19.Soru; Muhammed Kendinden Önceki Peygamberleri Kabul
Eder.. Dolayısıyla Eski Ve Yeni Ahit, Muhammed'e Göre Kabul Edilmeli, Kaynak
Olarak Değerlendirilmelidir.. Kuran'da Da Bu Yönde İfadeler Vardır.. Biraz
Bakalım Mı Muhammed'in Yanında Olduğu Bu Peygamberlere..Nuh Sarhoş Olmuş,
Soyunmuş Ve Kendisini Çıplak Olarak Gören Oğlu Ham'ı Lanetlemiştir.. Lut
Sarhoş Olmuş Ve 2 Kızıyla Seks Yapmıştır.. Yakup Babası İshak'a Şarap İkram
Etmiş.. Davud Kendi Ordu Komutanının Karısı İle Zina Etmiş.. Harun Put
Yapmış.. Süleyman Putlara Tapmış.. Eyüp Şarap İçmiştir.. Muhammed'in Yanında
Olduğu, Desteklediği Bu Peygamberlerin Hali Nedir Böyle? |
El Cevap : Alemlere Rahmet Ümmi Nebi Ahmed’i Mahmud’u Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimize İndirilen Şeriatımız Kur’an-I Kerim’in Emri İlahisi İle (Allah’ı Ve Peygamberlerini İnkâr Edenler, Allah İle Peygamberlerini Birbirinden Ayırmak İsteyenler, “Bir Kısmına İnanırız Ama Bir Kısmına İnanmayız” Diyenler Ve Bunlar Arasında Bir Yol Tutmak İsteyenler Yok Mu, İşte Gerçek Kâfirler Bunlardır Ve Biz Kâfirlere Alçaltıcı Bir Azap Hazırlamışızdır. Allah’a Ve Peygamberlerine İman Edip Onlardan Hiçbirini Diğerlerinden Ayırmayanlara Gelince, İşte Allah Onlara Mükâfatlarını Verecektir. Allah Çok Bağışlayıcıdır Ve Sonsuz Rahmet Sahibidir. Nisâ Suresi - 150-152 . Ayeti Kerimelerle Cenabı Hakkın Bu Husustaki Hükmü Açıktır ki !..) Biz Müslümanlar Hz. Adem’den Hz. Muhammed Salalllahu Aleyhi Vesellem Efendimize Gelinceye Kadar Gönderilmiş Olan Bütün Râsul Ve Nebi Ve Peygamberin Tamamına İman Eder, Kabul Eder, Peygamberliklerini Tasdik Ederiz !... Hiç Birisi Arasında Da Bir Ayrım Yapmayız.
Lakin Hz.
Ademden Peygamberimize Kadar Gelen Peygamberin “Değiştirilmeyen” Şeriatını Ve
Peygamberlerin “Peygamberlik Makamlarını” Kabul Etmek Başkadır. Hükümleri İnsan
Eli Değmesi İle Bozulan Veya İnsan Eli Değmese Dahi Hükmü Kaldırılmak Sureti
İle Peygamberlere Ait Olan Bir Takım İftiraların Yazılı Olduğu Kitapları Kabul
Etmemek İse Bütün Bütün Başkadır !...
Kur'an'dan Önce Gelen Ve Bugün Elde Mevcut Bulunan İlâhî Kitapların Hiçbiri, Allah'ın Peygamberlerine İndirdiği Semavî Kitapların Orijinali Değildir. Bunların Zamanla Asıl Nüshaları Kaybolmuş, İnsanlar Tarafından Yeniden Yazılmışlardır. Bu Yüzden De İçlerine Hurafeler Ve Bâtıl İnançlar Karışmıştır.
Meselâ Tevrat'ın, Hz. Musa (As)'Dan Sonra Uzun Asırlar Esir Ve Sürgün Hayatı Yaşayan, Hattâ Bir Ara İnançlarını Bile Kaybedip Putperestliğe Düşen Yahudiler Tarafından Muhafaza Edilemediği; Bugün Elde Olan Nüshanın Hz. Musa'dan Çok Sonra Bâzı Din Adamları Tarafından Yazıldığı, Fakat Tevrat'ın Aslı İmiş Gibi Yeniden Din Kitabı Olarak Kabul Edildiği Bilinen Tarihî Gerçeklerdendir. Böyle Uzun Ve Karışık Bir Devreden Sonra Ortaya Çıkarılan Bir Kitabın Hz. Musa'ya İndirilen Tevrat'ın Aynısı Olamayacağı Açıktır. Bu Yüzdendir Ki, İçinde Peygamberlere Yakışmayacak İsnad Ve İftiralar Yer Almakta; Tevhid Dîninin Ruhuna Aykırı Düşen Hükümler Bulunmaktadır.
Mesela Davud'a (As) Gelen Zebur Da, Tevrat'ın Mâruz Kaldığı Akıbetten Kurtulamamıştır.
Mesela İncil'e Gelince, Hz. İsa (As) Kendisine Gelen Vahiyleri Yazdırmamıştı. Çünkü Otuz Yaşında Peygamber Olmuş, Otuz Üç Yaşında Da Peygamberlik Vazifesi Son Bulmuştu. Üç Sene Gibi Kısa Bir Süre İçinde De Köyden Köye, Şehirden Şehire Dolaşıp, Halkı İrşâd İçin Uğraşmıştı. Son Zamanlarında İse, Zaten Yahudilerin Kışkırtmasıyla Romalı İdareciler Tarafından Sürekli Takip Altında İdi. Bu Durumda İncil'i Yazdırmak İçin Ne Zaman, Ne De İmkân Bulabilmişti. Nitekim Bugün Elde Mevcut Olan İnciller, Müelliflerinin Adıyla Anılmakta Ve İçinde Hz. İsa'nın Havarilerine Verdiği Vaazlarını, Ders Ve İrşadlarını İhtiva Eden Bir Siyer Kitabı Görüntüsünü Taşımaktadırlar. Üstelik De Bunları Yazanlar Hz. İsa'nın Havarileri Olan İlk Mü'minler Değil, Onları Görüp Hz. İsa'ya Gelen İlâhî Sözleri Onlardan Dinleyenlerdir.
Eldeki Mevcut İncillerde Bir Takım Muhteva Ve Anlatış Farkları Görülmektedir. Aslında Bu İnciller, M.S. 325 Tarihinde İznik'te Toplanan Bin Kişilik Bir Ruhanî Konsülün Kararı İle Kabul Edilmiştir. Bu Heyet, Yüzlerce İncil'i İncelemişler, 318 Üyenin İttifakı İle Aralarından Hz. İsa (As)'In Ulûhiyet Tarafı Olduğunu İleri Süren Bugünkü Dört İncil'i Kabul Edip Diğerlerini Yakıp İmha Etmişlerdir.
Görüldüğü Gibi, Hz. İsa (As)'In -Hâşâ- Allah'ın Oğlu Olduğu Prensibi, Hz. İsa'dan Yıllar Sonra Bir Meclis Kararı İle Kabul Edilmiştir. Hattâ Bu Karara Bâzı Hristiyan Kiliseleri Uymamışlardır. Bu Bakımdan Bugünkü Dört İncil'in, Hz. İsa'ya İndirilen İncil'in Aslına Uygun Olduğunu Söylemek Mümkün Değildir.
İlâhi Vahiy Olan Semâvi Kitaplar Her Türlü Tezat Ve İhtilaftan Uzaktır. Zira Gönderilen Elçiye Verilen Kitap Kelâmullahtır. İncilin Tahrif Edilmiş Olduğu Dört İncilin Bulunmasından, Bu İncillerin, Birbiri İle Çelişip Tezata Düşmesinden, Farklı Bilgiler Vermesinden, Alenen Anlaşılır.
Yine Matta İncil'inin Amacı; İsa (As)'In Yaşamı, Ölümü, Dirilişi Üzerinedir. Markos En Kısa İncil Olup, İnsanların İsa Aleyhisselâma Gösterdikleri İlgi Ve İsâ Aleyhisselâmın Hayatından Çokca Bahseder. Luka İse, Daha Kitabının Başında Amacının İsa Aleyhisselâmın Yaşamını Doğru Ve Ayrıntılı Biçimde Anlatmak Olduğunu Açık Seçik Ortaya Koyuyor. Kitabını Teofilosa Hitaben (Luka: 1/3) Yazdığını Belirtmesi İsa Aleyhisselâma Âit Olmadığını Gösterir. Yuhanna İse, İncil'i Bizatihi Kendisinin Kaleme Aldığını; Onun Adıyla Yaşama Kavuşasınız (20/30-31) Diyerek Belirtmiştir.
İlâhi Vahiy İse Ancak Allah'ın Kelâmı, Sözü, Beyanıdır. Peygamber Ve Ümmetine Allah'ın Koyduğu Kanunları, Emirleri, Nehiyleri İçerir. Geçmiş Peygamberlerden Ve Ölümden Sonrasından Haber Verir.
Görüleceği Üzere Bu Bahsedilen İnciller İsa Aleyhisselâmdan Sonra Yazılmış Ve Onun Hayatını Kaleme Almışlardır. İlâhi Vahyin Nüshaları Karışmış Ve Fakat İsa Aleyhisselâma İnen Gerçek İncil Tahrif Edilmiştir. İncelendiğinde, Aklı Selim İle Düşünüldüğünde Bu Gerçek Açıkça Görülebilecektir.
- Bir Kere İnciller, İsa Aleyhisselâmdan Yüz Yıl Gibi Bir Zaman Sonra Yazılmışlardır, İsa Aleyhisselâmın Dili İle Yazılmamışlardır. Hatta Yeni Ahid'de Yazıldığına Göre İncil Yazarları; Sözlü Söylentiyi Saptayan İlk Hristiyan Topluluğunun Sözcülerinden Başka Bir Şey Değildir. İncil Yazarlarından Herbiri Kendi Uslûbuna, Kendi Kişiliğine, Kendine Özgün Dini Kaygılarına Göre, Çevrelerindeki Gelenekten Aldıkları Sözler İle Hikayeler Arasında Bir Takım Bağlar Kurmuşlardır.
- Matta İncilinde (1/1-17) İsa Aleyhisselâmın Babaları Olarak Verilen İsimler Toplamı (İbrahim Aleyhisselâm Dahil) İbrahim Aleyhisselâma Kadar Kırktır. Luka İncilinin Verilen İsimler Toplamı İse İbrahim Aleyhisselâm Dahil Elli Beştir.
- Luka İncili (3/23-38), Mesihi Matat'a Nisbet Ederken. Matta İncili (1/16), Mesihi Dülger Yusufa Nisbet Etmiştir.
- Matta İncili (11/18) Yahya'nın Yemiyerek Ve İçmeyerek Geldiğini Haber Verirken, Markos İncili (1/6) Yahya'nın Çekirge Ve Yaban Balı Yediğini Söyler Ki, Bu İki Haber Birbirini Çürütür.
- Matta (27/60); Markos (15/46); Luka (23/53)'Ya Göre Ceset Alınıp Kaya İçine Oyulmuş Bir Kabre Konulmuştur. Yuhanna (19/41)'Ya Göre İse, İsa'nın Cesedi Bahçede Olan Bir Kabre Konmuştur.
- Matta İncilinde (17/15) Bir Adamın Saralı Oğlunu Kurtarması İçin İsa'ya Geldiğini Belirtirken, Markos İncili (9/17) Dilsiz Ruhu Olan Oğlunu İsa'ya Getirdiğini Söyler. Luka İse Aynı Olayı Naklederken Adamın, İsa'ya "Muallim! Sana Yalvarırım, Oğluma Bak." Dediğini Belirtir.
- İnciller Yunanca Yazılmışlardır. Yeni Ahidde Orijinalliğini Muhafaza Eden Bazı Terimler Yunanca Değil, İbranicedir. Bu Dahi Tahrife Delildir. Zira İsa Aleyhisselâmın Dili Âramice (İbranice)Dir.
- Matta İncilinin Bildirdiğine Göre Hazret-İ İsa, Musa Aleyhisselâmın Şeriatını Yıkmaya Değil, Yapmaya Geldiğini Beyan Etmiştir. (Matta: 5/ 17-18) Halbuki Bugünkü Yeni Ahid, Musa Aleyhisselâmın Şeriatının İsa Aleyhisselâm Tarafından Tamamen Kaldırıldığını Öğretmektedir. Bu Bir Tenakuz, Çelişkidir.
- Hristiyanlığın Temeli Sayılan Teslisle İlgili Âyet Şöyle İdi: Çünkü Gökte Şehadet Edenler Üçtür: Baba, Kelime Ve Ruhul-Kudüs Ve Bu Üç Birdir Ve Yerde Şehadet Edenler Üçtür. Ruh Ve Su Ve Kan Ve Bu Birde Mutabıktır.(Yuhannanın Mek: 5/ 7-8)
- 1881'de Basılan Tashihli Nüshadan Birinci Kısım Çıkarılmış Ve Bugünkü Yeni Baskılarda Bu Yoktur. Bu Misal Bize, Hristiyanlığın Kutsal Kitabı Üzerinde Tahrifler Yapıldığını Ve Bu Tahriflerin Devam Ettiğini Göstermektedir.
- Matta'nın (5/39-40) "Kötüye Karşı Koma Ve Senin Sağ Yanağına Kim Vurursa, Ona Ötekini De Çevir, Bir Mahkemeye Gidip Senin Gömleğini Almak İsterse, Ona Abani Da Bırak." Şeklindeki Sözü İle Yine (Matta: 10/34) "Yeryüzüne Selâmet Getirmeğe Geldim Sanmayın; Ben Selâmet Değil, Fakat Kılıç Getirmeye Geldim." Sözü Arasında Tezat Vardır.
- Matta'ya Göre (20/29) Eriha'dan Çıkan İsa'ya, Şifa İçin Gelen Körlerin Sayısı İkidir. Markos'a Göre (10/46) İse Şifa İçin Gelen Körlerin Sayısı Birdir.
- Matta'ya Göre (10/9) İsa Havârilerine Yanlarına Asâ Bile Almaya Müsaade Etmezken, Markos İncili'nin İfadesine Göre (6/8), Yanlarında Asâ Taşımalarını Tavsiye Etmiştir.
- Matta (25/15) Hizmetçileri Üç Gösterirken, Luka (19/33) Hizmetçileri On Kişi Gösterir.
- Göklerin Melekutunda En Büyüğün Kim Olduğu Hakkında Soruyu Soran, Matta İncili'ne Göre (18/1) İsa'nın Talebeleridir. Markos İncili'ne Göre (9/33-34) Sorulan Suali Haber Veren İsa'nın Kendisidir.
- Markos İncili'nin Bir Yerinde (1/1) "İsa Mesih'in İncili" Denilirken, Diğer Bir Yerinde De (1/14) "Allah'ın İncili" Denilmektedir.
- Luka İncili'nde Bir Yerde "Kurtarıcım Allah", (Luka: 1/47) Diğer Bir Yerde De "Kurtarıcı İsa" Denilmektedir. (2/11)
- Hazret-İ İsa İçin Sık Sık Hem "Allah'ın Oğlu", Hem De "Yusuf Oğlu", "Davud Oğlu", "Âdem Oğlu" Deyimleri Kullanılmaktadır. Bunların Hangisi Doğrudur? İlâhi Dinde Böyle Büyük Tenakuzlar, Kesinlikle Olmaz. Bu İfadeler İncil'deki Tahrifatın Büyüklüğünü Göstermektedir.
- İncillerde Dipnot Olarak Sık Sık (Matta: 17/20-21, 18/10-11; Markos: 7/15-16, 11/25-28; Luka: 8/45, 9-56) "Birçok Eski Metinlerde Şu Sözler De Yer Alır." Denilmektedir. Veya Markos (16/20) De Olduğu Gibi, Bu Bölümün 9-20 Ayetleri Eski Metinlerde Yoktur, Denilmektedir. Bu Tahrifatı Açıklayan Alenilik Yuhannada (7/53 - 8/11)De De Mevcuttur.
Söylendiği Gibi Kur’an-ı Kerim’de
Bu Kitapların “Kaynak Olarak” Değerlendirilmesiyle İlgili Hiçbir Ayet
Bulunmamaktadır. Bu Ateistlerin Bir Yalanı Ve iftirasıdır ! Bu Aslında Tipik
Bir Ateist Ve Deist Davranışıdır. Şöyle ki; Önce Peşin Hükümlü Olarak Allah’a ,
Kur’an-ı Kerime Ve İslam’a, Ve Peygamberlere Bakıyorlar. Sonra ; Önce Kendi Hayal Alemlerinde Bir Felsefe
Oluşturuyor, Sonra Bu Felsefeyi Kendi Yalanları İle Besleyip Büyütüyor , Daha Sonra
Kendi Yalanlarına Kendilerini İnandırıyorlar. Sonra Kendi Uydurdukları Kendi
Yalanlarını Gene Kendileri Akla Mantığa Uymuyor Deyip Kendi Kendilerine
Eleştiriyor Ve İnkar Ediyorlar !.. Oysa ki Onların Bu Uydurduğu
Allah’ Bizde İman Etmiyor Uydurdukları İslam’a Bizde İnanmıyoruz.
Aksine ; Bu Gibi Çelişki Ve Tutarsızlıklar Allah Teâlâ'ya Nisbet Edilen Bir Kitapta Bulunmaz. Öte Yandan Allah’u Teâlâ'nın Kulu Ve Elçisi Olan Bir Peygamber De Kendini Allah Yerine Koymaz Ve Kendine Taptırmaz. Binaenaleyh Hz Musa Ve Hz İsa Aleyhisselâma İndirilen Tevrat Ve İncilin Sonradan İnsan Eliyle Yazıldığı Ve Tahrif Edildiği Apaçık Anlaşılmaktadır. Böyle Bir Durumda Bu Kitaplar Asla Kaynak Olarak Ele Alınamaz !
Sadece Kur’an-ı Kerim Ana Kaynak Olmak Şartı İle Baz Alınarak ; İşin Ehl-i Olan Usül-ü Tefsir ,Usül-u Hadis Alimlerince Zebur,Tevrat Ve İncil’in Kur’an-ı Kerim İle Örtüşen Kısımları Belki Müdakkikane Bir Tetkikten Geçirildikten Sonra İstifade Edilebilir ! Yoksa Asla Hak Olmadığı Ve Kaynak Olarak Ele Alınamayacağı Gene Bizzat Hak Kitap Kur’an-ı Kerim Tarafından Ferman Edilmektedir :
"Onlardan Bir Grup, Okuduklarını Kitaptan Sanasınız Diye Kitabı Okurken Dillerini Eğip Bükerler. Halbuki Okudukları Kitaptan Değildir. Söyledikleri Allah Katından Olmadığı Halde 'Bu Allah Katındandır.' Derler. Onlar Bile Bile Allah'a İftirâ Ediyorlar." (Âl-İ İmran, 3/78) Ayeti Kerime.
Peki Biz Kur’an-ı Kerim Haricindeki Ehl-i Kitap’a Ve Onda Yazan Ayetlere Nasıl Bakmalıyız? Sahasında Mütehassıs Olan Bir Müslüman Bu Kitapları Okuyabilir Fakat Bu Kitaplarla Amel Edemez !... . Sözü Rasulullah’a Bırakıp Bu Konuda ki Usül Ve Metodu’da Allah’ın Habibi Hz. Muhammed S.a.v. Efendimizden Öğrenelim İnşaAllah ;
Bugün Yahudi Ve Hristiyanların Ellerinde Bulunan Kitapların İçinde, Peygamberlere İndirilmiş Olan Vahiylerden Hiçbir Şey Yoktur Diyemeyiz. Fakat, İçine Hurafe Ve Bâtıl İtikatların Karıştığı Da Bir Vakıadır. Bu Sebeple, Bu Kitaplara Karşı İhtiyatlı Davranırız. İçinde Bulunan Kur'an'a Uygun Hükümlerin, Vahiy Mahsulü Olduğunu Kabul Ederiz. Kur'an'a Zıt Düşen Hükümlerin İse, Sonradan O Kitaplara İlâve Edildiğine İhtimal Veririz. O Kitapların Kur'an'a Uygunluk Veya Zıt Düşme Durumu Söz Konusu Olmayan Haberlerinde İse, Sükût Ederiz. Ne Kabul, Ne De Reddederiz. Çünkü Onların Vahiy Eseri Olma İhtimali Olduğu Kadar, Olmama İhtimali De Vardır.
Bu Hususta Ebû Hüreyre (Ra) Şöyle Demiştir: "Ehl-İ Kitab, Tevrat'ı İbranice (Metni) İle Okurlar, Arab Diliyle De Müslümanlara Tefsir Ederlerdi. Bu Hususta Resûlüllah (Asm) Ashabına Şöyle Buyurdu:"
"Siz Ehl-İ Kitabın Sözlerini Ne Tasdik, Ne De Tekzib Ediniz. Ancak Deyiniz Ki: 'Biz Allah'a, Bize İndirilen Kur'an'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yâkub Ve Torunlarına İndirilenlere; Musa'ya Ve İsa'ya Verilenlere Ve (Bütün) Peygamberlere Rabları Katından Gönderilen (Kitab Ve Âyetler)'E Îman Ettik. Onlardan Hiçbirini (Kimine İnanmak, Kimini İnkâr Etmek Suretiyle) Diğerlerinden Ayırdetmeyiz. Biz (Allah'a) Teslim Olmuş Müslümanlanz.' "(Bakara, 2/136)." Demiştir.
Haliyle Ateist ve Deistlerin Sorularının İkinci Kısmı Olan :
Nuh Sarhoş Olmuş, Soyunmuş Ve Kendisini Çıplak
Olarak Gören Oğlu Ham'ı Lanetlemiştir.. Lut Sarhoş Olmuş Ve 2 Kızıyla Seks
Yapmıştır.. Yakup Babası İshak'a Şarap İkram Etmiş.. Davud Kendi Ordu
Komutanının Karısı İle Zina Etmiş.. Harun Put Yapmış.. Süleyman Putlara
Tapmış.. Eyüp Şarap İçmiştir.. Muhammed'in Yanında Olduğu, Desteklediği Bu
Peygamberlerin Hali Nedir Böyle? |
Kısmı Tamamen Peygamberlere Atılan iftira Ve Yalanlar Olup Müslümanın Buradaki Ölçüsü Ahkam-ı Kur’an’a Uymayan Ve Ahlak-ı Muhammediye Aykırı Olan Bu Kısımları Reddetmektir !..
Peygamberlere Atılan İftiralara Birkaç Örnek :
Sifru’t-Tekvin’in 228’inci Sayfasında Hz. Lut Aleyhisselâm’ın Kızlarıyla Münasebette Bulunduğu, İçki İçtiği, Zina Ettiği Ve Neslinin Kızlarından Devam Ettiği Gibi Hezeyanlardan Bahsedilir.[1]
Düşünün Ki, Bu Peygamberi Dinlemedikleri İçin Sodom Ve Godom, Ahalisiyle Yerin Dibine Batmıştır. Allah (Celle Celâluhu) Hz. Lut (Aleyhisselâm) Gibi Bir Nezahet Âbidesini Onlara Göndermiş Ve Onlar Da Onun Nezahetiyle Alay Etmişlerdir. Bundan Dolayı Da Milletçe Cezaya Çarptırılmışlardır. Acaba, Başka Hiçbir Delil Bulunmasa, Hz. Lut’un (Aleyhisselâm) -Ki Hz. İbrahim’in (Aleyhisselâm) Yeğenidir- Nezahetine, Şu Yerin Dibine Geçirilen Şehirlerin Enkazları Ve Evlerinin Yıkık Duvarları, Delil Olarak Yetmez Mi? Şimdi; İçinde Böyle Satırları Barındırabilen Bir Kitaba İlâhî Kitap Demek İlahi Bir Hüküm Ayet Demek Mümkün Müdür?
Yine, Sifru’t-Tekvin’in 38’inci Bâbının 228’inci Sayfasında, Peygamber Olma İhtimali Olan Hz. İshak Aleyhisselâm’ın Oğlu Yahoza’dan Bahsedilir. Anlatılana Göre, Yahoza, Kendi Öz Oğlunun Hanımıyla Zina Etmiş Ve Hz. Davud (Aleyhisselâm), Hz. Süleyman (Aleyhisselâm) Ve Diğer İsrail Peygamberlerinin Nesli, İşte Bu Münasebetsiz Münasebetten Türemiş Ve Devam Etmiştir.[2]
Bütün Peygamberlere Atılan Bu İğrenç İftira, Elbette Asılsız Bir Yalan Ve Uydurmadan İbarettir. Efendimiz, Kendi Neslinin Hz. Âdem’den (Aleyhisselâm) Başlayarak Hep Nikâhla Devam Ettiğini Hadis-i Şerifle Beyan Buyurmuşlardır.[3]
Ve Yine Başka Bir Hadislerinde “Bütün Peygamberler Aynı Babanın Çocuklarıdır.”[4] Demişlerdir. Mademki Efendimiz’in Altın Nesli İçinde Hiç Zina Yoktur, Öyleyse Bu Hüküm Bütün Peygamberler İçin De Geçerlidir. Zaten Allah Resûlü, Hz. İbrahim’in (Aleyhisselâm) Torunu Değil Midir? Bahsi Geçen Yahoza Da Yine Hz. İbrahim’in (Aleyhisselâm) Torunudur.. Peygamber Hanesinde Zina Olmaz. Başkası Varken, Zinadan Doğmuş Birinin Namazda İmameti Dahi Kerih Görülmüştür.[5] Kaldı Ki O İnsan, Bütün İnsanlara İmam, Yani Peygamber Olsun. Bu Hiç Olacak Şey Mi?
Ve Yine Sifru’l-Mülûk’un 11’inci Bâbında, Hz. Süleyman’ın (Aleyhisselâm) Hayatının Sonuna Doğru İrtidat Ettiği, Putlara Taptığı Söyleniyor.[6] Bir İnsan Ki, Peygamberdir Ve Allah (Celle Celâluhu) Ona Hem Dünya Hem De Ukbâ Saltanatı Vermiştir. O Da Verilen Her Nimet Karşısında Şükrünü Artırmış Ve O Her Nimete Mukabil Rabbine, Gece-Gündüz Şükretmekle Kendine Yakışır İbadette Bulunmuştur Ki, Kur’ân-I Kerim, Hz. Mesih’e (Aleyhisselâm) “Ruhu’l-Kudüs” İle Müeyyet,[7] İlâhî Nefha İle Dünyaya Gelen;[8] Hz. İbrahim’e (Aleyhisselâm) “Allah’ın Dostu”;[9] Hz. Musa’ya (Aleyhisselâm) “Kelîmullah – Allah’ın Kendisiyle Konuştuğu İnsan” Demenin Yanında;[10] Davud (Aleyhisselâm) Ve Ailesine De “Ey Davud Ailesi! Kendinize Yakışır Şekilde Allah’a Şükredin.”[11] Diyor Ve Onları Da Bu Vasıflarla Anıyor.
Ahd-İ Atik’te, Hz. Davud’un (Aleyhisselâm) Ordusunun Kumandanlarından Urya’yı Öldürtüp Onun Karısını Aldığından Bahsedilir.[12] En Âdî İnsanların Bile, Rüyalarında Görseler Tevbe Edecekleri Böyle Âdî Bir Davranışı, Kur’ân-I Kerim’in: نِعْمَ الْعَبْ “Ne Güzel Kul.”[13] Dediği Bir Peygambere İsnat Eden Kitap, Nasıl İlâhî Kitap Olabilir Ki, Buna Zerre Kadar İhtimal Vermek, Peygamberi De Peygamberliği De Hiç Bilmemenin İfadesidir.
O Davud Ki,
Gözyaşları Yüzünde İzler Meydana Getiren İnsandır. Her Gün Onun Meclisinde,
Kalbi Allah Aşkından Çatlayıp Ölen Sayısız İnsan Vardır. Davud (Aleyhisselâm)
Hep Ağlar Ve Ağlatırdı. O Evvâh’tı. Daima “Ah!” Eder Ve İnlerdi. Münîbti. Yüzünü
Mevlâ’dan Asla Ayırmamıştı. Sürekli Kullukta Bulunma Onun Şiârı Olmuştu. Tuttuğu
Oruç, En Faziletli Oruç Olarak Allah Resûlü Tarafından Takdir Edilmiştir. Allah
Resûlü, Israrla Nafile Orucun En Faziletlisini Arayan Sahabeye, Davud
Aleyhisselâm’ın Orucunu Tavsiye Eder. Davud Aleyhisselâm, Bir Gün Yer Ve Bir
Gün Oruç Tutardı.[14]
Geçmiş Kitaplarda Peygamberlere Atılan Çirkin İftiralar
O, Bir Kraldı. Devletin Hazinesi Her Zaman Emrindeydi. Fakat Hiçbir Zaman Devlet Hazinesinden Bir Lokma Dahi İstifade Etmeyi Düşünmedi. O, El Emeğiyle Nafakasını Temin Eder Ve Evinin İhtiyaçlarını Da Kendi Şahsî Kazancıyla Karşılardı.[15] Ağzına Girecek Lokmaya Dahi Bu Kadar Hassas Davranan Ve Kulluğu, O’nun Mümeyyiz Vasfı Olan Bir Nebi’ye, Muharref Kitaba Bakın Ki, En Âdî Ve En İğrenç Bir Davranışı Yakıştırmaktadır! Davud Aleyhisselâm’ın Hayal Dünyası Dahi, Böyle Bir Hareketi, Bir An Bile Olsa Ruhunda Misafir Etmekten, Muallâ, Müberra Ve Münezzehtir. Değil Ki, O, Böyle Bir Davranışa Fiilen Teşebbüs Etmiş Olsun…
Ve Yine Ahd-İ Atik’in Akıl Almaz İddia Ve Yakıştırmaları Arasında Şunu Da Görürüz; “İsrail, Allah’la Güreşti Ve O’nu Yendi.”[16] Onların İsrail Dedikleri, Yakup Aleyhisselâm’dır. Batılının Aklı Gözüne İnmiş O Materyalist Felsefesi, Bu Kitaplara Da O Derece Sirayet Etmiştir Ki -Hâşâ- Allah’ı (Celle Celâluhu) Bir Beşer Gibi Düşünüp Peygamberiyle Güreştirmektedir.
Hz. Hamza (Radıyallâhu Anh), Daha Müslüman Olmadan, Efendimiz’e Gelip Söylediği Bir Sözle Sanki Bunlara Cevap Vermiştir. Şöyle Der: “Ey Kardeşimin Oğlu! Çölde Yapayalnız Kaldığım Zaman Anladım Ki, Allah (Celle Celâluhu) Dört Duvar Arasına Girmeyecek Kadar Büyüktür.” Şimdi İlâhî Olduğu İddia Edilen Bir Kitap Düşünün Ki, Bu Kitap, İslâm’a Girmeden Evvel Allah Resûlü’ne Gelip Cenâb-I Hak Hakkında Böyle Diyen Hz. Hamza’nın (Radıyallâhu Anh) Şuur Seviyesine Dahi Çıkamamıştır. Allah (Celle Celâluhu) Anlayışı Bu Kadar Kısır Olan Kitaba Nasıl İlâhî Bir Kitap Nazarıyla Bakılabilir Ki? Şimdi Siz Gelin De Bunların Peygamberler İçin Söyledikleri Şeylere İnanın!.. Hayır, Hem Tevrat Hem De İncil, Allah’a (Celle Celâluhu) Ve O’nun Makbul İbâdı Peygamberlere Karşı İftira Ve İnhiraflarla Doludur… Evet, Bunlardan Biri İftira Kaynağı, Diğeri De İnhiraf Ağıdır.
Kur’ân-I Kerim, Peygamberlere Yapılan Bütün İftiraları Reddeder. Zira Kur’ân, Mutlak Olarak Peygamberlere İttiba Etmeyi Emretmektedir. Onlar, Bütünüyle Uyulması Gereken Önder Ve İmamlardır Ki, Kur’ân Da İnsanlara Bunu Emretmektedir. Peygamberlerin Hepsi, Allah’ın (Celle Celâluhu) Rızasını Bize Aksettiren Aynalardır. Onlarda Zerre Kadar Gubâr Ve Toz Bulmak Mümkün Değildir. İşte Bu Mânâya İşaret Ederek Kur’ân-I Kerim Bize Hep Onlara Ait Güzellikleri Anlatır Ve Peygamberimiz’e De Anlatmayı Emreder.
Yer Yer Kur’ân-I Kerim’de, Bazı Peygamberlerle İlgili Söylenenler Yanlış Anlaşılmış, Bu Peygamberlere Günah Ve Hata İsnadı Olarak Değerlendirilmiş Ve Böyle Bir Düşünce; Zaman Zaman Taraftar Da Bulmuştur. Tabiî Ki Bu Hataya Düşenler, Ekseriyetle Lafızların Dar Kalıplarına Takılıp Kalanlar Ve Biraz Da Görüş Ufku Dar Olanlardır. Onlar Da Biraz Dikkat Ve Teemmül, Biraz Peşin Fikirlerden Sıyrılma, Biraz Da İsrailiyata Karşı Hazırlıklı Olabilselerdi, Aynen Cumhur-U Ulemâ Gibi Düşünecek Ve Enbiyâ-İ İzâma Karşı Daha Saygılı Olacaklardı.
[1] Kitab-I
Mukaddes (Türkçe Tercüme), Eski Ahit, Tekvin, Bâb: 19, Âyet: 31-38.
[2] Kitab-I
Mukaddes (Türkçe Tercüme), Eski Ahit, Tekvin, Bâb: 38, Âyet: 12-30.
[3] İbn
Ebî Şeybe, Musannef, 6/303; Taberânî, El-Mu’cemü’l-Evsat, 5/80.
[4] Buhârî,
Enbiyâ 48; Müslim, Fedâil 144.
[5] Merginânî,
El-Hidâye, 1/56.
[6] Kitab-I
Mukaddes (Türkçe Tercüme), Eski Ahit, 1. Krallar, Bâb: 11, Âyet: 3-12.
[7] Bakara
Sûresi, 2/87, 253; Mâide Sûresi, 5/110.
[8] Nisâ Sûresi,
4/171; Enbiyâ Sûresi, 21/91; Tahrîm Sûresi, 66/12.
[9] Nisâ Sûresi,
4/125.
[10] Nisâ
Sûresi, 4/164; A’râf, 7/143.
[11] Sebe
Sûresi, 34/13.
[12] Kitab-I
Mukaddes (Türkçe Tercüme), Eski Ahit, 2. Samuel, Bâb: 11, Âyet: 2-26.
[13] Sâd Sûresi,
38/30.
[14] Buhârî,
Teheccüd 7; Savm 59; Müslim, Sıyâm 182.
[15] Buhârî,
Büyû’, 15; Taberânî, El-Mu’cemü’l-Kebîr, 20/267.
[16] Kitab-I
Mukaddes (Türkçe Tercüme), Eski Ahit, Tekvin, Bâb: 32, Âyet: 24-30.