Soru : Kur'an'ı Muhammed'in Yazdığının Sayısız Kanıtlarından Birisi Daha... Muhammed, Karılarından Zeyneb'in Yanında Fazla Kalmış Da, Yine Karılarından Aişe Ve Hafsa Bu Durumu Kıskanmışlar Da, Muhammed'e Oyun Oynamaya Karar Vermişler, "Senden Megafir Kokusu Geliyor" Demişler De, Muhammed De Megafir Yemediğini Söylemiş De, Muhammed Megafirin, İçtiği Bal Şerbetininin Balını Yapan Arıdan Geldiğini Düşünmüş De, Bir Daha Bal Şerbeti İçmemeye Yemin Etmiş De, Vs. Vs. Vs... (Megafir: Kötü Kokulu Bir Ağaç Zamkı).
Yahu Kime Ne Faydası
Vardır Bu Ayetin? Ya Da Diyanet Vakfı'nın Aşağıda Açıkladığı -Sözde- İniş
Sebebinin? Sözde "Yaratıcı" Tarafından Gönderilen, "Kıyamete
Kadar Tüm İnsanlara Hidayet Rehberi" Olma İddiasındaki Bir Kitapta,
Bunların Ne İşi Vardır?
Azizim. Bir Değil İki Değil 3 Değil... Sürekli Genç Ergenler Gibi Paylaşımlar Yapıyorsun. Biraz Büyü İstirham Ediyorum. İnşaallah 15 Yaşından Küçüksündür De Sandalyeye Oturunca Ayaklarınız Yere Değmiyordur Da En Azından Daha Çocukmuş Bu Derim Hoş Görürüm... Ama 20 Ve Üstünde İsen Ülkemin Geleceği İçin Üzüntü Şahsın Adına Oksijen İsrafı Birisi Olduğun İçin Üzülürüm.
Bak Kardeşim Sana Mantıkla İzahını Yapayım Aklın Varsa Aklınla Tastik Et, Kalbin Varsa Kalbinle Mührünü Vur Vicdanın Varsa İman Et !... Lakin Kafa Gözünle Değil Akıl Ve Kalp Gözünle Bak ... Şimdi Benim Anlatacağım Hikayeyi Yazarken Sende Hayalen Benimle Birlikte 1453 Yılına İslambol'a Gel. Gel Birlikte Seyredelim;
Yıl 1453 Fatih Sultan Mehmed Han İslambola
Gelmiş Ve Ferman Etmiş! Demiş Ki ; Bundan Sonra Herkes Sabah Namazında Namaz
Kıldıktan Sonra Uyumayacak Evlerin Işıkları Açık Olacak, Öğle Saatinde De Hemen
Eve Gidip 15 Gün Evden Çıkmayacak Dese !
Halk Ne Der? Kimi Padişahın Bir Bildiği Var
Der... Kimisi Böyle Saçmalık Olabilir Mi Der ? Kısacası Herkes İlmi Bilgisi
Fikri Ufku Nispetinde "Padişahı" Eleştire Bilir. Ama Hiç Birisi Demez
Ki Bu Emirler "Bence" Saçma O Halde " Fatih Sultan Mehmed Han
Yok Demez" Sultanın Varlığını Kabul Eder Ama Hükmünü Eleştirir !... Yani
Onu Yok Saymaz ...
Aynen Bunun Gibi De Askerde Bilenler Bilir Havuza Tanka Ceza Verilir !... Sacak Altından Geçmek Yasaktır !... Şimdi Bir Çok Kişi Bunlar " Saçmalık" Diye Bakabilir. Ama Hiç Birisi Diyemez Ki "Komutan Yok " Veya "Ordunun Şahsi Maneviyesi" Yok Diyemez !...
Evet Aynen Bu İki Misaldeki Gibi : Hiç Birisi Ne Sultanı Ne De Orduyu İnkar Edemez ! Ama Her İkisi De Alınan Kararı "Kendi Kapasitesi İlmi Ve Fikri Nispetinde Eleştire Bilir" Burada Nasıl Sultan Bir İstihbarat Almış Ve Bizanslı Bazı Hainlerin Sabah Saatinde Şehre Gireceğini Bu Yüzden Şehrin Sabah Saatinde Işıkları Açtırttığını Ve Misalen Diyorum Sokaklarda Zehir Saçacağını Ve Halkı Galyana Getirip Şehri Almaya Çalışacağı İstihbaratı İçin Esasen İnsanları Evde Kalması Gerektiğini Söylemiş Olduğu Ortaya Çıkınca Hikmeti De Ortaya Çıkar. Ve Aynen Öylede Orduda Alınan Bu Kararların Hepsi "Kanla" Yazılmış 2500 Senelik Ordu Tecrübemizin Bir Sonucudur Denir !..
İşte Bu Misaller Gibi Aynen Öyle De Allah Bu Ayette Binlerce Hikmet Murat Etmiş Olabilir. Ama Bunları Sen Ateist Kafanla Veya Deist Kafanla Anlamadıysan Bu Senin Cahil Birisi Olmanla Alakalı Olup Bu Allah'ın Varlığı Yok Demek İçin Bir Delil O L A M A Z !..
Şunu Tekrar Edelim Ki, Tahrim Suresinin En
Çarpıcı Yönü Hz. Peygamber (Asm)'İn Peygamberliğini Kesin Olarak İspat Eden Bir
İfadeye Yer Verilmiş Olmasıdır. Evet,"Hani Peygamber Zevcelerinden Birine
Gizlice Bir Söz Söylemişti. Fakat Eşi, (O Sözü) Başkalarına Haber Verip Allah
Da Bunu Peygambere Açıklayınca, Peygamber Bir Kısmını Bildirmiş, Bir Kısmından
Da Vazgeçmişti. Peygamber Bunu Ona Haber Verince Hanımı: ‘Bunu Sana Kim Haber
Verdi?' Dedi. Peygamber De: ‘Her Şeyi Bilen Ve Her Şeyden Haberdar Olan Allah
Bildirdi.' Dedi."(Tahrim, 66/3)
Mealindeki
Ayette, Bu İhbar-I Gaybi Kabilinden Olan Mucizevî Geçek Vurgulanmaktadır.
Surenin
4-5. Ayetlerinde Söz Konusu Edilen Hususlar Da Bu Olayın Bir Devamıdır.
Şimdi,
Olayın Asıl Bölümünü Anlatan 3. Ayetin Verdiği Bilgilerde Gaybî Bir
Haberin Söz Konusu Olması Nedeniyle Hz. Muhammed (Asm)'İn Peygamberliğini İspat
Eden Açık Bir Mucize Olduğu Halde, Bunu Aklına Yerleştirmek İçin Bir Çaba
İçinde Olmamak Ve Başka Müslümanların Akıllarını Da Bloke Etmeye Çalışmak,
Hakikaten Çok Tuhaf Bir Ön Yargıdır.
Şunu
Da Unutmayalım Ki, Bu Ayetlerin Kur'anda Yer Alması, Başlı Başına Bir
Mucizedir. Çünkü, Bütün İnsaf Dünyasının Şahadetiyle İnsanların En Akıllısı, En
Zekisi Olduğu Hayatıyla Kanıtlamış Olan Hz. Muhammed (Asm)'İn -Hangi Nüzul
Sebebi Olursa Olsun- Bir İnsan Olarak Kendisinin Çok Özel Olan Bir Meselesini
Kur'an'da Herkesle Paylaşması Düşünülemez.
Buna Rağmen Kur'an'da Bunun Yer Alması, Bu Meselenin Açıklanması, Hz. Peygamber (Asm)'İn İradesinin Dışında Ve Kendisinin Asla İtiraz Edemeyeceği Yüksek Bir Yerden / Allah Tarafından Geldiğini Göstermektedir.
Bu Konuyu Şu Cümlelerle Bitirmekte Fayda Vardır:
Bu Konuda Nüzul Sebebi Ne Olursa Olsun,
Dinsizlere Buradan Bir Yol Çıkmaz; Bunu Bilmelerini İsterim. Bize Gelince; Bu
Konuyu Kur'an'da Zikretmekle İmanımızı Pekiştiren Allah'a Sonsuz Hamd-U Senalar
Ederiz...
Bu Anlattığım Hikayecik Sana Aslında Bir Metodda
Veriyor !... Hani Zırt Pırt Apsürt Yorumlar Yapıyorsunuz Ya ! Ayetlere
Hadislere. Bu Neden Niçin Söylenmiş Gibi. Al Bu Manayı Bütüüüün Bu
Yazdıklarınıza Uygula Ve Gör ! ... Eleştirebilirsiniz Ama Allah Yok
Diyemezsiniz !..
Soru : Tahrim Suresinin İlk Beş Ayeti Kimler Hakkında Ve Niçin İnmiştir?
Bu Âyetlerin İniş Sebebi Olarak Tefsir Ve Hadis
Kaynaklarında Zikredilen Olaylarla İlgili Rivayetler Ayrı Ayrı Ele Alındığında
Konuya Işık Tutar Nitelikte Olmakla Beraber, Taberî'nin Belirttiği Üzere
Âyetlerin İfadesine Bağlı Bir Yorum Yapmak Daha İsabetli Görünmektedir.
Buna Göre 1. Âyetten
Çıkan Mâna Şu Olmaktadır: Hz. Peygamber Esasen Helâl Olan Bir Şeyi Kendisine
Yasaklamıştı; Allah Teâlâ Tarafından, Eşlerinin Hatırına Veya Onlar Sebebiyle
Kendisini Böyle Bir Mahrumiyete İtmesinin Doğru Olmadığı Bildirilmiş, 2.
Âyette De Böyle Bir Karar Yemin Eşliğinde Verilmiş Olsa Bile, Üzerinde Sebat
Edilmesi Uygun Olmayan Yeminlerden Vazgeçip Kefaret Ödeme Tarzında Şer'î Bir
Yol Bulunduğu Hatırlatılmıştır.(1)
Yasağın Konusu
Cariyesine Yaklaşmama, Bir Şeyi Yememe Veya İçmeme Olabileceği Gibi Başka Bir
Şey De Olabilir. Hz. Peygamber'in Kendisi İçin Koyduğu Bu Yasak Kararını
Alırken Yemin Edip Etmediği Kesin Olmamakla Beraber Yemin Ettiğine Dair Bazı
Rivayetler Bulunmaktadır. Bunlarda Geçen "İlâ" Kelimesi
Bir Kısım Âlimlerce Bakara 2/226 Âyetinde Geçen Anlamıyla Belirli Süre Eşlerine Yaklaşmama
Yemini Olarak, Bazılarınca İse Mutlak Anlamda Bir Yemin
Olarak Anlaşılmıştır. Bu Âyetlerin İnmesini Takiben Resûlullah'ın Yemin
Kefareti Ödeyip Ödemediği Kesinlik Taşımamaktadır. Ödediğine Dair Rivayet
De (Dinî Vecibe Otan
Yemin Kefareti, İhtiyaten Yaptığı Bir Tasadduk Veya Bir Şükran İfadesi Olabileceği
Şeklinde) Farklı Biçimlerde Değerlendirilmiştir. 3. Âyette
Sözü Edilen Eşlerle İlgili Rivayet Farkları Bulunmakla Beraber, Kendisine Sır
Verilen Eşin Hz. Hafsa, Bu Sırrın Kendisine Açıldığı Eşin Hz. Âişe; Dolayısıyla
4. Âyette Kendilerine Hitap Edilen İki Hanımın Bunlar Olduğu Genellikle Kabul
Edilir.(2)
Elmalılının, Konuya
İlişkin Rivayetleri Tahlile Tâbi Tuttuktan Sonra Ulaştığı Sonuç Özetle
Şöyledir: Hz. Peygamberin, Eşlerinden Birine Sır Olarak Söylediği Bir Sözü O
Tamamen Koruyamamış, Yine Resûlullah'ın Eşleri İçinden En Çok Samimi Olduğu
Birine Çıtlatmış, Bundan Haberdar Olan Hz. Peygamber Ona Sitem Etmiş, Bunun
Üzerine İkisi Birbirine Arka Çıkıp Kendisinden Bazı Maddî Taleplerde Bulunarak
Diğer Eşlerini De İlgilendirecek Tarzda Bir Dayanışma İçine Girmişlerdi. Bu
Durum Karşısında Resûlullah, Hem Dünya Hayatının Kendi Nazarındaki
Önemsizliğini Anlatmak Hem De Ailesine Karşı Eğitici Bir Tedbir Uygulayarak
Onların Gerçek İradelerini Yoklamak Üzere Mûtat Aile Hayatını Terketti, Dargın
Bir Halde Onların Odalannda Bulunmak Yerine Îlâ Yemini Yapıp Kendine Ait
Odasında Bir Ay Uzlete Çekildi.
Resûlullah'ın Bazen
İtikâfa Çekilmek Sünnet-İ Seniyelerinden Olduğu İçin Başlangıçta Bu Durum Fark
Edilmedi. Fakat Bir Süre Sonra Ezvâc-I Tâhirâtın Hepsi Resûlullah'ı Gücendirmiş
Olmak Endişesiyle Hüzünlendiler Ve Odalannda Ağlaşmaya Başladılar. Böylece "Peygamber Bütün Eşlerini
Boşamış!.." Diye Bir Söylenti Yayıldı Ve Sahâbe-İ
Kiramı Bir Telaş Sardı. Buna Karşılık O Sıralarda Ortalıkta, Suriye Tarafında
Bizans Hakimiyeti Altında Yaşayan Hristiyan Araplardan Gassânîlerin
Müslümanlara Karşı Savaş Hazırlığı İçinde Bulundukları Haberi Dolaştığından,
Münafıklar Bu Yeni Gelişmeden Büyük Memnuniyet Duydular. Hz. Peygamber Uzlete
Çekilişinin 29. Günün Bitiminde Eşelerine Döndü; Onun Eşlerini Boşamadığı
Haberini De Sevinç İçinde Hz. Ömer Duyurdu. Sûrenin Asıl Nüzul Sebebi Bu Îlâ
Yeminidir, Anlatılan Diğer Olaylar İse Buna Götüren Sebep Ve Mukaddimeler
Olmalıdır.(3)
Bizzat Hz. Peygamber'in
Hayatından Örnek Gösterilmesi Gereğine Binaen Belirli Olaylara Gönderme Yapan
Somut Anlatım Üslûbunun Seçildiği Bu Âyetlerle Kuşkusuz O Sırada Yaşanan Bir
Probleme Çözüm Getirilmiş Ve Âyetlerin Nüzulü Örnek Neslin Yetiştirilmesinde
Etkili Olmuştu. Fakat Öyle Görünüyor Ki Burada Verilmek İstenen Kalıcı Mesaj Şu
İki Ana Noktada Toplanmaktadır:
A)
Peygamberliğin Mahiyeti: Resûl-İ Ekrem'den Önceki
Peygamberlerin Sonuncusu Olan Hz. İsâ'nın Mesajının Doğru Algılanmayıp
Peygambere Tanrılık Yakıştırılması, Gerek Onun Müntesipleri Gerekse Başka Bazı
Dinlerde Kendilerini Toplumdan Soyutlayan Ruhanîler Sınıfı Oluşup Bunların
Tanrı Adına Otorite Kullanır Hale Gelmeleri Kur'an'ın Eleştirdiği Bir Olgu İdi
Ve Hz. Peygamber De Ümmetinin Benzer Duruma Düşmemesi İçin Uyarılar Yapıyordu.
Resûlullah'ın Omuzlarındaki Ulvî Görevin Tamamlanmasına Artık Uzun Bir Sürenin
Kalmadığı Bir Sırada, Bu Âyetlerde Onun Beşerîlik Yönünün Ve Vahyin Kontrolü
Dışında Kalabilecek Dinî Nitelikte Bir Tasarrufunun Olamayacağının Özet Olarak
Vurgulanması Bu Açıdan Ayrı Bir Önem Taşımaktaydı.
İlk Âyette "Ey Peygamber" Diye
Hitap Edilerek Onun Vahiy Alma Özelliği, Kur'an'ı Tebliğ Ve Açıklama Görevi
Açık Biçimde Belirtildiği Gibi, "Allah'ın
Sana Helâl Kıldığını Niçin Kendine Haram Kılıyorsun?" Mealindeki
İfade İle De Bir Yandan Onun Bu Özelliği Sebebiyle Dinî İçerik Taşıyan
Davranışlarının, Çevresinde Nasıl Algılanacağına, Diğer Yandan İse Esasen Onun
Da Bir Beşer Olduğuna Dikkat Çekilmektedir. Bir Başka Anlatımla, Âyetteki Fiil
(4) Dinî Bir Terim Olan "Haram Kılma"Yı İfade Etmemekte, Hele Hz.
Peygamber'in Allah'ın Helâl Kıldığını Değiştirme Teşebbüsünde Bulunup Da
Vahyin Bunu Düzelttiği Gibi Bir Anlam Bulunmamaktadır. Sözün Akışı, Bağlamı Ve
Nüzul Sebebi Olarak Zikredilen Olaylar Resûlullah'ın Bir Beşer Olarak Kendisi
İçin Koyduğu Geçici Bir Yasağın Söz Konusu Olduğunu, Ama Âyetin Bunun Yanlış
Anlaşılmasına Karşı Bir Önlem Olarak Geldiğini Göstermektedir. Burada "Eşlerini Hoşnut Etmek
Arzusuyla" Şeklinde Bir Kayda Özel Olarak Yer
Verilmesi De Bu Anlamı Daha Belirgin Hale Getirmektedir. 2. Âyette Gerekli
Durumlarda Yeminin Bozulmasına İlişkin Hükmün Allah'a İzafe Edilmesi De
Peygamber'in Kendiliğinden Bir Hüküm Koymasının Söz Konusu Olamayacağının Ve
Asıl Teşrî İradesinin Yüce Allah'a Ait Olduğunun Ayrı Bir İfadesidir.
B)
Aile Sorumluluğunun Önemi Ve Çok Eşlilik Hükmü: Kur'an'm
İlk Muhataptan Olan Toplumun Realitesinden Hareketle Ve İstisnaî Durumlarda
Uygulanmak Üzere Dört Sayısıyla Sınırlandınlarak Birden Fazla Kadınla
Evlenmeye Müsaade Edilmiş, Haksızlık Etme Endişesinin Bulunması Halinde Tek
Kadınla Yetinme Emredilmiş Ve Ardından "Bu, Adaletten Ayrılmamanız İçin En Uygun
Olanıdır." Buyrularak Hükmün Gerekçesi
Açıklanmıştı.(5) Konumuz Olan Âyetlerde, "Ne Kadar Üzerine Düşseniz De Kadınlar Arasında Âdil
Davranmaya Güç Yetiremezsiniz." Mealindeki Âyette
İfadesini Bulan(6) İnsanî Realitenin Çok Açık Bir İspatı Olarak Resûlullah'ın
Aile Hayatından Bir Örnek Verilmekte Ve Aile Hayatının Kendine Özgü
Zorluklarına İşaret Edilmektedir. Bazı Hikmetlere Ve Sosyal Sebeplere Binaen,
Hayatının Belirli Bir Döneminden Sonra Çok Kadınla Evli Olması Uygun Görülen
Hz, Peygamber'in Dahi Bir İnsan Olarak Bu Hakikati Bertaraf Etmesinin Mümkün
Olmadığı Ortaya Konmakta, Dolayısıyla Birden Fazla Kadınla Evlenebilme Hükmünün
Amacı Üzerinde Dikkatle Düşünülmesi Gerektiği Mesajı Verilmektedir. Nitekim
Resûlullah'ın Yeme-İçme, Aile Hayatı Yaşama Gibi Eylem Ve Özellikleri Onun
Beşerî Yönüyle İlgili Olduğu İçin Kendisinden Olağanüstü Yollarla İnsanın
Doğasındaki Bu Gerçeği Aşması İstenmemiş; Sadece, Şu Mealdeki Âyette Eşlerinin
Aklına Ve Gönlüne Hitap Ederek Bulundukları Konumu Hatırlatması Ve Bu Konuda
Bir Tercih Yapmalarını İstemesi Uygun Görülmüştü:
"Ey Peygamber! Eşlerine Şöyle De: Dünya Hayatını Ve Güzelliklerini
İstiyorsanız Gelin Size Bir Şeyler Vereyim Sonra Da Güzellikle Sizi Serbest
Bırakayım. Yok Eğer Allah'ı, Resulünü Ve Âhiret Yurdunu İstiyorsanız Şunu Bilin
Ki Allah, İçinizden İyiliği Seçenlere Büyük Bir Ödül Hazırlamıştır."(7)
Hz. Peygamber'in Özel
Hayatına İlişkin Bu Örneğin Tamamlanmasının Hemen Ardından 6. Âyette Bütün
Müminlere Hitaben Soyut Bir Uyarı İfadesine Yer Verilmesi De, Söz Konusu
Ömeğin Asıl Mesajlarından Birinin Aile Sorumluluğunun Ağırlığını Belirtmek
Olduğunu Göstermektedir. Konumuz Olan Âyetlerin Nüzul Sebebi Olarak Aktarılan
Olayların, Hz. Peygamber'in Eşleri Arasında Kıskançlık Sâikiyle Çıkan Bir
Tatsızlığın Veya Kendisinden Daha Müreffeh Bir Hayat İstemelerinin Onu Üzmesi
Yüzünden, Kendisi Hakkında Böyle Bir Yasak Kararı Verdiği Noktasında
Birleştiği Dikkate Alınırsa, Birinci Sebebin Çok Eşlilik, İkinci Sebebin De Hemen
Bütün Aile İlişkileri Bakımından Bütün Zamanlar İçin Geçerli Olan Hayat Standardını
Yükseltme Ve Refah Seviyesini Geliştirme Arzusu Şeklinde İki Temel Problemle
İlgili Olması İlgi Çekicidir.
Resûl-İ Ekrem'in Peygamberlik
Sıfatının Gereklerine Uymanın, Yani Tebliğ Ettiği Hükümleri Benimsemenin
Allah'a İtaat Kapsamında Değerlendirildiğine Dair Pek Çok Âyet Bulunduğu Gibi,
Beşer Olduğunu Hatırlatan Âyetlerin Onun Sıradan Bir İnsan Olduğu Biçiminde
Anlaşılmaması Ve Örnek Kişiliğinin Göz Ardı Edilmemesi İçin De Kur'an'da Ve
Hadislerde Birçok Uyarı İfadesi Yer Alır. Bu Sûreye Mushaf Sıralamasında,
Evliliğin Sona Ermesini Belirli Kurallara Bağlayan Talâk Sûresinden Sonra Yer
Verilmesi De Resûlullah'ın Bu Konudaki Örnek Konumuyla İlgili Özel Bir Anlam
Taşımaktadır. Şöyle
Ki;
Talâk Sûresinin İlk
Âyetinde Açıklandığı Üzere Orada Sûreye "Ey
Peygamber" Şeklinde Başlanmakla Beraber Çoğul
Kalıbında Fiiller Kullanılarak Resûlullah'ın Şahsında Müminlere Hitap Edilmiş
Ve Mecbur Kalınıp Evlilik Birliğine Son Verilmesi Halinde Uyulması Gereken
Hükümlerden Söz Edilmişti. Burada İse 5. Âyette, Eşlerine Hitap Edilerek "Eğer Sizi Boşayacak Olursa, Rabbi
Ona, Sizin Yerinize Sizden Daha İyi (...) Eşler Verebilir." Buyurulurken
Bizzat Hz. Peygamber'in Evlilik Hayatından Söz Edilmekte, Ama "Boşayacak Olursa" Şeklinde
Varsayım İçeren Bir İfadeye Yer Verilmektedir. Bu, Tarihî Bilgilerin De
Desteklediği Üzere, Göreviyle İlgili Hikmetler Gereği Çok Sayıda Kadını Nikâhı
Altında Bulunduran Ve İyi Bir Eş Olma Hususunda Da Müminlerin Nazarında Model
Şahsiyet Olan Hz. Peygamber'in Bütün Zorluklara Rağmen Boşama Yoluna Hiç
Gitmediğini Ortaya Koymaktadır.
İlk Âyetin, "Eşlerini Hoşnut Etmek
Arzusuyla" Şeklinde Tercüme Edilen Kısmı Bu Şekilde
Veya "Hoşnutluğunu
Arzu Ederek" Manasıyla "Niçin Haram
Kılıyorsun?" Fiiline Bağlanabildiği Gibi, Ayrı Bir
Cümle Olarak Da Düşünülebilmektedir.(8)
Ayetteki "Farada" Fiili
Hem "Farz Kıldı,
Gerekli Kıldı" Hem De "Açıkladı" Anlamına
Geldiği İçin, "Allah
Size (Belli Durumlarda) Yeminlerinizi Çözmeyi Meşru Kılmıştır." Şeklinde
Çevirdiğimiz Cümleyi, "Yeminlerinizi
Bozup Kefaretini Vermenizi Emretmiştir" Veya "Yeminlerinizi Nasıl Çözeceğinizi
Açıklamıştır" Şeklinde Anlamak Mümkündür(9)
Buradaki "Tehılle" Kelimesinin "Çözme" Anlamından
Başka Bir De "Yemininden
İstisna Etme" Anlamı Vardır.(10) Öte Yandan Fıkıh
Âlimleri Kişinin Esasen Helâl Olan Bir Şeyi Kendisine Yasaklamasının Kefaret
Gerektiren Bir Yemin Sayılıp Sayılmayacağını Tartışmışlar Ve Farklı Sonuçlara
Ulaşmışlardır.(12)
Ayette Belirtildiği Üzere
Hz. Peygamber Allah Tarafından Muttali Kılındığı Bilginin Tamamını Anlatmamış,
Verdiği Sırrı İfşa Etmesine Rağmen Eşini Mahcup Düşürmek İstememişti. Bir
Kısmını Anlatması İse Bu Konuda Yapılacak İlâhî Uyarı İçin Yerine Getirilmesi
Gereken Bir Görev Haline Gelmişti. Bu Âyetteki Anlatıma Dikkat Edildiğinde,
Resûlullah'ın Davranışlarının -Diğer
Alanlarda Olduğu Gibi- Aile Hayatında Da Sunîlikten Uzak
Olduğu Ve İyi Bir Eş Olma Özelliğini Öne Çıkaran Bir Tavır Sergilediği Gözden
Kaçmamaktadır. Peygamber'e Eş Olma Şerefini Taşıyan Bir Hanımın Bile Bir An
İçin Onun Allah'tan Vahiy Aldığını Unutup "Bunu Sana Kim Haber Verdi?" Diye
Sorması Bunu Açıkça Göstermektedir.
Bu Âyette Atıfta Bulunan
Olay Vesilesiyle, Sır Verme Konusunda Titiz Davranmak Gerektiği, Sır Saklama
Konumunda Bulunanların Da Ağır Sorumluluk Altında Bulundukları Dolaylı Biçimde
İfade Edilmiş Olmaktadır. İslâm Ahlâkında Sırrı Saklamaya "Ketum
Olmak" Denir. Ahlâk
Kitaplarında Sır Saklamanın Başlıca İki Şeklinden Söz Edilir:
A) Bir
Kimsenin Kişisel Sırlarını Gizli Tutup Başkalarına Söylememesi.
B) Kendisine
Güvenilerek Sır Verilen Kimsenin Bu Sırrı, Sır Sahibi Açıklamaya İzin Vermediği
Sürece, Kendi Sırrı Gibi Gizli Tutması. İslâm Ahlâkçıları Sırrı Bir Tür Emanet,
Onu Başkalarına Duyurmayı (İfşa Etmeyi) Emanete Hıyanet Saymışlardır.
Saklanmayan Sırlar
Yüzünden Nice Kanlar Döküldüğüne Ve Nice Ümitlerin Boşa Gittiğine Dikkat Çeken
Mâverdî, Sır Saklamanın İnsanın Hayatındaki En Önemli Başarı Ve Esneklik
Sebeplerinden Biri Olduğunu Belirtir Ve Hz. Ali'nin Şu Özdeyişini Aktarır: "Sırrın Senin Esirindir; Sırrını
Açıkladığın Takdirde Sen Onun Esiri Olursun."(12)
Bu Âyette Değinilen
Sırrın Ne Olduğu Konusunda Genellikle Âyetlerin Nüzul Sebebi Olarak Zikredilen
Olaylara Bağlı (Resûlullah'ın
Cariyesi Mâriye'ye Yaklaşmayacağı Veya Bir Daha Kıskanılan Eşinin Yanında Bal
Şerbeti İçmeyeceği Tarzında) Açıklamalar Yapılır. Bir Rivayete
Göre İse Resûlullah Eşi Hafsa'ya Ebû Bekir Ve Ömer'in Kendisinden Sonra Halife
Olacakları Bilgisini Sır Olarak Vermiş, O Da Sabredemeyip Bunu Âişe'ye
Açmıştı; Âyette Buna İşaret Edilmiştir. Elmalılı, Bu İhtimalin Daha Güçlü
Olduğunu Özetle Şu Şekilde Savunur:
"Gerçi Asıl Mesele
Söylenen Sırrın Esas İtibariyle Büyüklüğünde Değil, Küçük De Olsa Sır Olması
İtibariyle Büyüklüğündedir. Bununla Beraber Sözün Bağlamı, Özellikle 4. Âyette
Yöneltilen Ağır Eleştiri Dikkate Alınırsa, Burada Verilen Asıl Sırrın Yukarıda
Söylenenler Değil, Hilâfetle İlgili Bir Bilgi Olması Uygundur. Tefsirlerde
Nakledilen Bu Rivayetin Kütüb-İ Sitte'de Yer Almaması Sahih Olmamasını
Gerektirmez. Eğer Sır Hadisi Hakkında Ebû Bekir Ve Ömer'in Halife Olacağı
Bilgisini İçeren Rivayetler Çok Güvenilir Ve Hz. Ali'den De Değişik Yollardan
Nakledilmemiş Olsaydı Şia'nın İleri Gelen Âlimleri Bunu Kale Bile
Almazlardı."(13)
Bununla Birlikte
Elmalılı'nın Da -Daha Önce- Belirttiği Üzere Âyet Karı-Koca Arasında Kalması
Gereken Bir Sözle İlgili Olup Ne O Eşin İsminin Ne De Bu Sözün Neden İbaret
Olduğunun Açıklanması Amaçlanmadığı İçin Allah Teâlâ Âyette Onun İsmini Ve Bu
Sözün Ne Olduğunu Bildirmeyip Aile Arasındaki Bu Gibi Sırları Bilenlerin Dahi
İfşa Etmemeleri Yönünde Uyarıda Bulunmuştur.
4. Âyetin "İyi Müminler" Diye
Çevrilen Kısmıyla Sahabe Büyüklerinden Bazılarının Kastedildiği Yorumları
Yapılmışsa Da Birçok Müfessir Mânayı Sınırlandırmanın İsabetli Olmayacağını
Belirtmiştir.(14) 4 Ve 6. Âyetlerde Melek İnancına Güçlü Vurgular Yapılmış
Olması, Sır Saklama Temasının Sûrede Ağırlıklı Bir Yere Sahip Olmasıyla
İlişkilendirilebilir. Şöyle Ki, Bütün Söz Ve Davranışlarının Kayda Geçirilmesi
İçin Görevlendirilmiş, Ama Kendisinin Göremediği Varlıklar Bulunduğuna İnanan
Kişi, Kendisine Verilen Bir Sırrı -Sır
Sahibinin Bilemeyeceği Şekilde Bile Olsa- Yaymaktan Ve
Emanete Hıyanet Etmekten Daha Fazla Çekinir Ve Bu Konuda Daha Dikkatli
Davranır. Bununla Birlikte, Meleklerin Allah Tarafından Görevlendirilmiş
Varlıklar Olduğuna Dikkat Çekmek Üzere Önce O'nun Dost Ve Hâmiliğinden Söz
Edilmiş, 6. Âyette De Onların İlâhî Buyruklara Asla Karşı Gelmedikleri Hatırlatılmıştır.(15)
Dipnotlar:
(1) Bk. Mâide 5/89. (2) Bk. Taberî, Xxvııı, 155-159;
Elmalın, Vh, 5084-5116; Derve-Ze,X, 143-149. (3) Vıı, 5084-5085,5094,5113,
5115. (4) Meselâ A'râf 7/32; Tevbe 9/37 Âyetlerinde Olduğu Gibi. (5) Nisa 4/3.
(6) Nisa 4/129. (7) Ayrıca Bk. Ahzâb
33/28-29. (8) Şevkânî, V.288.
(9) Râzî, Xxx, 43. (10) Zemahşerî, Iv,
113-114. (11) Bk. Şevkânî, V, 288; İbn Âşûr, Xxvııı, 348-349.(12) Bilgi İçin
Bk. Mustafa Çağrıcı, "Sn-", İfavans., Iv, 118-119.(13) Bk. Vıı,
5110-5114.(14) Bk. İbn Atiyye, V, 332.(15) Melekler Hakkında Bilgi İçin Bk.
Bakara 2/30; Cebrail Hakkında Bilgi İçin Bk. Bakara 2/87,97-98; 5. Âyette Geçen
Ve "Dünyada Yolcu Gibi Yaşayan" Şeklinde Çevrilen "Sâihât"
Kelimesi Hakkında Bk. Tevbe 9/112. İbn Âşûr Bu Gruptaki Âyetlerin İfadelerin
Unsurlarını Tahlil Ederek, Aile Eğitimi, Muaşeret Kuralları Ve Öğüt Bağlamında
Çıkarılabilecek Mânalar Üzerinde Ayrı Ayrı Durur, Bk. Xxvııı, 346 Vd., Özellikle
350-351. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr.
İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/328-334. Diyanet
Tefsiri)
Soru : Tahrim Suresi 1. Ayeti Hakkında :
Kur'an-I
Kerim'in Altmış Altıncı Sûresi. Oniki Ayet, İkiyüzkırkdokuz Kelime Ve Binaltmış
Harften İbarettir. Fasılası Elif, Râ, Mim Ve Nun Harfleridir. Hucurât
Sûresinden Sonra Nâzil Olmuştur. Adını Birinci Ayetten Almıştır. Fakat Bu İsmin
Surenin Muhtevası İle Doğrudan Bir Alakası Yoktur. Muteharrim Adıyla Da
Anılmaktadır.
Resulullah (S.A.S)'İn Hayatı, Her Yönüyle Müminlere Örneklik Edecek Olan Bir
Hayattır. Allah Teâla Dinini İnzâl Ederken Onu, Peygamber (S.A.S)'E Yaşatmış Ve
Gereklerinin Ne Şekilde Yerine Getirileceğini, Sonraki İnsanlara Pratik Hayata
Dökülmüş Bir Şekilde Aktarmıştır. Bunlardan Birisi De Bu Surenin Nâzil Olmasına
Sebep Olduğu Rivâyet Edilen Olaydır. Hz. Âişe (R.A)'Dan Nakledilen Bir Hadis:
Resulullah (S.A.S), Bir Hanımının Odasında Daha Fazla Kalıyormuş. Bunu Kıskanan
Diğer Hanımları, Bir Hileye Başvurarak Bunun Önüne Geçmek İstemişler Bunun
Üzerine Resulullah (S.A.S) Helâl Olduğu Halde Kıskanılan Hanımının İkrâm Ettiği
Baldan İçmeyecegine Yemin Ederek, Onu Kendisine Yasak Kılmıştı (Buhar Talâk, 8;
Diğer Rivâyetler İçin Bk. Bn Kesir, Tefsir, Vııı, 184 Vd).
Allah Teâlâ Bu Olay Üzerine Resulullah (S.A.S)'İ Uyararak Serzenişli Bir
Uslûbla Helâl-Haram, Caiz Olan Olmayan Ve Bunun Gibi Diğer Bütün Yasaklama Ve
Serbest Bırakmaların Sadece Allah Teâlâ'nın Belirlemesi İle Olduğunu, Peygamber
Dahi Olsa, Kanun Koyma Hususunda Hiç Kimsenin Söz Hakkı Bulunmadığını Şöyle
Bildirmiştir: "Ey Peygamber! Eşlerinin Rızasını Kazanmak İçin Allah'ın
Sana Helâl Kıldığı Şeyi Niçin Kendine Haram Ediyorsun?. ." (1).
Hz. Peygamber (S.A.S) Bu Yasaklamayı, Sadece Kendi Nefsi İçin Öngörmüştü. Ancak
O, Sıradan Bir İnsan Konumunda Olmadığı Gibi, İşlediği Her Şey Ümmet İçin Bir
Numûne İdi. Bunun İçin, Çok Basit Görünse Bile Yaptığı Hatalar Hemen Allah
Tarafından Düzeltiliyordu. Ayrıca, Diğer Bir Takım İnsanlar Buna Bakarak Kendilerine
Bir Takım Haramlar İhdas Ederler Ve Bunda Bir Sakınca Görmeyebilirlerdi. Allah
Teâlâ Böyle Bir Sapmaya, Açık Kapı Bırakmamak İçin, Peygamberin Hatasını Hemen
Düzeltmiştir.
Allah Teâlâ, Peygamber (S.A.S)'İn Yaşayışındaki Basit Bir Yanlışı Bile İhmal
Etmeyip Düzelttiğine Göre Resulullah (S.A.S)'In İşlediği Her Şey Allah'ın
Murakabesi Ve Yönlendirmesi İle Cereyan Etmektedir. Böyle Olunca Da İşlediğinin
Ve Yasaklayıp Serbest Bıraktığının Müminler İçin Bağlayıcı Olduğu Sonucu Çıkar.
Nitekim Allah Teâla; "Onun Her Konuştuğu Allah Tarafından Vahiy Edilen
Başka Bir Şey Değildir" (En-Necm, 53/4) Buyurmaktadır.
Allah Teâlâ Bu Tip Küçük Hataları Düşüp, Sonra Tevbe Edenleri İse
Bağışlayacaktır: "...Allah, "Gafur'dur, Rahim 'Dir" Çok Affeden
Ve Çok Merhamet Edendir. (1).
Allah'ın Helâl Kıldığı Şeyleri, Kendilerine Yasaklayarak, Yeminlerden Bir
Rahmet Olsun Diye, Kefâretini Vermek Şartıyla Yeminlerden Vazgeçilebileceğini
Beyan Ediyor:
"Şüphesiz Allah, Yeminlerinizi Kefâret Vermek Suretiyle Bozmanızı Size
Meşru Kıldı" (2).
Daha Sonra Gelen Ayetlerde Allah Teâlâ, Peygamber (S.A.S) Hanımlarının Bu Takım
Hareketlerini Zikrederek, Onları Peygamber (S.A.S)'E Karşı Davranışlarında Daha
Dikkatli Olmaları İçin Uyarmaktadır.
Peşinden, İman Eden İnsanların Çocuklarına Ve Eşlerine Karşı Olan Vazifeleri
Uyarıcı Bir Uslûbla Zikredilmektedir. Bu Görev, Sorumlulukları Üstlenilen
Kişilerin Ebedî Olan Ahiret Hayatına Hazırlanmalarını Sağlamaktır. Yani Onları
Önlerindeki Ateş Çukurlarına Düşürecek Olan Tuzaklardan Koruması Gerektiği
Bildirilerek, Cehennemin Başında Bekleyen Ve Verilen Emirleri Eksiksiz
Uygulayan Meleklerin Tavırları Gözler Önüne Serilmektedir: "Ey İman
Edenler! Yakıtı İnsanlar Ve Taşlar Olan Cehennem Ateşinden Kendinizi Ve
Ailenizi Koruyun. Ateşin Başında Sert Ve Şiddetli Allah'ın Emrine Karşı
Gelmeyen, Verilen Emirleri Olduğu Gibi Yerine Getiren Melekler Vardır"
(6).
İman Edenlerden, Kalpten, İçtenlikle Tevbe Etmeleri İstenmekte Ve Ancak Böyle
Tövbe Etmekle Allah'ın Bağışlamasının Umulabileceği Gerçeği Dile Getirilerek,
Bağışlanıp Cennete Girmeye Hak Kazananların O Gün İçinde Bulunacakları
Durumların Güzelliği Zikredilmektedir: "Ey İman Edenler! Allah'a
Samimiyetle Tövbe Edin. Belki Rabbiniz Kötülüklerinizi Siler. Peygamberi Ve
Beraberindeki Müminleri Utandırmayacağı Günde Sizi Altından Irmaklar Akan
Cennetlere Koyar..." (8)
Bunun Hemen Peşinden Gelen Ayette İslâm Ümmetinin Korunması İçin, Kâfirlerle Ve
Münâfıklarla Savaş Edilmesi Emri Gelmektedir. Ayrıca Onlara Karşı Takınılacak
Tavrın Nasıl Olma Gerektiğine De Temas Edilmektedir: "Ey Peygamber!
Kâfirlere Ve Münâfıklara Karşı Cihad Et. Onlara Sert Davran. Onların
Sığınacakları Yer Cehennemdir. O Ne Kötü Bir Yerdir." (9)
Burada Konunun Birden Değişerek Kâfirlere Ve Münafıklara Karşı Cihat
Emredilmesinin Hikmeti, Daha Önceki Ayette Cehennem Ateşinden Korunması
Emredilen Yuvanın, Ancak Yeryüzünde Zulüm Yapan Azgın Ve Bozguncu Kitlelerin
İfsadının Önüne Bir Sed Çekilerek İslâm Toplumunun Emniyete Alınması İle Mümkün
Olabileceği Gerçeğidir. Bunun Da Tek Yolu, İslâm'a Savaş İlân Edenlere Karşı
Savaşmaktır.
Surenin Bundan Sonraki Ayetlerinde İnanan Kadınlara Örnek Ve İbret Olsun Diye,
Tarihte Yaşamış İki Mümin Ve İki De Kâfir Kadından Söz Edilir. Nuh Ve Lût
(A.S)'In Hanımları Onlara İhânet Edip, Kâfirlerle Birlik Oldukları İçin Helâk
Olanlardan Olmuşlardı. Peygamber Hanımı Olmaları, Onları Bu Elim Azaptan
Kurtaramamıştı. Bu İnsanoğlunun Kendi Amelleriyle Başbaşa Kalacağının Açık Bir
Delilidir.
Firavun'un Hanımı İse Yaşadığı Şirk Ve Küfür Tufanı İçerisinde Tek Başına Kurtuluş
Yolunu Bulabilmiş Ve Kralın Sarayında, Bütün Dünyevi Nimetleri Teperek, Ahiret
Yurdunun Güzelliklerine Talib Olabilmişti. Firavun'un Bir Kötülüğünün
Dokunmasından Endişe Ettiği İçin De Allah'a Sığınmıştı: "Rabbim Cennete
Rahmetine Yakın Bir Yerde Bana Bir Ev Yap. Beni Firavun 'Dan Ve Onun Kötü
Amellerinden Kurtar. Beni Şu Zâlim Kavimden Kurtar" (11). Allah Teâlâ,
İman Edenlere Yine, Seçkin Kadınlardan Biri Olan Meryem'i Misal Vererek, Sureyi
Bitirmektedir; Meryem, Kendini Allah'a Adamanın Bir Numûnesidir: "Allah
İman Edenlere, Namusunu Koruyan İmran'ın Kızı Meryem'i De Misâl Gösterir. Biz
Ona, Ruhumuzdan Üfledik. O, Rabbinin Sözlerini Ve Kitaplarını Tasdik Etmişti Ve
İtaatkâr Olanlardandı" (12).
Ömer Tellioğlu