Tarık Sûresi 7 Yedinci Ayeti Açıklar Mısınız? Buradaki Sırt Ve Göğüs Kafesi Kelimeleriyle Ne Anlatılmak İsteniyor?
Değerli Kardeşimiz,
"Onun İçin İnsan Neden Yaratıldığına Bir
Baksın. Atılan Bir Sudan Yaratıldı. O Su, Erkeğin Sulbü İle Kadının
Göğüs Kemikleri Arasından Çıkar."(Târık,
86/5-7)
Bu Tanımda, Meninin Yahut
Yumurta Hücresinin Çıkış Yerleriyle İlgili Bir İşaret Görülmemektedir. “Omurga” Veya “Sertlik” Gibi
Anlamlara Gelen "Sulb" Sözcüğüyle
Baba, “Göğüsler” Anlamına
Gelen "Terâib" Sözcüğüyle
De Anne Bedenlerinin Üremeyle İlgili Nahiyelerinin Kastedilmiş Olabileceği
Dikkate Alınırsa, Son Derece Nezih Bir İfade İle Ve Dikkatleri Sözün Asıl
Amacına Yönlendirecek Şekilde, Cinsel Birleşmenin Kastedildiği Anlaşılabilir.
İnsanın "Sulb" İle "Teraib" Arasından
Çıkan Suyun Bir Cüzünden Yaratıldığını Düşünüp, Kendisini Böyle Hakir Bir Sudan
Yaratan Allah'ın Onu Döndürmeğe De Yani Öldükten Sonra Yeniden Yaratmağa Da
Kadir Olduğunu Anlaması Emredilmiştir.
"Sulb" Ve "Teraib" Üzerinde
İki Görüş Vardır. Birincisine
Göre İkisi De Erkektedir. Sulb, Erkeğin Bel
Kemiği, Teribenin Çoğulu Olan Teraib İse
Alttan Dörder Kaburga Kemiğidir. İşte İnsanın Cinsel Cihazları, Bedenin Bu Ana
İskeleti Arasında Kalır. İnsan Bu Ana Kemikler Arasında Bulunan Cihazlardan
Tazyikle Atılan Suyun Bir Parçasından Yaratılır.
İkinci
Görüşe Göre İse "Sulb" Erkeğe, "Teraib" Kadına
Aittir. Yani İnsanın, Erkeğin Sülbü İle Kadının Teraibi Arasından Çıkan Bir Sudan, Yahut
Her İkisinin Sulb Ve Teraibi Arasından Çıkan Bir Sudan Yaratıldığı
Anlaşılmıştır.
Birinci İhtimale Göre
İnsan Erkekten Atılan Bir Meniden Yaratılmaktadır. Ki İnsanın Cinisini
Belirleyen De, Erkekten Atılan Meninin Milyonlarca Parçalarından Biri Olan Meni
Parçacığıdır. İkinci Takdirde De İnsanın, Menideki Sperm İle Kadındaki
Yumurtanın Birleşmesinden Yaratıldığı Anlatılmış Olur. Özellikle "Hulike Min Main Dafik" Âyetinde
Bir İncelik Vardır Ki O Da İnsanın O Tazyikle Atılan Suyun Tamamından Değil,
Bir Parçasından Yaratıldığı Anlatılmaktadır Ki Gerçekte İnsan Atılan Meni
İçerisindeki Milyonlarca Spermden Sadece Birinin, Yumurtayı Aşılamasıyle
Yaratılmağa Başlar.
Âyet Atılgan Suyun, Sulb İle Teraib Arasından
Çıktığını Söylüyor. Kur'an'ın Söylediğini Modern Anatomide Tasdik Ediyor. Zira
Erkeğin Temel Üreme Organı Husye İle Kadının Temel Üreme Organı Yumurtalık,
Henüz Anne Karnındaki Ceninin Sulb İle Teraib Arasındaki
Bölgede Oluşur. Daha Sonra Bunlar Aşağı İner. Kadında Rahmin Yanına Yerleşir,
Erkekte Vücud Dışına Çıkar.
Bunlar Asıl Yerlerinden
Aşağı İnmekle Beraber Yine Sulb İl Teraib Arasından
Gelen Sinir Ve Lenf Damarlarıyle Beslenir. Yani Bunların Faaliyeti, Yine Sulb
İle Teraib Arasına Bağlıdır.
İşte Bu Âyetlerde,
Gözönünde Her Zaman Görülen Bu Gerçeğe İşaret Edilerek Allah'ın Yaratma Kudreti
Anlatılıyor. Erkekte Sperm, Kadında Yumurta Gibi Gözle Görülmeyen Hücreleri
Yaratıp Bunların Birleşmesinden Yürüyen, Gören, Düşünen, Yapan İnsan Yaratan
Allah, Onu Yeniden Yaratamaz Mı? Elbette Yaratır.
Râzi'nin Naklettiği Gibi
Burada Bazı İnkarcılar Kur'ân'da Böyle "Atan
Su"Dan Bahsedilerek "Sulb
Ve Göğüs Kemikleri Arasından Çıkar." Diye
Nitelenmesini Tenkit Etmişler Ve Demişlerdir Ki: "Sulb Ve Göğüs Kemikleri Arasından
Çıkar." Denilmekten Maksat, Meni Bu Yerlerden Ayrılır,
Yani Dediğiniz Gibi Husyelerden Sulbe Doğru Oluşur Demek İse Öyle Değildir.
Çünkü O, Kanın Fazlasından Doğup Oluşur Ve Bedenin Bütün Cüzlerinden Ayrılır.
Hatta Her Uzuvdan O Uzvun Huyunu Ve Özelliğini Alır Da Ondan Onların, Yani O
Uzuvların Benzeri Doğmaya Elverişli Olur. O'nun İçin Görülür Ki, Cinsel
İlişkide Aşırı Gidenin Bütün Uzuvlarını Zayıflık Kaplar. Eğer Maksat, Meninin
En Önemli Cüzleri Burada Oluşur Demek İse, Bu Da Zayıftır. Çünkü Meninin En
Önemli Cüzleri Dimağda Gelişir. Bunun Delili De Meninin Görünüşte Dimağa
Benzemesidir. Bir De Onu Çok Harcayanın Önce Gözlerinde Zayıflık Ortaya Çıkar.
Eğer Maksat, Meninin Karar Kılıp Kaldığı Yer Burasıdır Demek İse Bu Da
Zayıftır. Çünkü Onun Kaldığı Yer Meni Damarlarıdır. Bunlar İse Hayalardan
İtibaren Birbirine Girmiş Girift Damarlardır. Eğer Maksat, Meninin Çıkış Yeri
Buradadır Demek İse Bu Da Zayıftır. Zira His Gösteriyor Ki Durum Öyle Değildir.
Yukarıdaki Açıklamalardan
Sonra Bu İtirazların Haksız Yere Söylenmiş Safsatalardan İbaret Olduğunu
Anlamak Kolay Olur. Bunda Sade Dimağ İşinden Ve Bir De Aşırı Gitmenin
Zararından Bahis İtibarıyla İki Fayda Varsa Da Bunları Vesile Edinerek Yapılan
İtirazlar Boştur Ve "Sulb
İle Göğüs Kemikleri Arasından Çıkış" Sözünün İfade
Ettiği Mânânın Kapsamından Gafil Olmaktır.
Bir Kere Meninin Doğup
Oluşması, Ayrılması Ve Uzuvların Ondan Doğması Keyfiyetleri Hakkındaki Sözler
Kuruntu Ve Zayıf Zandan İbarettir. Kuşkusuz Allah Sözü Uyulmaya Daha Layıktır.
"Sulb
İle Göğüs Kemikleri Arası" Tabiri, Hakikat Ve
Kinayesiyle Bütün İç Organları Ve Üreme Aygıtını Kapsayan Ve Sinirleri Hatta
Bütün Vücudu Ve Hatta Birleşmeyi İfade Eden Son Derece Kapsamlı Ve Bu Konuda
Bütün Sırları İçine Alan En Güzel Bir Tabirdir.
Bilindiği Gibi Meninin
Halis Meni Olarak Oluşması, Ayrılması Ve Karar Kılması Sulbe Bağlı Olan Meni
Torbacığında Neticelenmektedir. Üreme Yapması İçin Atması Şart Olduğu Gibi,
Çıkışının Da Birleşme Halinde Döl Yolundan Rahme Doğru, Kadının Sulbü Ve Göğüs
Kemikleri Arasında Olması Şarttır. İnsan Bu Şekilde Yaratılmıştır. Onun İçin
Burada "Atan
Su" Tabiri Mutlak Bırakılmayıp Bu Şarta İşaret İçin
Bu Sıfatla Nitelenmiştir.
İkinci
Olarak, Kuşku Yok Ki En Önemli Uzuvlar Ve Hatta Bütün Uzuvlar,
Sade Bu Vazifeyle Değil Her İşle İlgilidir. Bu Arada En Büyük Parçası Da
Dimağdır. Arkada Sulb, Dimağdan Gelen Omuriliğin Kalesi Olduğu Gibi, Önden
Gerdan, Sine Ve Bütün Dallarıyla Göğüs Kemikleri De Böyledir. Bu Şekilde Sinir
Sisteminin Dayanağı Olan "Sulb
İle Göğüs Kemikleri Arası" Bir De Her Canlıda Daima
Uyanık Olan Ve İhtiyaçlarının Tamamlanmasına Ve Giderilmesine Memur Edilmiş
Tabii Ve Doğuştan Var Olan Bir Meyli İfade Eder. Bu Bakımdan Da Şunu Söyleyelim
Ki:
Bizim İhtiyaçlarımızı
Gidermek İçin Hazırlanmış Olan Eşyadan Beyin Merkezinde Meydana Gelen Tesir,
Daima Bu Tesirin Meydana Geldiği Sırada İç Organların Bulunduğu Hale Göre Olur.
Mesela, Görme Ve Koklama Duyusuna Bir Yiyecek Sunulduğu Zaman, Mide Ona Son
Derece Muhtaç Durumda Kalmış İse Onun Algılanması Lezzetli Ve Elde Etme Arzusu
Kuvvetli Olur. Oysa Mide Dolgun Bulunduğu Zaman Aynı Yiyeceği Nefis İhmal Eder
Veya Tiksinir De Algılama Merkezi O Canlıda Onu Uzaklaştırmaya Mahsus Hareketler
Meydana Getirir. İşte Bu Hal, Üreme Vazifesine Mahsus Fiillerde Ve Daha
Diğerlerinde De Olur. Bundan Anlaşılır Ki Algılama Merkezinin Yabancı Cisimler
Etkisine Ait Hükmü, Onların İç Uzuvlar İçin Önemli Olması Veya Olmamasıyla Bir
Paralellik Arzetmektedir. Bu Hükmün Meydana Gelmesi İçin, Dış Duyularla
Algılanan Ve Sinirlerden Algı Merkezine Geçen Tesirin Derhal Bu Merkezden İç
Uzuvlara Yansıması Da Zorunlu Olmak Gerekir. Bu Hal Zorunlu Olmakla Beraber Bu
Etkilenme Yalnız Kendisine İhtiyaç Duyulan Uzva Yansımakla Kalmaz Bütün Sinir
Sistemine Yayılır, Şimşek Gibi Büyük Bir Hızla Uzuvların Hepsini Etkiler.
Bir Yırtıcı Hayvan,
Mesela Bir Kurt Farz Edelim, Bir Yerde Bulunuyor Ki, Bulunduğu Yerden Hem
Dişisini Hem De Bir Koyunu Aynı Anda Görmesi Mümkün Oluyor. Duyular, Beyne
Ancak Bu İki Hayvanın Dış Şeklinin Etkisini Nakleder. Bunun Üzerine Beyinden
Çıkacak Hüküm De İki Türlü Olur. Çünkü Dişisini Görmekle Üreme Uzuvları Uyanır,
Koyunu Görmekle De Yemek Arzusu Uyanır. Eğer Kurtta Yemek İhtiyacı Hakim İse,
Önce Koyunu Avlayıp Yemek İçin Saldırır. Eğer Cinsel İlişki İhtiyacı Ağır
Basarsa Dişisine Saldırır. Buna "Bu
Şekilde Farklı İki Tesirin Olması, Farklı İki Hayvandan Olduğu İçindir." Diye
İtiraz Etmenin Mânâsı Da Yoktur. Çünkü Bu Farklılık, Sırf O İki Etkinin Aynı Anda
Ulaştığı İki Organın Farklılıığndan Meydana Geliyor. Kurt İğdiş Olsaydı,
Kuşkusuz Dişisini Bırakıp Avına Koşacaktı. Bir Koyunu Bir Taraftan Bir Kurt,
Bir Taraftan Da Bir Koç Görseydi Kurt Yemeğe, Koç Aşmaya Koşacaktı.
Bunlar Gibi Daha Birçok
Misalden Anlaşılır Ki, Bir Şeyden İki Ayrı Uzuvdaki Etkisine Göre Farklı İki
Hüküm Çıkar. Biri Erkek Biri Dişi İki Kaplanı Bir Araya Getirsek, Bunlar
Birbirleriyle Cinsel İlişkide Bulunma Arzusu Duydukları Zamanın Dışında
Birbirinden Kaçınır, Böyle Bir Zamanda İse Yanaşırlar. Aralarında Ortak Olan Bu
Etki Öncekinin Aksine Olur.
Demek Ki, Aynı Etkilerden
İç Uzuvların Durumuna Göre Farklı Fiiller Oluştuğu, Bunların Her Zaman Bütün
Uzuvlara Aynı Anda Yansıdığı Ve İhtiyacı Daha Fazla Olan Uzvun Beyne, Bu Tesiri
Diğerlerinden Daha Şiddetle Geri Çevirdiği Kesindir. İç Uzuvların İsteklerine
Dair Algı Merkezine Vuku Bulan Duyurudan Ve Bu İsteklerin Yerine Getirilmesi
İçin Hazırlanan Fiillerden Zihinsel Belirtiler Meydana Gelir. Her Ne Zaman
Canlı, Bu İsteklerin Algılanması İle Bunların Yerine Getirilmesine Mahsus
Hareket Arasında Bir Zaman Geçirmezse, Onun Fiilleri Başka Değil, Sadece İlham
Kuvveti (Estinque)Nden Meydana Çıkar. Zira Yalnız Bu İlham Kuvvetidir Ki,
Terkipçe En Aşağı Derecede Bulunan Canlıların Fiilleri Bununla Tamam Olduğu
Gibi, Terkipçe En Mükemmel Olan Canlılar, Hatta Doğumundan Hemen Sonra İnsan Da
Böyledir.
Fakat
Beyin Gelişip Zihin Sağlamlaşmaya Başladıkça İnsan Kendisini Tanımaya Başlar, Bu
Vazifeler Gelişmede En Yüksek Dereceye Ulaştığı Zaman, İç Organların Etkisinin
Beyin Üzerinde Önceki Gibi Otoritesi Kalmaz. O Vakit Evvvelki İhtiyaçlardan
Hemen Yapılan Fiiller Zihin Kuvveti İle Türlü Şekillerde Nevilenmiş Olur. Bu
Kuvvetten Öyle Yeni İhtiyaçlar Ortaya Çıkar Ki, Bunların, O Gayesi Hayatı
Korumak Olan İhtiyaçlarla İlgili Olmadığı Açık Olur. Bu Şekilde Hayattan
Fedakarlığı Gerektiren Bu Zihinsel İhtiyaçları Ya Kendinden Başka Gaye
Gözetmeyen Boş, Oyun Ve Eğlence Zevkinden İbaret Bir Düşüş Ve Aklî Ve Bedeni
Bir Kötüye Kullanış Olur; Bunlar,
"Dinlerini Oyun Ve Eğlence Edinenler." (A'râf,
7/51)
Dir. Yahut Kendinden
Fedakârlık Ederek Allah'ın Kullarına Yararlı Olmak İçin Hak Yolunda Can Feda
Etmek Derecesine Kadar Varacak İlâhî Bir Olgunluk Gayesini Hedef Edinen Yüksek
Bir Ruhani Zevk Olur Ki, Bunlar Da
"Onlara Mühürlü Halis Sudan İçirilir. Onun Sonu
Misk Kokar."(Mutaffifîn, 83/26)
Diye Anlatılanlardır.
Bu İhtiyaçların Da Sinir
Sistemine İntikal Etme Durumları Öncekilerin İntikal Ediş Şeklinden Farklı
Olmaz. Bu Şekilde Bu Kuvvetin İç Uzuvlarda Da Bağ Ve Dalları Vardır Ki Bunlar
Sulb Ve Göğüs Kemikleri Arasıdır. Bu Hikmet İle De Yüce Allah "Sulb Ve Göğüs Kemikleri"Ni
Özellikle Zikretmiştir. Bundan Da Anlaşılır Ki, Dimağa İşaret Edilmemiş Diye
Sulb Ve Göğüs Kemikleri Arasından Bahsedilmiş Olmasına İtiraz Eden İnkârcılar,
Bunların Sinir Sistemi İle İlgisini Ve Sinir Sisteminin Dimağa Ait Olduğunu
Bilmediklerinden Dolayı O Lafları Söylemişler Ve İmanları Olmadığı İçin İlâhî
Kelâmın İrşatlarından Yoksun Kalmışlardır.
Bu Şekilde İnsanın
Nutfeden Yaratılışına Dikkatleri Çekmenin Yararı Da Pek Büyüktür. Çünkü
Yukarıda Da Hatırlattığımız Gibi Bu, İnsana Kendini Tanıtacak Ve Üzerinde
Koruyup Gözetici Tek Üstün Varlık Olan Yüce Allah'ın Yaratıcılığını Ve
Kudretini Anlatacak En Açık Delillerdendir.
İlk
Olarak, İnsan Sûresinin Başında Da Geçtiği Gibi, İnsan Vücudunda
Enteresan Terkipler Çoktur. Dolayısıyla Onun Sümük Gibi Değersiz Ve Basit
Görünen Bir Maddeden Yaratılışı, Dilediği Gibi Hareket Eden Güçlü Yaratıcının
Varlığını Ve Gücünü Gösteren En Büyük Delildir. Bir Nutfenin Düşünen, Bakan,
Akıl Eden, Koruyan Ve Yüce Değerlere Sahip Olan Bir İnsan Haline Getirilmesi Ne
Büyük Yaratıcılık Ve Güçlülüktür?!...
İkinci
Olarak, İnsan Kendi Hallerini Başkalarının Hallerinden
Daha İyi Anlar Ve Görür. Onun İçin Bu Delil Olmada Daha Tamamlayıcı Bir Yol
Oynar.
Üçüncü
Olarak, İnsan Bu Halleri Hem Kendi Evladında Hem De Diğer
Canlıların Doğumlarında Devamlı Olarak Gözleyebilmektedir. Onun İçin Bunun,
Dilediğini Yapan Bir Yaratıcının Varlığına Delil Olması Daha Kuvvetlidir.
Dördüncü
Olarak, Bunun Delil Olarak Kullanılması, Hikmet Sahibi Bir
Koruyucu Ve Dilediğini Yapan Bir Yaratıcının Varlığını Kesin Olarak Gösterdiği
Gibi, Aynı Şekilde Bu, Öldükten Sonra Dirilmenin Ve Haşir Ve Neşrin Doğru
Olduğuna Da Kesin Delildir. Çünkü İnsanın Sonradan Yaratılışı Anne Ve Babasının
Vücudunda Ve Hatta Bütün Âlemde Dağılmış Olan Cüzlerin Bir Araya Getirilmesi Ve
Ona Ruh Üfürülmesi Sebebiyle Olduğu İçin, Onu Öyle Toplayıp Düzeltmek Suretiyle
De Düzgün Bir İnsan Yapan Yaratıcının Kudreti Düşünülünce, Ölüm İle O Cüzlerin
Dağılmasından Sonra Onları Bir Araya Getirmeye Ve Önceki Gibi Düzgün Yaratıklar
Yapmaya Gücü Yettiğini İtiraf Elbette Gerekli Olur.
Onun
İçin Buyruluyor Ki: Kuşkusuz O Yaratıcının Onu Geri
Döndürmeye Elbette Gücü Yeter. Yani Bu Yaratılış Şekline Gerek Bir Bütün Olarak
Ve Gerek Ayrıntılarıyla Bakılınca İnsanı Başlangıçta Yaratanın Tekrar Geri
Döndürmeye Gücü Yettiği, Onu Ölümle Çevirip Yeniden Dirilterek Huzuruna Dikmeye
Ve O Suretle Kendini Tanıtmaya Kadir Olduğu Anlaşılır Ve Bu Şekilde Size Onu
Haber Verir.
Burada "Ancak Ona
Döndürüleceksiniz." (Bakara, 2/245) Mânâsını İfade
Eden Bu Geri Döndürüş, İnsanın Müminûn Sûresinde Anlatılan Yaratılışının Dokuz
Aşamasından Sekizinci Ve Dokuzuncu Mertebe Olarak
"Sonra Siz Bundan Sonra Muhakkak Öleceksiniz. Sonra
Da Muhakkak Siz Kıyamet Günü Diriltileceksiniz." (Mü'minûn,
23/15-16)
Âyetleriyle Haber Verilen
Ölüm Ve Kıyamet Günü Yeniden Dirilme Aşamalarını Anlatmaktadır.
Soru : Kur'an'da, İnsanın, Erkeğin Spermi İle Kadının
Yumurtasından Yaratıldığı Geçiyor Mu?
“Biz İnsanı
Katışık Bir Nutfeden / Meniden Yarattık.” (İnsan, 76/2)
Mealindeki Ayetin
Tefsirinde, Alimler Şu Görüşlere Yer Vermişlerdir. Katışık Sözcüğü; İnsanın,
Erkekteki Spermin Kadındaki Dişi Yumurtayı Döllemesiyle Erkek Ve Dişi
Unsurların Katıştığı Hücreden Yaratıldığını İfade Etmektedir.(Bk. Taberî, Razî, Alusî, Şevkânî,
İlgili Ayetin Tefsiri).
“O (İnsan), Bel İle Göğüs Nahiyesinden Çıkan, Atılan Bir
Sudan Yaratıldı.”(Tarık, 86/6-7)
Mealindeki Ayet Metninde
Geçen “Sulb Ve Teraib
Bölgesi/Nahiyesi”Nden Maksat, Erkek Ve Kadının Üreme
Hücrelerinin Yer Aldığı Bel İle Göğüs/Belkemiği/Kaburga Kemiğinin Bulunduğu
Bölge Demektir. Bu İfadeden De İnsanın, Dişi Yumurtası İle Erkek Sperminin
Telkihiyle/Birleşmesiyle İnsanın Yaratıldığını Anlayabiliriz.(Krş. İbn Aşur, İlgili Ayetin Tefsiri).
- Tarık
Suresinin 6. Ayetindeki Atılgan Su Nedir?
Ayetlerin Meali:
"Öyleyse İnsan Neden Yaratıldığını Bir Düşünsün! O,
Bel İle Göğüs Nahiyesinden Çıkan, Atılan Bir Sudan Yaratıldı." (Tarık,
86/5-7)
Ayet Metninde Sulb Ve
Teraib Arasındaki Nahiyeden Çıkan Bir Sıvıdan Söz Edilir. Normalde Sulb; Belkemiği, Teraib İse Kaburga
Kemiğidir. Erkek İle Kadının Üreme Hücreleri Bu Bölgede Yer Aldığı İçin Böyle
İfade Buyurulmuştur. Yoksa Maksat, Bu Sıvının Tamtamına Nereden Çıktığını
Bildirmek Değildir.
İlgili Ayetlerin Ve
Kelimelerin Açıklaması Şöyledir:
"Onun İçin
Yaratılışının Başlangıcında Bir Erlik Suyu Halinde İken Bile Rahime Geçmek İçin
Bir Tür Gayret Ve Çaba Demek Olan Dıfk, Yani "Atma" Özelliği Açıkça
Belirtilerek Cevabında Buyruluyor Ki: Atan Bir Sudan Yaratıldı.
Dıfk Fiili,
Dökmek, Atmak Gibi Geçişli Olduğu İçin Suyun Niteliği "Atılan" Veya
"Dökülen" Olması Gerekirken "Atan" Denilmesi Kuşkusuz Çok
Dikkat Çekicidir. Bunun İzahını Üç Şekilde Yapmışlardır.
Birincisi, Zeccac'ın
Sibeveyh'ten Naklettiği Üzere Hurmalı Ve Sütlü Gibi Nisbet Mânâsıyla
"Dıfıklı" Demek Olarak Yine Atılan Mânâsından Olmasıdır.
İkincisi, "Razı Olunmuş Hayat."(Kâria, 101/7) Âyetinde
Olduğu Gibi İsnad-I Mecazî Yoluyla İsm-İ Mef'ul Yerine İsm-İ Fâil Kullanılmış
Olmasıdır. Ferrâ: "Sıfat
Yerinde Bunu Hicazlılar Diğerlerinden Daha Çok Yapar. 'Gizlenmiş Sır' , 'Yorgun Düşmüş
Dikkat' Ve 'Uyanan Gece' Tabirlerinde Olduğu Gibi" Demiştir.
Üçüncüsü, İmam
Halil Ve Kutrub'tan Dıfk Ve Dufuk Kelimelerinin Dökülme Mânâsına Da Geldiği
Nakledilmiştir. Fakat Hangisi De Olsa Bunun Bu Şekilde Anlatılmasında Bir Nükte
Olmalıdır. Bu İse, Suda Bir Çaba Tasavvur Ettirmek Üzere Atma İşinin Onun
Tarafından Yapıldığının Söylenmesidir.
"Mâ" Kelimesinin
Başındaki "Min" Başlangıç İfade Eder. "Bir Kısım" Mânâsına
Gelmesi De "Suyun
Hepsinden Çocuk Olmaz." (Müsned,
Iıı, 49, 59, 93) Sahih Hadisinin Mânâsına Uygun Olur Ki, "Atan Bir Suyun Bir Kısmından
Yaratıldı" Demek Olur. "Mâ" Kelimesinin
Sonundaki Tenvin De Küçümseme, Değersizlik, Âdilik İfade Eder. Değersiz, Basit
Bir Sudan Mânâsındadır.
Ama Rastgele Atılan Her
Sudan Değil Şu Nitelikteki Atan Sudan Ki Erkeğin Sulbü İle Kadının Göğüs
Kemikleri Arasından Çıkar.
Sulb, Sulüb,
Saleb Sâlib; Başın Arka Dibinden Kuyruk Sokumuna Kadar Arka Kemiğine Denir Ki
Omurga Kemiği, Amûdi Fikarî Ve Bel Kelimeleri İle İfade Edilir. Dimağdan İnen
Ve "Nuha-I Şevki= Omurilik" Denilen Ve Sinir Sisteminin Ana Hattı
Olan "Korkar İlik" Onun İçinden İner. Beden Şekillenme Ve Oluşumunun
Sertlik Ve Sağlamlık Ekseni Demek Olan Bir Temel Direğidir.
Teraib De
"Teribe"Nin Çoğuludur. Göğüs Kemiklerine Denir Ki "Göğüs
Tahtası" Tabir Edilir. İki Meme İle Boyun Halkası Kemiklerinin Aralığına
Veya Göğsün Sağ Tarafından Dört Ve Sol Tarafından Da Dört Kaburgaya Veya İki
El, İki Ayak Ve İki Göze De Denilir. Özellikle Göğüste Gerdanlık Takılan Yere
Denir. Demek Ki Sırttaki Omurların Karşılığı Olarak Göğüs Kemiğinin Sağ Ve Sol
Kaburgalara Doğru Dallanan Her Boğumu Bir Teribe Olup Hepsine Birden Terib Ve
Teraib Denilmiştir. Bu Durumuda Asıl Terâib, Göğüs Tahtasının Eksenini Teşkil
Eden Ve Boyundan Memeler Arasına Doğru İnen Kemikler Olup Etrafı İtibarıyla
Sinenin Gerdanlık Takılan Bölümüne Ve Hepsine Denir. Nitekim İmriu'l-Kays'ın:
"Beli
İnce, Bembeyaz, Göbekli Değil, Sinesi Ayna Gibi Parlaktır." Beytinde
Ayna Gibi Cilalanmış Diye Nitelediği Terâib, Kemikler Değil, Sinenin Kendisidir.
Sulb
İle Terâib Bedenin Arkadan Ve Önden İki Duvarını Bel Ve Bağır Gibi
Esaslı İki Temel Direğiyle İfade Etmiş Oluyor Ki Bunların Arası Üreme Aygıtını
Kapsar. Şu Halde "Sulb
İle Terâib Arası", Bedenin Bütün Şekliyle İlgili Olup
Ortasında Bulunan Üreme Aygıtlarından Kinâye Olur.
Aynı Zamanda Sulb Erkeğe, Terâib De Kadına İşaret
Olarak Aralarının Birleşmesinden Kinâye Olmak Da Sulbün
Erkek, Sinenin Kadın Hakkında Daha Meşhur Ve Açık Olması İtibarıyla Herkes
Tarafından Bilinmiş Olmaya Daha Yakındır. Gerçi "Çıkan" Kelimesi "Ma-İ Dâfik" (Atan Su)İn Sıfatı Olmak
Daha Yakın Bulunduğu İçin, Altında Gizli Olan "O" Zamirinin
Bunun Yerini Tutmuş Olacağına Nazaran Dâfık Kelimesinden Açıkça Erkeğin Suyu
Anlaşılabileceği Gibi; "Sulb
Ve Terâib Arasından" İfadesinden De İlk Akla Gelen
Erkeğin Sulbü İle Erkeğin Göğüs Kemikleri Arası Olur İse De Birleşme Halinde
Erkek Ve Kadından Her Birinin Sulb Ve Teraibi Arasına, Yahut Sulb Erkeğe Teraib
Kadına Ait Olarak İkisinin De Sebep Oluşuna İşaret Olmak Daha Uygundur. Çünkü
Bu Şekilde Bu Vasfın Faydası Daha Kapsamlı Olur.
Tefsircilerin
Burada Başlıca İki Görüşü Vardır:
Birisi, İlk
Söylediğimiz Gibi "Atan
Su" Erkeğin Suyu, "Sulb Ve Terâib Arası" Da
Erkeğin Sulbü Ve Göğüs Kemikleri Arası Olmaktır. Bununla Bu İşte Kadın Yönü Yok
Sayılmış Değil, Ancak Açıkça İfade Edilmeyip "Allah Onu Hangi Şeyden Yarattı?
Bir Erlik Suyundan, Onu Yarattı."(Abese, 80/18-19)
Âyetinde Olduğu Gibi En Önemli Olanına İşaretle Yetinilmiş Olur.
İkincisi, Erkeğin
Sulbünden Ve Kadının Göğüs Kemiklerinden, Yahut İkisinin De Sulb Ve Göğüs
Kemikleri Arasından Çıkan İki Suyun Toplamına İşaret Olmaktır. Çünkü Hz.
Peygamber (Asm) 'Den "Erkek
Ve Kadının Her İkisinin De Suyunun Olduğu” (Müslim Hayız, 33) Rivayet
Olunduğuna Göre Çocuk, Erkekle Kadın Suyunun Birleşmesinden Meydana Gelir.
Bunun İki Su Olduğu Halde
Sulb Ve Göğüs Kemikleri Arasından Çıkan "Atan Bir Su" Diye İfade Olunmasının
Sebebi De Şöyle Açıklanmıştır.
Birincisi: Erkekle
Kadın İkisi Birleşme Halinde Bir Tek Şey Gibi Olduklarından Dolayı Burada Bu
İfade Güzel Olmuştur.
İkincisi: Bir
Şeyin İki Sebebi Olduğu Zaman, "Bu, Şununla Şunun Arasında Oldu"
Demek Uygun Olur. O Halde "Dâfik" (Atan) Denilmesi De, Bir Şeyin Bir
Kısmının Vasfıyla O Şeyin Tamamını Nitelemek Kabilinden Olur. Bir Kısmı
"Atan" Vasfını Taşıması Sebebiyle Tamamına Da Bu Vasıf Verilmiştir.
Yahut Kadının Suyu Da Rahime Dökülmesi Nedeniyle Onda Da Bu Sıfat Düşünülebilir.
Bu İki Görüş Üzerine
Burada Kadının Da Menisi Var Mıdır, Yok Mudur? Varsa, Çocuğun Doğmasında Asıl
Olan Hangisidir? Tarzında Bazı Tartışmalar Olmuştur. Kadının Da Bir Suyu
Bulunduğunu Ve Buna Şer'an Onun Menisi Denildiğini Ve Embriyonun Meydana
Gelmesi İçin Döllenmede İki Tarafın Da İlgili Olduğunu Tartışmaya Gerek Yoktur.
Fakat Kadının Suyu Erkeğin Menisi Gibi Hayati Maddeyi İçeriyor Mu, Yoksa Mezi
Gibi Bir Yardımcı Hizmeti Yapmakla Kalıyor Mu? Çocuğun Yaratılmasında İkisi
Birlikte Etken Birer Unsur Mudur? Yoksa Biri İşi Yapan, Öbürü Bunu Kabullenen
Durumunda Mıdır? Bu Yönler Aranmıştır.
Kur'ân Âyetlerinin
Toprak, Çamur, Kupkuru Çamur, Şekillenmiş Balçık, Çamur Hülâsasından Sonra
Başlangıç Olarak Gösterdiği Değersiz Su, Meni, Atan Su Hep Erkeğin Menisinde
Olduğu Bilinmesini Ve Kadın Menisi Hakkında Bir Açıklık Bulunmamasını Göz Önüne
Alan Bir Kısım Âlimler, Çocuğun Oluşumunda Asıl Unsurun Erkeğin Suyu Olduğu
Görüşüne Varmışlar Ve Kadının Suyunu Bir Hayat Unsuru Değil, Bir Yardımcı
Mahiyetinde Düşünerek İlk Görüşü Tercih Etmişlerdir.
Öte Yandan Ulûkun Yani Döllenmenin Meydana Gelmesinde Kadından Da Bir Maddenin İştirak Edip Katıldığı Daha Sonra Çocuğun Anaya Da Benzemesi Durumlarının Ortaya Çıkmasından Da Anlaşılmasına Ve Hadiste De Bunun Kadın Menisinin Katılıp Üstün Gelmesinden Olduğunun Söylenmesine Dayanılarak Katılan Etkili Veya Etkiyi Kabul Eden Bir Unsurun Dahi Nazar-I İtibara Alınması Gerekmiştir Ki Bu Unsur Kadının Bezr (Tohum) Veya Büyeyza (Yumurtacık) Tabir Olunan Ve Döllenen Yumurtacığıdır. Kadının Suyunun Bir Meni Gibi Sayılması Rahmin Üstünde "Mebiz" Denilen Yumurtalıktan Çıkan Bu Yumurtacıklar Dolayısıyladır. "Suyun Tamamından Çocuk Olmaz." (Müsned, Iıı, 49, 59, 93) Hadisi Gereğince Çocuk Erkek Suyunun Tamamından Değil Bir Kısmından Olduğu Gibi, Kadın Suyunun Da Hepsinden Değil, Bu Yumurtacığındandır." (Elmalılı, İlgili Ayetlerin Tefsiri)
Soru : Kuran-I Kerim'de Tarık Süresi 7. Ayette Mealen Şöyle Buyruluyor: “O, Erkek Ve Kadının Beli İle Kaburga Kemikleri Arasından Atılagelen Bir Sudan Yaratılmıştır.” Evrimciler Bu Ayetin Bilimsel Olmadığını (Haşa) Söylüyor. Ne Dersiniz?
Önce Şunun Bilinmesi Gerekir. Bir Müslüman, Kur’an’ın
Her Ayetinin Allah’ın Kelamı Olduğunu Kabul Eder. Ayetler, Bir Takım
Hakikatleri Değişik Tarzlarda Nazara Verebilir. Yani Bazı Meseleler Açık Olarak
İfade Edilirken, Bir Kısmına İşareten, Remzen Veya Benzetme İle Dikkat Çekilir.
Fen Sahasındaki Çalışmalarla Elde Ettiğimiz Bazı Sonuçlar, Kur’an’daki
Ayetlerle Uyumluluk Göstermeyebilir. Böyle Bir Sonuçta Yoruma Gerek Duyulduğu
Gibi, Bazı Kur’an Ayetlerinin Hakikati Daha Sonraki Çalışmalarda Ortaya
Çıkabilecektir.
Bir Diğer Husus Da,
Allah’ı Tanımayan Ve Kabul Etmeyen Birisinin, Ayetin Manasını Tasdik Etmesini
Beklemek Çok Büyük Bir İyimserliktir. Onlar, Allah’ın Eserleriyle Allah’ı
Tanımaya Değil, O’nu İnkâr Ve Reddetmeye Gayret Ediyorlar. İnan Birisi, Bu
Konularda Kendi Nefsini Tatmin Ediyorsa, Mesele Tamamdır. Bir Başkasını
İnandırmak Gibi, Bir Göreviniz Yoktur. Sadece, Doğru Bildiğiniz Konuyu Takdim
Eder, Gerisine Karışmazsınız.
İnsanın Yaratılışı Söz
Konusu Olunca, On Defa Evrimcilerin Bu Konudaki Görüşleri Dikkate Alınırken, En
Azından Bir Defa Da Allah’ın Bu Konuda Ne Dediğine Bakılmalıdır. Çünkü
İnsanı Yaratan Allah’tır. “Yapan Bilir, Bilen Konuşur” Umumi Bir Kaidedir.
Allah Kur’an-I Kerim’de İnsanın Yaratılışını Muhtelif Ayetlerde Nazara
Vermektedir. Bir Ayette Meniden Yaratılışına Dikkat Çekilirken, Spermin Göğüs
Kafesi İle Sırt Arasından Çıktığı Beyan Edilir.
“İnsan
Neden Yaratıldığına Bir Baksın! Atılıp Dökülen Bir Sudan Yaratıldı. (O Su) Sırt
İle Göğüs Kafesi Arasından Çıkar. İşte Allah (Başlangıçta Bu Şekilde Yarattığı)
İnsanı Tekrar Yaratmaya Da Kadirdir.” (Târık,
86/5-8)
Âyet-İ Kerime İnsan İçin;
“Atılan Bir Sudan Yaratılmıştır,” Diyor. Bu Su, Sulb (Omurga) İle Terâib (Eğe
Kemikleri) Arasından Atılan Erkek Menisidir. Bunun İçerisinde Milyonlarca Sperm
Vardır. Bunlardan Bir Tanesi, Kadının Yumurtası İle Birleşerek İnsanın
Teşekkülüne Sebep Olacaktır.
Âyet-İ Kerime’de Spermi
İhtiva Eden Sıvının Sulb İle Terâib, Yani Omurga İle Göğüs Kemikleri Arasından
Çıktığı Beyan Ediliyor. Hâlbuki Spermlerin Erkek Üreme Organı Olan Husyelerde,
Kadının Yumurtasının Da Üreme Organı Olan Yumurtalıkta Teşekkül Ettiği
Biliniyor. Burada Zahiren Bir Zıtlık Görünüyor. Bunun İki Açıklaması Olabilir:
Birincisi; İnsan Anne
Rahminde Cenin Safhasında İken Yumurtalık İle Husyeler, Bu Ceninin Sulbu İle
Terâibi Arasında Gelişir. Yani, Husye (Er Bezi) İle Yumurtalık Sulb Olarak
İfade Edilen Omurga İle Terâib Olarak Belirtilen Eğe Kemikleri Arasındaki
Bölgede Hâsıl Olur. Cenin Yedinci Aya Girince Husyeler Yavaş Yavaş Vücudun
Dışındaki Torbaya, Yumurtalık İse, Leğen Boşluğuna İner.
İkici Yaklaşım Tarzı İse;
Husye İle Yumurtalıklar Gıdalarını, Omurga İle Eğe Kemiği Arasındaki Yerden
Alırlar. Yani, Karındaki Aorttan Gelen Ve Husye İle Yumurtalığa Giden Atar
Damarlar, Belkemi (Omurga) İle Eğe Kemiği Arasından Geçerler. Aynı Şekilde,
Yumurtalığı Ve Husyeleri Besleyen Sinirler De Mide Altındaki Sinir Kümesinden
Gelir Ki, Bu Tam Manasıyla Belkemiği İle Eğe Kemiği Arasındaki Bölgededir. Lenf
Damarları Da Omurga İle Eğe Kemikleri Arasından Çıkar. (1)
Görülen Odur Ki, Gerek
Husyeler Ve Gerekse Yumurta Hücresi, Gıdasını, Kanını Ve Sinirlerini Sulb Ve
Terâib Olarak İfade Edilen Bölgeden, Yani Omurga İle Eğe Kemiği Arasından
Almaktadır. Fennin Bu Tespiti, Kur’an-I Kerim’in, İnsanın Yaratılışı İle İlgili
İcazlı İfadesine De Uygundur
Bilimin Bu Konuda
Ulaştığı Nokta Budur. Mümkündür Ki, İleride İlmin Gelişmesiyle Bununla İlgili
Başka Tarzlarda Açıklaması Da Olabilecektir.
(1).Ali
El-Bar. Terc. A. Öztürk. İnsanın Yaratılışı. Diyanet İş. Başk. Yayını,1991.