayıldı Ve Sahâbe-İ Kiramı Bir Telaş Sardı. Buna Karşılık O Sıralarda Ortalıkta, Suriye Tarafında Bizans Hakimi­yeti Altında Yaşayan Hristiyan Araplardan Gassânîlerin Müslümanlara Karşı Savaş Hazırlığı İçinde Bulundukları Haberi Dolaştığından, Münafıklar Bu Yeni Gelişmeden Büyük Memnuniyet Duydular. Hz. Peygamber Uzlete Çekilişinin 29. Günün Bitimin­de Eşelerine Döndü; Onun Eşlerini Boşamadığı Haberini De Sevinç İçinde Hz. Ömer Duyurdu. Sûrenin Asıl Nüzul Sebebi Bu Îlâ Yeminidir, Anlatılan Diğer Olaylar İse Bu­na Götüren Sebep Ve Mukaddimeler Olmalıdır.(3)

Bizzat Hz. Peygamber'in Hayatından Örnek Gösterilmesi Gereğine Binaen Belirli Olaylara Gönderme Yapan Somut Anlatım Üslûbunun Seçildiği Bu Âyetlerle Kuş­kusuz O Sırada Yaşanan Bir Probleme Çözüm Getirilmiş Ve Âyetlerin Nüzulü Örnek Neslin Yetiştirilmesinde Etkili Olmuştu. Fakat Öyle Görünüyor Ki Burada Verilmek İstenen Kalıcı Mesaj Şu İki Ana Noktada Toplanmaktadır:

A) Peygamberliğin Mahiyeti: Resûl-İ Ekrem'den Önceki Peygamberlerin So­nuncusu Olan Hz. İsâ'nın Mesajının Doğru Algılanmayıp Peygambere Tanrılık Yakıştırılması, Gerek Onun Müntesipleri Gerekse Başka Bazı Dinlerde Kendilerini Top­lumdan Soyutlayan Ruhanîler Sınıfı Oluşup Bunların Tanrı Adına Otorite Kullanır Ha­le Gelmeleri Kur'an'ın Eleştirdiği Bir Olgu İdi Ve Hz. Peygamber De Ümmetinin Benzer Duruma Düşmemesi İçin Uyarılar Yapıyordu. Resûlullah'ın Omuzlarındaki Ulvî Görevin Tamamlanmasına Artık Uzun Bir Sürenin Kalmadığı Bir Sırada, Bu Âyet­lerde Onun Beşerîlik Yönünün Ve Vahyin Kontrolü Dışında Kalabilecek Dinî Nitelik­te Bir Tasarrufunun Olamayacağının Özet Olarak Vurgulanması Bu Açıdan Ayrı Bir Önem Taşımaktaydı.

İlk Âyette "Ey Peygamber" Diye Hitap Edilerek Onun Vahiy Al­ma Özelliği, Kur'an'ı Tebliğ Ve Açıklama Görevi Açık Biçimde Belirtildiği Gibi, "Al­lah'ın Sana Helâl Kıldığını Niçin Kendine Haram Kılıyorsun?" Mealindeki İfade İle De Bir Yandan Onun Bu Özelliği Sebebiyle Dinî İçerik Taşıyan Davranışlarının, Çev­resinde Nasıl Algılanacağına, Diğer Yandan İse Esasen Onun Da Bir Beşer Olduğuna Dikkat Çekilmektedir. Bir Başka Anlatımla, Âyetteki Fiil (4) Dinî Bir Terim Olan "Haram Kılma"Yı İfade Etmemek­te, Hele Hz. Peygamber'in Allah'ın Helâl Kıldığını Değiştirme Teşebbüsünde Bulu­nup Da Vahyin Bunu Düzelttiği Gibi Bir Anlam Bulunmamaktadır. Sözün Akışı, Bağ­lamı Ve Nüzul Sebebi Olarak Zikredilen Olaylar Resûlullah'ın Bir Beşer Olarak Ken­disi İçin Koyduğu Geçici Bir Yasağın Söz Konusu Olduğunu, Ama Âyetin Bunun Yan­lış Anlaşılmasına Karşı Bir Önlem Olarak Geldiğini Göstermektedir. Burada "Eşlerini Hoşnut Etmek Arzusuyla" Şeklinde Bir Kayda Özel Olarak Yer Verilmesi De Bu Anla­mı Daha Belirgin Hale Getirmektedir. 2. Âyette Gerekli Durumlarda Yeminin Bozul­masına İlişkin Hükmün Allah'a İzafe Edilmesi De Peygamber'in Kendiliğinden Bir Hüküm Koymasının Söz Konusu Olamayacağının Ve Asıl Teşrî İradesinin Yüce Al­lah'a Ait Olduğunun Ayrı Bir İfadesidir.

B) Aile Sorumluluğunun Önemi Ve Çok Eşlilik Hükmü: Kur'an'm İlk Muhatap­tan Olan Toplumun Realitesinden Hareketle Ve İstisnaî Durumlarda Uygulanmak Üze­re Dört Sayısıyla Sınırlandınlarak Birden Fazla Kadınla Evlenmeye Müsaade Edilmiş, Haksızlık Etme Endişesinin Bulunması Halinde Tek Kadınla Yetinme Emredilmiş Ve Ardından "Bu, Adaletten Ayrılmamanız İçin En Uygun Olanıdır." Buyrularak Hükmün Gerekçesi Açıklanmıştı.(5) Konumuz Olan Âyetlerde, "Ne Kadar Üzerine Düşseniz De Kadınlar Arasında Âdil Davranmaya Güç Yetiremezsiniz." Mealindeki Âyette İfadesini Bulan(6) İnsanî Realitenin Çok Açık Bir İspatı Olarak Resûlullah'ın Aile Hayatından Bir Örnek Verilmekte Ve Aile Hayatının Kendine Özgü Zorluklarına İşaret Edilmektedir. Bazı Hikmetlere Ve Sosyal Sebeplere Binaen, Hayatının Belirli Bir Döneminden Sonra Çok Kadınla Evli Olması Uygun Görülen Hz, Peygamber'in Dahi Bir İnsan Olarak Bu Hakikati Bertaraf Etmesinin Mümkün Olmadığı Ortaya Konmakta, Dolayısıyla Birden Fazla Kadınla Evlenebilme Hükmünün Amacı Üzerinde Dikkatle Düşünülmesi Gerektiği Mesajı Verilmektedir. Nitekim Resûlullah'ın Yeme-İçme, Aile Hayatı Yaşama Gibi Eylem Ve Özellikleri Onun Beşerî Yönüy­le İlgili Olduğu İçin Kendisinden Olağanüstü Yollarla İnsanın Doğasındaki Bu Gerçe­ği Aşması İstenmemiş; Sadece, Şu Mealdeki Âyette Eşlerinin Aklına Ve Gönlüne Hi­tap Ederek Bulundukları Konumu Hatırlatması Ve Bu Konuda Bir Tercih Yapmalarını İstemesi Uygun Görülmüştü:

"Ey Peygamber! Eşlerine Şöyle De: Dünya Hayatını Ve Güzelliklerini İstiyorsanız Gelin Size Bir Şeyler Vereyim Sonra Da Güzellikle Sizi Ser­best Bırakayım. Yok Eğer Allah'ı, Resulünü Ve Âhiret Yurdunu İstiyorsanız Şunu Bi­lin Ki Allah, İçinizden İyiliği Seçenlere Büyük Bir Ödül Hazırlamıştır."(7)

Hz. Peygamber'in Özel Hayatına İlişkin Bu Örneğin Tamamlan­masının Hemen Ardından 6. Âyette Bütün Müminlere Hitaben Soyut Bir Uyarı İfade­sine Yer Verilmesi De, Söz Konusu Ömeğin Asıl Mesajlarından Birinin Aile Sorumlu­luğunun Ağırlığını Belirtmek Olduğunu Göstermektedir. Konumuz Olan Âyetlerin Nüzul Sebebi Olarak Aktarılan Olayların, Hz. Peygamber'in Eşleri Arasında Kıskanç­lık Sâikiyle Çıkan Bir Tatsızlığın Veya Kendisinden Daha Müreffeh Bir Hayat İstemelerinin Onu Üzmesi Yüzünden, Kendisi Hakkında Böyle Bir Yasak Kararı Verdiği Nok­tasında Birleştiği Dikkate Alınırsa, Birinci Sebebin Çok Eşlilik, İkinci Sebebin De He­men Bütün Aile İlişkileri Bakımından Bütün Zamanlar İçin Geçerli Olan Hayat Stan­dardını Yükseltme Ve Refah Seviyesini Geliştirme Arzusu Şeklinde İki Temel Prob­lemle İlgili Olması İlgi Çekicidir.

Resûl-İ Ekrem'in Peygamberlik Sıfatının Gereklerine Uymanın, Yani Tebliğ Et­tiği Hükümleri Benimsemenin Allah'a İtaat Kapsamında Değerlendirildiğine Dair Pek Çok Âyet Bulunduğu Gibi, Beşer Olduğunu Hatırlatan Âyetlerin Onun Sıradan Bir İnsan Olduğu Biçiminde Anlaşılmaması Ve Örnek Kişiliğinin Göz Ardı Edilmemesi İçin De Kur'an'da Ve Hadislerde Birçok Uyarı İfadesi Yer Alır. Bu Sûreye Mushaf Sıralamasında, Evliliğin Sona Ermesini Belirli Kurallara Bağlayan Talâk Sûresinden Sonra Yer Verilmesi De Resûlullah'ın Bu Konudaki Örnek Konumuyla İlgili Özel Bir Anlam Taşımaktadır. Şöyle Ki;

Talâk Sûresinin İlk Âyetinde Açıklandığı Üzere Orada Sûreye "Ey Peygamber" Şeklinde Başlanmakla Beraber Çoğul Kalıbında Fiiller Kul­lanılarak Resûlullah'ın Şahsında Müminlere Hitap Edilmiş Ve Mecbur Kalınıp Evli­lik Birliğine Son Verilmesi Halinde Uyulması Gereken Hükümlerden Söz Edilmişti. Burada İse 5. Âyette, Eşlerine Hitap Edilerek "Eğer Sizi Boşayacak Olursa, Rabbi Ona, Sizin Yerinize Sizden Daha İyi (...) Eşler Verebilir." Buyurulurken Bizzat Hz. Peygamber'in Evlilik Hayatından Söz Edilmekte, Ama "Boşayacak Olursa" Şeklinde Var­sayım İçeren Bir İfadeye Yer Verilmektedir. Bu, Tarihî Bilgilerin De Desteklediği Üzere, Göreviyle İlgili Hikmetler Gereği Çok Sayıda Kadını Nikâhı Altında Bulundu­ran Ve İyi Bir Eş Olma Hususunda Da Müminlerin Nazarında Model Şahsiyet Olan Hz. Peygamber'in Bütün Zorluklara Rağmen Boşama Yoluna Hiç Gitmediğini Ortaya Koy­maktadır.

İlk Âyetin, "Eşlerini Hoşnut Etmek Arzusuyla" Şeklinde Tercüme Edilen Kısmı Bu Şekilde Veya "Hoşnutluğunu Arzu Ederek" Manasıyla "Niçin Haram Kılıyorsun?" Fiiline Bağlanabildiği Gibi, Ayrı Bir Cümle Olarak Da Düşünülebilmektedir.(8)

Ayetteki "Farada" Fiili Hem "Farz Kıldı, Gerekli Kıldı" Hem De "Açıkladı" An­lamına Geldiği İçin, "Allah Size (Belli Durumlarda) Yeminlerinizi Çözmeyi Meşru Kılmıştır." Şeklinde Çevirdiğimiz Cümleyi, "Yeminlerinizi Bozup Kefaretini Verme­nizi Emretmiştir" Veya "Yeminlerinizi Nasıl Çözeceğinizi Açıklamıştır" Şeklinde An­lamak Mümkündür(9) Buradaki "Tehılle" Kelimesinin "Çözme" An­lamından Başka Bir De "Yemininden İstisna Etme" Anlamı Vardır.(10) Öte Yandan Fıkıh Âlimleri Kişinin Esasen Helâl Olan Bir Şeyi Kendisine Ya­saklamasının Kefaret Gerektiren Bir Yemin Sayılıp Sayılmayacağını Tartışmışlar Ve Farklı Sonuçlara Ulaşmışlardır.(12)

Ayette Belirtildiği Üzere Hz. Peygamber Allah Tarafından Muttali Kılındığı Bilginin Tamamını Anlatmamış, Verdiği Sırrı İfşa Etmesine Rağmen Eşini Mahcup Dü­şürmek İstememişti. Bir Kısmını Anlatması İse Bu Konuda Yapılacak İlâhî Uyarı İçin Yerine Getirilmesi Gereken Bir Görev Haline Gelmişti. Bu Âyetteki Anlatıma Dikkat Edildiğinde, Resûlullah'ın Davranışlarının -Diğer Alanlarda Olduğu Gibi- Aile Haya­tında Da Sunîlikten Uzak Olduğu Ve İyi Bir Eş Olma Özelliğini Öne Çıkaran Bir Tavır Sergilediği Gözden Kaçmamaktadır. Peygamber'e Eş Olma Şerefini Taşıyan Bir Hanı­mın Bile Bir An İçin Onun Allah'tan Vahiy Aldığını Unutup "Bunu Sana Kim Haber Verdi?" Diye Sorması Bunu Açıkça Göstermektedir.

Bu Âyette Atıfta Bulunan Olay Vesilesiyle, Sır Verme Konusunda Titiz Davran­mak Gerektiği, Sır Saklama Konumunda Bulunanların Da Ağır Sorumluluk Altında Bulundukları Dolaylı Biçimde İfade Edilmiş Olmaktadır. İslâm Ahlâkında Sırrı Sakla­maya "Ketum Olmak" Denir. Ahlâk Kitaplarında Sır Saklamanın Başlıca İki Şeklin­den Söz Edilir:

A) Bir Kimsenin Kişisel Sırlarını Gizli Tutup Başkalarına Söylememe­si.

B) Kendisine Güvenilerek Sır Verilen Kimsenin Bu Sırrı, Sır Sahibi Açıklamaya İzin Vermediği Sürece, Kendi Sırrı Gibi Gizli Tutması. İslâm Ahlâkçıları Sırrı Bir Tür Emanet, Onu Başkalarına Duyurmayı (İfşa Etmeyi) Emanete Hıyanet Saymışlardır.

Saklanmayan Sırlar Yüzünden Nice Kanlar Döküldüğüne Ve Nice Ümitlerin Boşa Git­tiğine Dikkat Çeken Mâverdî, Sır Saklamanın İnsanın Hayatındaki En Önemli Başarı Ve Esneklik Sebeplerinden Biri Olduğunu Belirtir Ve Hz. Ali'nin Şu Özdeyişini Akta­rır: "Sırrın Senin Esirindir; Sırrını Açıkladığın Takdirde Sen Onun Esiri Olursun."(12)

Bu Âyette Değinilen Sırrın Ne Olduğu Konusunda Genellikle Âyetlerin Nüzul Se­bebi Olarak Zikredilen Olaylara Bağlı (Resûlullah'ın Cariyesi Mâriye'ye Yaklaşma­yacağı Veya Bir Daha Kıskanılan Eşinin Yanında Bal Şerbeti İçmeyeceği Tarzında) Açıklamalar Yapılır. Bir Rivayete Göre İse Resûlullah Eşi Hafsa'ya Ebû Bekir Ve Ömer'in Kendisinden Sonra Halife Olacakları Bilgisini Sır Olarak Vermiş, O Da Sab­redemeyip Bunu Âişe'ye Açmıştı; Âyette Buna İşaret Edilmiştir. Elmalılı, Bu İhtima­lin Daha Güçlü Olduğunu Özetle Şu Şekilde Savunur:

"Gerçi Asıl Mesele Söylenen Sır­rın Esas İtibariyle Büyüklüğünde Değil, Küçük De Olsa Sır Olması İtibariyle Büyüklüğündedir. Bununla Beraber Sözün Bağlamı, Özellikle 4. Âyette Yöneltilen Ağır Eleştiri Dikkate Alınırsa, Burada Verilen Asıl Sırrın Yukarıda Söylenenler Değil, Hilâ­fetle İlgili Bir Bilgi Olması Uygundur. Tefsirlerde Nakledilen Bu Rivayetin Kütüb-İ Sitte'de Yer Almaması Sahih Olmamasını Gerektirmez. Eğer Sır Hadisi Hakkında Ebû Bekir Ve Ömer'in Halife Olacağı Bilgisini İçeren Rivayetler Çok Güvenilir Ve Hz. Ali'den De Değişik Yollardan Nakledilmemiş Olsaydı Şia'nın İleri Gelen Âlimleri Bu­nu Kale Bile Almazlardı."(13)

Bununla Birlikte Elmalılı'nın Da -Da­ha Önce- Belirttiği Üzere Âyet Karı-Koca Arasında Kalması Gereken Bir Sözle İlgili Olup Ne O Eşin İsminin Ne De Bu Sözün Neden İbaret Olduğunun Açıklanması Amaç­lanmadığı İçin Allah Teâlâ Âyette Onun İsmini Ve Bu Sözün Ne Olduğunu Bildirmeyip Aile Arasındaki Bu Gibi Sırları Bilenlerin Dahi İfşa Etmemeleri Yönünde Uyarıda Bulunmuştur.

4. Âyetin "İyi Müminler" Diye Çevrilen Kısmıyla Sahabe Büyüklerinden Bazı­larının Kastedildiği Yorumları Yapılmışsa Da Birçok Müfessir Mânayı Sınırlandırma­nın İsabetli Olmayacağını Belirtmiştir.(14) 4 Ve 6. Âyetlerde Melek İnancına Güçlü Vurgular Yapılmış Olması, Sır Saklama Temasının Sûrede Ağır­lıklı Bir Yere Sahip Olmasıyla İlişkilendirilebilir. Şöyle Ki, Bütün Söz Ve Davranışla­rının Kayda Geçirilmesi İçin Görevlendirilmiş, Ama Kendisinin Göremediği Varlıklar Bulunduğuna İnanan Kişi, Kendisine Verilen Bir Sırrı -Sır Sahibinin Bilemeyeceği Şe­kilde Bile Olsa- Yaymaktan Ve Emanete Hıyanet Etmekten Daha Fazla Çekinir Ve Bu Konuda Daha Dikkatli Davranır. Bununla Birlikte, Meleklerin Allah Tarafından Görevlendirilmiş Varlıklar Olduğuna Dikkat Çekmek Üzere Önce O'nun Dost Ve Hâmi­liğinden Söz Edilmiş, 6. Âyette De Onların İlâhî Buyruklara Asla Karşı Gelmedikleri Hatırlatılmıştır.(15)

Dipnotlar:

(1) Bk. Mâide 5/89. (2) Bk. Taberî, Xxvııı, 155-159; Elmalın, Vh, 5084-5116; Derve-Ze,X, 143-149. (3) Vıı, 5084-5085,5094,5113, 5115. (4) Meselâ A'râf 7/32; Tevbe 9/37 Âyetlerinde Olduğu Gibi. (5) Nisa 4/3.
(6) Nisa 4/129. (7) Ayrıca Bk. Ahzâb 33/28-29. (8) Şevkânî, V.288. (9) Râzî, Xxx, 43. (10) Zemahşerî, Iv, 113-114. (11) Bk. Şevkânî, V, 288; İbn Âşûr, Xxvııı, 348-349.(12) Bil­gi İçin Bk. Mustafa Çağrıcı, "Sn-", İfavans., Iv, 118-119.(13) Bk. Vıı, 5110-5114.(14) Bk. İbn Atiyye, V, 332.(15) Melekler Hakkında Bilgi İçin Bk. Bakara 2/30; Cebrail Hakkında Bilgi İçin Bk. Bakara 2/87,97-98; 5. Âyette Geçen Ve "Dünyada Yolcu Gibi Yaşayan" Şeklinde Çevrilen "Sâihât" Kelimesi Hakkında Bk. Tevbe 9/112. İbn Âşûr Bu Grup­taki Âyetlerin İfadelerin Unsurlarını Tahlil Ederek, Aile Eğitimi, Muaşeret Kuralları Ve Öğüt Bağlamında Çıkarılabilecek Mânalar Üzerinde Ayrı Ayrı Durur, Bk. Xxvııı, 346 Vd., Özellikle 350-351. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/328-334. Diyanet Tefsiri) 

Soru : Tahrim Suresi 1. Ayeti Hakkında : 

Kur'an-I Kerim'in Altmış Altıncı Sûresi. Oniki Ayet, İkiyüzkırkdokuz Kelime Ve Binaltmış Harften İbarettir. Fasılası Elif, Râ, Mim Ve Nun Harfleridir. Hucurât Sûresinden Sonra Nâzil Olmuştur. Adını Birinci Ayetten Almıştır. Fakat Bu İsmin Surenin Muhtevası İle Doğrudan Bir Alakası Yoktur. Muteharrim Adıyla Da Anılmaktadır.

Resulullah (S.A.S)'İn Hayatı, Her Yönüyle Müminlere Örneklik Edecek Olan Bir Hayattır. Allah Teâla Dinini İnzâl Ederken Onu, Peygamber (S.A.S)'E Yaşatmış Ve Gereklerinin Ne Şekilde Yerine Getirileceğini, Sonraki İnsanlara Pratik Hayata Dökülmüş Bir Şekilde Aktarmıştır. Bunlardan Birisi De Bu Surenin Nâzil Olmasına Sebep Olduğu Rivâyet Edilen Olaydır. Hz. Âişe (R.A)'Dan Nakledilen Bir Hadis: Resulullah (S.A.S), Bir Hanımının Odasında Daha Fazla Kalıyormuş. Bunu Kıskanan Diğer Hanımları, Bir Hileye Başvurarak Bunun Önüne Geçmek İstemişler Bunun Üzerine Resulullah (S.A.S) Helâl Olduğu Halde Kıskanılan Hanımının İkrâm Ettiği Baldan İçmeyecegine Yemin Ederek, Onu Kendisine Yasak Kılmıştı (Buhar Talâk, 8; Diğer Rivâyetler İçin Bk. Bn Kesir, Tefsir, Vııı, 184 Vd).

Allah Teâlâ Bu Olay Üzerine Resulullah (S.A.S)'İ Uyararak Serzenişli Bir Uslûbla Helâl-Haram, Caiz Olan Olmayan Ve Bunun Gibi Diğer Bütün Yasaklama Ve Serbest Bırakmaların Sadece Allah Teâlâ'nın Belirlemesi İle Olduğunu, Peygamber Dahi Olsa, Kanun Koyma Hususunda Hiç Kimsenin Söz Hakkı Bulunmadığını Şöyle Bildirmiştir: "Ey Peygamber! Eşlerinin Rızasını Kazanmak İçin Allah'ın Sana Helâl Kıldığı Şeyi Niçin Kendine Haram Ediyorsun?. ." (1).

Hz. Peygamber (S.A.S) Bu Yasaklamayı, Sadece Kendi Nefsi İçin Öngörmüştü. Ancak O, Sıradan Bir İnsan Konumunda Olmadığı Gibi, İşlediği Her Şey Ümmet İçin Bir Numûne İdi. Bunun İçin, Çok Basit Görünse Bile Yaptığı Hatalar Hemen Allah Tarafından Düzeltiliyordu. Ayrıca, Diğer Bir Takım İnsanlar Buna Bakarak Kendilerine Bir Takım Haramlar İhdas Ederler Ve Bunda Bir Sakınca Görmeyebilirlerdi. Allah Teâlâ Böyle Bir Sapmaya, Açık Kapı Bırakmamak İçin, Peygamberin Hatasını Hemen Düzeltmiştir.

Allah Teâlâ, Peygamber (S.A.S)'İn Yaşayışındaki Basit Bir Yanlışı Bile İhmal Etmeyip Düzelttiğine Göre Resulullah (S.A.S)'In İşlediği Her Şey Allah'ın Murakabesi Ve Yönlendirmesi İle Cereyan Etmektedir. Böyle Olunca Da İşlediğinin Ve Yasaklayıp Serbest Bıraktığının Müminler İçin Bağlayıcı Olduğu Sonucu Çıkar. Nitekim Allah Teâla; "Onun Her Konuştuğu Allah Tarafından Vahiy Edilen Başka Bir Şey Değildir" (En-Necm, 53/4) Buyurmaktadır.

Allah Teâlâ Bu Tip Küçük Hataları Düşüp, Sonra Tevbe Edenleri İse Bağışlayacaktır: "...Allah, "Gafur'dur, Rahim 'Dir" Çok Affeden Ve Çok Merhamet Edendir. (1).

Allah'ın Helâl Kıldığı Şeyleri, Kendilerine Yasaklayarak, Yeminlerden Bir Rahmet Olsun Diye, Kefâretini Vermek Şartıyla Yeminlerden Vazgeçilebileceğini Beyan Ediyor:

"Şüphesiz Allah, Yeminlerinizi Kefâret Vermek Suretiyle Bozmanızı Size Meşru Kıldı" (2).

Daha Sonra Gelen Ayetlerde Allah Teâlâ, Peygamber (S.A.S) Hanımlarının Bu Takım Hareketlerini Zikrederek, Onları Peygamber (S.A.S)'E Karşı Davranışlarında Daha Dikkatli Olmaları İçin Uyarmaktadır.

Peşinden, İman Eden İnsanların Çocuklarına Ve Eşlerine Karşı Olan Vazifeleri Uyarıcı Bir Uslûbla Zikredilmektedir. Bu Görev, Sorumlulukları Üstlenilen Kişilerin Ebedî Olan Ahiret Hayatına Hazırlanmalarını Sağlamaktır. Yani Onları Önlerindeki Ateş Çukurlarına Düşürecek Olan Tuzaklardan Koruması Gerektiği Bildirilerek, Cehennemin Başında Bekleyen Ve Verilen Emirleri Eksiksiz Uygulayan Meleklerin Tavırları Gözler Önüne Serilmektedir: "Ey İman Edenler! Yakıtı İnsanlar Ve Taşlar Olan Cehennem Ateşinden Kendinizi Ve Ailenizi Koruyun. Ateşin Başında Sert Ve Şiddetli Allah'ın Emrine Karşı Gelmeyen, Verilen Emirleri Olduğu Gibi Yerine Getiren Melekler Vardır" (6).

İman Edenlerden, Kalpten, İçtenlikle Tevbe Etmeleri İstenmekte Ve Ancak Böyle Tövbe Etmekle Allah'ın Bağışlamasının Umulabileceği Gerçeği Dile Getirilerek, Bağışlanıp Cennete Girmeye Hak Kazananların O Gün İçinde Bulunacakları Durumların Güzelliği Zikredilmektedir: "Ey İman Edenler! Allah'a Samimiyetle Tövbe Edin. Belki Rabbiniz Kötülüklerinizi Siler. Peygamberi Ve Beraberindeki Müminleri Utandırmayacağı Günde Sizi Altından Irmaklar Akan Cennetlere Koyar..." (8)

Bunun Hemen Peşinden Gelen Ayette İslâm Ümmetinin Korunması İçin, Kâfirlerle Ve Münâfıklarla Savaş Edilmesi Emri Gelmektedir. Ayrıca Onlara Karşı Takınılacak Tavrın Nasıl Olma Gerektiğine De Temas Edilmektedir: "Ey Peygamber! Kâfirlere Ve Münâfıklara Karşı Cihad Et. Onlara Sert Davran. Onların Sığınacakları Yer Cehennemdir. O Ne Kötü Bir Yerdir." (9)

Burada Konunun Birden Değişerek Kâfirlere Ve Münafıklara Karşı Cihat Emredilmesinin Hikmeti, Daha Önceki Ayette Cehennem Ateşinden Korunması Emredilen Yuvanın, Ancak Yeryüzünde Zulüm Yapan Azgın Ve Bozguncu Kitlelerin İfsadının Önüne Bir Sed Çekilerek İslâm Toplumunun Emniyete Alınması İle Mümkün Olabileceği Gerçeğidir. Bunun Da Tek Yolu, İslâm'a Savaş İlân Edenlere Karşı Savaşmaktır.

Surenin Bundan Sonraki Ayetlerinde İnanan Kadınlara Örnek Ve İbret Olsun Diye, Tarihte Yaşamış İki Mümin Ve İki De Kâfir Kadından Söz Edilir. Nuh Ve Lût (A.S)'In Hanımları Onlara İhânet Edip, Kâfirlerle Birlik Oldukları İçin Helâk Olanlardan Olmuşlardı. Peygamber Hanımı Olmaları, Onları Bu Elim Azaptan Kurtaramamıştı. Bu İnsanoğlunun Kendi Amelleriyle Başbaşa Kalacağının Açık Bir Delilidir.

Firavun'un Hanımı İse Yaşadığı Şirk Ve Küfür Tufanı İçerisinde Tek Başına Kurtuluş Yolunu Bulabilmiş Ve Kralın Sarayında, Bütün Dünyevi Nimetleri Teperek, Ahiret Yurdunun Güzelliklerine Talib Olabilmişti. Firavun'un Bir Kötülüğünün Dokunmasından Endişe Ettiği İçin De Allah'a Sığınmıştı: "Rabbim Cennete Rahmetine Yakın Bir Yerde Bana Bir Ev Yap. Beni Firavun 'Dan Ve Onun Kötü Amellerinden Kurtar. Beni Şu Zâlim Kavimden Kurtar" (11). Allah Teâlâ, İman Edenlere Yine, Seçkin Kadınlardan Biri Olan Meryem'i Misal Vererek, Sureyi Bitirmektedir; Meryem, Kendini Allah'a Adamanın Bir Numûnesidir: "Allah İman Edenlere, Namusunu Koruyan İmran'ın Kızı Meryem'i De Misâl Gösterir. Biz Ona, Ruhumuzdan Üfledik. O, Rabbinin Sözlerini Ve Kitaplarını Tasdik Etmişti Ve İtaatkâr Olanlardandı" (12).

Ömer Tellioğlu