Maturidiler ''İman
Artmaz'', Eşariler ''İman Artar'' Demişler. İki İfade De Çelişkili Bence;
1- Mesela Enfal 2'
De ''İmanlarını Artırır'' İfadesi Olmasına Rağmen, Maturidiler Nasıl Oluyor Da
''İman Artmaz'' Demişler?!
2- Eşariler,
Kuran'daki Bu İfadeyi Olduğu Gibi Kabul Etmişler Ama Burada Da Sıkıntı Var.
Mesela İmamı Azam Ebu Hanife, ''İmanım Cebrail'in İmanı Gibidir Ama Aynısı
Diyemem'' Demiş.!
Demek Ki Meleklerin
İmanı, Peygamberlerin İmanı, İmamların İmanı, Halifelerin İmanı, Sahabenin
İmanı, Sıradan İnsanların İmanı Diye Bir Şey Var. Eşariler Ve Kuran Bunu
Söylüyor Da, Bu Bir Kast Sistemi Değil Mi? Ahirette ''Tamam İman Ettin De, Sen
Kimsin?'' Diye Soru Mu Sorulacak?
El Cevap : Meselenin Doğru Anlaşılabilmesi İçin Yalandan
İftiradan Ve İddialardan Sıyrılıp Meselenin İdrakini Kolaylaştırmak İçin Doğru
Soruları Sorup, Doğru Cevapları Vermemiz Lazım. İslam Bir Bütündür Ve Allah Tarafından Gönderildiğine Göre Tek Rab,
Tek Kitap, Tek Hüküm Olması Hem Hakikatinin Hem de Hikmetinin Gereğidir. Peki
Bu Farklı Fikirler Çelişki midir? Hikmeti Nedir? Bu Çelişkiler Allah’ı Kur’an-ı
Kerimi Ve Peygamberi İnkarı Gerekli Kılar mı?
İman, Kemiyeten Artmaz Ve Eksilmez; Keyfiyeten İse Artar Ve Eksilir. İmanın Kemiyeten Artmaması Ve Eksilmemesi Hakikati Şu Mana İledir: Cenab-ı Hakkın Varlığı, İslam, Kur’an-ı Kerim Ve Hadis-i Şerif Gibi Meselelerde İman Edilecek Hususlar Olan; Allah’ın Varlığı Ve Birliği, Ahiretin Ve Kıyametin Ve Haşırın,Sorgu Ve Hesabın Olacak Olduğu Ahiretin Ve Meleklerin Varlığı Ve Başta Kur’an-ı Kerim Ve Hak Kitapların Ve Peygamberlerin Varlığı, Gibi Meseleler Haktır, Hakikattir Ve Katidir. Bunlarda Artma Veya Eksilme Söz Konusu Değildir. İman Edilecek Bu Hususlara İnanma Bakımından, Bir Peygamber İle Herhangi Bir Mümin Arasında Hiç Bir Fark Yoktur. İkisi De Aynı Şeylere İman Eder ,İman Etmek Zorundadır!.... Zaten İman Edilecek Hususlardan Birisi İnkâr Edildiğinde, İman Dairesinden Çıkılmakta Ve Küfre Girilmektedir.
Ayet Ve Hadislerde Zikredilen “İmanın
Artmasıyla” İmanın Yakin Yönünden Artması, İmanın Daha Çok Kuvvetlenmesi
Kastedilmiştir. Yoksa Artma Ve Eksilme İman Edilmesi
Gereken Şeyler Konusunda Değildir. İmanın 6 Esası Vardır Ve
Bu Esaslar Artmaz Ve Eksilmez. Bu Konuda İmam-ı Azam “Gök Ve Yer Ehlinin
İmanları, İnanılması Lazım Gelen Şeyler Bakımından Artmaz Ve Eksilmez.
Fakat Yakin Ve Tasdik (İnanışın Kuvvetli Ve Zayıf Olması) Yönünden Artar Ve
Eksilir.” Demiştir. Genellikle İman Artmaz Veya Eksilmez Diyen Âlimler De Aynı
Şeyi Kastetmişlerdir. Bir Kimse İman Esaslarının Hepsini
Kabul Edip De Bir Veya Bir Kaçına İnanmasa Meselâ Ahirete Veya Meleklere
İnanmasa Veya Namazın Farz Yahut Adam Öldürmenin Haram Oluşunu İnkâr Etse İman
Etmiş Sayılmaz.
Bu
Durumda İman Gerçekleşmediğinden Artması Veya Eksilmesi Söz Konusu Olamaz. Herkes Aynı Hususlara İman Etmekle Yükümlüdür. İnanılacak
Esaslar Konusunda Peygamber Olan Ve Olmayan , Bilginle Cahil, Kadınla Erkek
Arasında Hiçbir Fark Yoktur.
Büyük Üstadlar Demişlerdir ki: İman,
Yalnız İcmalî Ve Taklidî Bir Tasdike Münhasır Değil. Bir Çekirdekten, Tâ Büyük
Hurma Ağacına Kadar Ve Eldeki Aynada Görünen Güneşten, Tâ Deniz Yüzündeki
Aksine, Ve Ondan Tâ Güneşe Kadar Mertebeleri Ve İnkişafları Olduğu Gibi, İmanın
Da O Derece Kesretli Hakikatları Vardır.
Demek İman, Kemiyeten
Artmamakta; Birisi Daha Fazla Şeye İman Ederken, Diğeri Daha Az Şeye İman
Etmemektedir. Kemiyeten Hepimizin İmanı Müsavidir Denktir Eşittir.
Lakin ; İmanın Keyfiyeten Artıp
Eksilmesinin Manası İse Esasen Şudur: İman, Kalite Ve Kemal Bakımından Artar
Ve Eksilir. Mesela Tahkiki İman, Taklidi İmandan
Yüksektir. Aynel Yakin Mertebesi İlmel Yakin Mertebesinden, Hakkal Yakin
Mertebesi De Aynel Yakin Mertebesinden Hakikat Ve Hikmet Cihetiyle Üstündür.
Bu Tıpkı, Kâbe’yi
Görmeden Bilen Bir Kimsenin, Sonradan Onu Gördüğünde Yakininin Ziyadeleşmesine
Artmasına Benzer. İman Da Kişinin Delilleri Okuması Ve Görmesi Nispetinde
Ziyadeleşir Ve Artar.
İlme’l-Yakîn, Ayne’l-Yakîn Ve
Hakka’l-Yakîn.
1. İlme’l-Yakîn
“Akli Ve Nakli Delillerin
Neticesinde Kalpte Oluşan Kesin Bilgi” Diye Tanımlanır. Yakinin Bu
Mertebesinin, Delillerin Azlığına Veya Çokluğuna, Kuvvet Ve Zayıflığına Göre
Dereceleri, Mertebeleri Vardır. Fahreddin Razi, Şöyle Der: “İlim Ehlinin
Çoğunluğuna Göre; Kimin İmana Dair Delilleri Çok Ve Kuvvetliyse Onun İmanı En
Fazla Olan İmandır. Çünkü Delillerin Çoğalması Ve Kuvvetlenmesi Nisbetinde
Şüpheler Zail Olur Ve Kişinin Yakini Kuvvetlenir. Buna İşareten Peygamberimiz
“Ebû Bekrin İmanı Dünyadaki İnsanların İmanıyla Tartılsaydı Onun İmanı Daha
Ağır Basardı.” Demiştir.” Üstad Bediüzzaman Da Şöyle Der: “[Tahkikî İmanın]
İlmel-Yakîn Mertebesi, Çok Bürhanlarının, Delillerinin Kuvvetiyle Binler
Şüphelere Karşı Dayanır. Hâlbuki Taklidî İman Bir Şübheye Karşı Bazan Mağlub
Olur.”
2. Ayne’l-Yakîn
Müşahade (Gözlem) Yoluyla Elde Edilen
Ve Doğruluğu Apaçık Olan Bilgi Diye Tarif Edilir. Seyyid Şerif Cürcânî
Ayne’l-Yakîni, Müşahade Ve Keşfin Meydana Getirdiği Bilgi Olarak Tarif Eder. Aynel Yakin, İlmel Yakinin Teorikten Pratiğe
Aktarılması Da Denilebilir. Kişinin Deliller Neticesinde Elde Ettiği
Bilgileri, Dış Âlemde Müşahede Etmesidir.
Üstad, Şöyle Der: “İman-I Tahkikînin Bir Mertebesi De Aynelyakîn Derecesidir Ki
Pek Çok Mertebeleri Var. Belki Esma-İ İlahiye Adedince Tezahür Dereceleri Var.
[Kişi Bu İmanla] Bütün Kâinatı, Bir Kur'ân Gibi Okuyabilecek Dereceye
Gelir.”Aynel Yakin, İlmel Yakinden Üstündür. Peygamberimiz (S.A.V) “Bir Şeyden
Haberdar Olmak, Onu Gözle Görmek Gibi Değildir ” Sözüyle Buna İşaret Eder. Keza
Aşağıdaki Âyette Aynel Yakinin Üstünlüğüne Delil Olarak Zikredilir:
“Bir Zaman İbrahim: "Ey Rabbim!
Ölüleri Nasıl Dirilttiğini Bana Göster!" Demişti. Allah: "(Sen Buna)
İman Etmemiş Miydin?" Buyurdu. İbrahim: "Bilakis (Ben Buna
İnanıyorum), Fakat Kalbim Mutmain Olsun (İyice Yatışsın) Diye (Bunu Görmek
İstiyorum)." Dedi. (Bunun Üzerine) Allah, Şöyle Buyurdu: "Öyle İse
Kuşlardan Dört Tane Tut, Onları Kendine Alıştır, Sonra (Onları Kesip) Her Dağın
Başına Onlardan Birer Parça Dağıt, Sonra Da Onları Çağır, Sana Koşarak Gelecekler
Ve Bil Ki Allah, Gerçekten Aziz Ve Hakim’dir (Çok Güçlüdür, Ve Hikmet
Sahibidir." (Bakara, 260)
3. Hakka’l-Yakîn
Âlimler, Hakkal Yakinin, Yakinin En Üst
Mertebesi, Kesin Bilginin Varılabilecek Son Noktası
Olduğunu Söylemişler, Fakat Tarifinde İhtilaf Etmişlerdir. Elmalılı Hamdi
Yazır, Seyyid Şerif Cürcani’ye İstinaden Hakka'l-Yakîni, "İlim Ve
Müşahededen Geçerek Fiili Olarak Tahakkuk Edip Yaşanılan Hakikat" Diye
Tarif Etmiştir. Bunu ilmel Yakin Ve Aynel Yakin’in Neticesinde, İnsanın Kendi
İç Âleminde, Vicdanında Hissettiği Hal, Kesin Bilgi Olarak Değerlendirmek
Mümkündür. "İç Duyu Veya İç Tecrübe Yoluyla Ulaşılan Ve Kesinlik
Bakımından En Son Merhaleyi Teşkil Eden Doğru Bilgi" Diye De
Tanımlanmıştır. Üstad, Şöyle Der: “[Hakkal-Yakînin De] Çok Mertebeleri Var.
Böyle İmanlı Zâtlara Şüphe Orduları Hücum Da Etse Bir Halt Edemez.”
Misalen Akla Yaklaştırmak İçin Muhtelif
Pek Çok Yerde Şöyle Bir Misal Verilir :
Medine-i Münevverede Yaşayan Bir Kimse, Ömründe Hiç Kar Görmese, Kar Kendisine Anlatılsa, Bu Kimsenin Kar Hakkındaki Bilgisine (İlm-Ül-Yakîn) Denir. Sonra Kar Yağsa, Yakından Karı Görmekle Hasıl Olan Bilgisine De (Ayn-Ül-Yakîn) Denir. Karı Eline Alıp İncelese, Soğukluğunu Öğrense, Biraz Yiyip Tadına Baksa, Bu Bilgisine De (Hakk-Ul-Yakîn) Denebilir.
Peki İman Tahkiki Hale Nasıl Gelir ?
Yukarıda Zikrettiğimiz Gibi İslâm
Tarihinde Kelâm Âlimleri (İlim Ehli Alimlerin ) Delil
Ve İspatlarla, Mutasavvıflar (Elh-i Tasavvuf ) İse İbadetler Üzerinde (Namaz Ve
Zikir İle) Yoğunlaşmakla İmanı Tahkiki Hale Getirmeye Çalışmışlardır.
Fakat Kur'ân’ın Mu'cizekâr Cadde-i
Kübrası, Gösterdiği Hakaik-i İmâniye Ve Marifet-i Kudsiye; O Ulemâ Ve Evliyânın
Pek Çok Fevkinde Bir Kuvvet Ve Yüksekliktedir. İşte Nur, Bu Câmi' Ve Küllî Ve
Yüksek Marifet Caddesini Tefsir Edip, Bin Seneden Beri Kur'ân Aleyhine Ve
İslâmiyet Ve İnsaniyet Zararına Ve Adem [Yokluk] Âlemleri Hesabına Tahribatçı Ateist
ve Deizm Gibi Dinsiz İslam Düşmanlarının Küllî Cereyanlara Karşı Kur'an Ve İman
Namına Mukabele Ediyor, Müdafaa Ediyor. Elbette Hadsiz Tahşidata İhtiyacı
Vardır Ki O Hadsiz Düşmanlara Karşı Dayanıp Ehl-i İmanın İmanını Muhafazasına
Kur'an Nuruyla Vesile Olsun.
Efendimiz (S.A.V.) İmanın Keyfiyet
Cihetiyle Artıp Eksilmesine Şu Hadis İle İşaret Etmiştir: “Eğer Hz. Ebubekir’in
İmanı İle Bütün Müminlerin İmanı Tartılmış Olsaydı, Hz. Ebubekir’in İmanı Ağır
Gelirdi.” İşte Bu Ağırlık, İmanın Kemal Ve
Keyfiyet Mertebesinde Olan Bir Ağırlıktır. Bu Cihette, Ümmetin Tamamının İmanı
Hz. Ebubekir’in İmanına Yetişememektedir. Demek, Müminler İmanın Aslında Ve
Tevhidin Zatında Eşittirler. Her Biri Aynı Şeylere İman Etmektedirler. Ama İmanın Kemal Ve Kalitesi Birbirlerinden Farklıdırlar.
Zira İman Görmeye Benzer. Nasıl Ki Görenler, Görmenin Kuvvetli Ve Zayıf Olması
Bakımından Müsavi Değildirler. Görenlerin Kimi Gece Görmez, Kimisi De Gündüz
Görmez. Görenlerin Bir Kısmı Sadece Kalın Hattı Görür, İnce Hattı İse Ancak
Gözlük İle Görür. Kimi Yakından Daha İyi Görür, Kimi Bunun Aksine Uzaktan Daha
İyi Görür Ve Bunlar Gibi…
İmanın Da Keyfiyeti Böyle Farklı
Farklıdır. Bu Sebeple İmam Muhammed, Bir Kimsenin “İmanım Cebrail’in İmanı
Gibidir.” Demesini Mekruh Görür. Zira İmanın Keyfiyeti
Açısından Hz. Cebrail’in İmanı İle Onun İmanı Arasında Yerle Gök Arası Kadar
Farklar Vardır. Ancak “Ben, Cebrail’in İman Ettiği Şeylere İman Ettim.”
Demesinde Beis Yoktur. Çünkü İman Kemiyet Cihetiyle Müsavidir.
Yine Bunun Gibi,
“Benim İmanım, Peygamberin İmanı Gibidir.” Demesi Caiz Değildir. Çünkü İman
Nurunun, Müminlerin Kalplerindeki Ölçüsü Farklı Farklıdır.
İnsanlardan Bir Kısmı Vardır Ki Tevhid Ve İman, Kalbini Güneş Gibi Nurlandırır.
Bazısının Kalbini Ay Gibi, Bazısının Kalbini De Parlak Bir Yıldız Gibi
Nurlandırır. İnsanlardan Bazısı Da Vardır Ki Tevhid, Kalbini Büyük Bir Alev
Gibi Parlatır. Bazısını İse Zayıf Lamba Işığı Gibi… İmanın Nuru Çoğaldıkça Ve
Dereceleri Ziyadeleştikçe, Kuvvetine Göre Ve Kabiliyetine Göre Şüpheleri Ve
Şehvetleri Yok Eder. İtaat, Takva, Zühd Gibi Kemal Sıfatların Kazanılmasını
Sağlar.
Sözün Özü: İman Kemiyeten, Yani İman Edilecek Şeylerin Adedi
Bakımından Artmaz
Ve
Eksilmez. Ancak Keyfiyeten, Yani İmanın Kemali Ve Kalitesi
Bakımından Artar Ve Eksilir. Keyfiyet Bakımından İmanda Binlerce
Mertebe Vardır.
Burada Önemli Bir Husus : Ehl-i İman Ve
Ehl-i Hak Ve Ehl-i Hakikate Bakan Nazarla : “Benim Delile İhtiyacım Yok,
Şüphesi Olanlar Delillerle Uğraşır.” Bunun Gibi de “ Ehl-i Batıl Ve Ehl-i
Gaflet Ateist Ve Deistlerin İman Artar mı Azalır mı” Sorusuna Bir Cevap Ve Bir Merhem
Olması İçin Bunu Söyleyenlerin Sözlerinin Batıllığını Ortaya Koymak Ve
Delilleri Öğrenmeye Teşvik Etmek Ladımdır.
Zira Öğrendik Ki, İmanın Keyfiyeti
Artmakta Ve Eksilmektedir. Madem İmanın Kemalinde Bir Artma Ve Eksilme Vardır, O Hâlde İmanımızı Kemale Ulaştırmak İçin İman Hakikatlerinin
Delillerini Öğrenmek Ve Bu Delilleri Derinden Derine Tefekkür Etmek Zorundayız.
İman, Delillerin Öğrenilmesi Ve
Tefekkür Edilmesi İle Ziyadeleşmektedir.
Delil Bir Merdivendir, Öğrenilen Her Bir Delil İle Manen Yükselinir. Delil Kalbi Aydınlatan Bir Nurdur. Öğrenilen
Her Delil İle Kalbin Nuru Ziyadeleşir. Delil Aynı Zaman da Bir Süpürgedir,
Kişiyi Şüphe Ve Evhamdan Temizler. Delil
Bir Kaledir, Şeytanların Taarruzundan İnsanı Korur… Demek Delilleri Öğrenmeye
Çalışmak, İmanının Ziyadeleşmesini İsteyenler İçin Makbul Bir Yoldur.
Mesele Sadece Şüpheden Kurtulmak Değildir Ki, “Şüphemiz Yok, Delile Ne İhtiyacımız Olsun!” Sözünün Bir Manası Olabilsin. Mesele, İmanda Yükselmek Ve Kemal Bulmaktır. Bununda En Birinci Yolu, İman Edilen Şeylerin Delillerini Öğrenerek Hakkal Yakin Kuvvetinde Bir İlmel Yakin Makamını Elde Etmektir.
Bu Temel Bilgilere Göre İmanın
Artıp Azalması Hususunda Mezhep İmamlarının Verdiği Cevaplar
Şunlardır;
A. İmam Azam’a Göre, İman, (Kemiyeten ) Artma Ve Eksilme Kabul Etmez. İman Ne Artar Ne De Eksilir. (Bk. El-Vasiyye S, 72)
B. İmam Malik Şöyle Der: İman Söz Ve Ameldir (Keyfiyeten) Artar Ve Eksilir. (Tertibu-L-Medarik , 2/47)
C. İmam Şafii’ye Göre, İman Söz Ve Ameldir, (Keyfiyeten) Artar Ve Eksilir. (Bk. İbn Abdul-Ber, El-İntiksa, S.81; Beyhaki, Menakıbu’ş-Şafiiye, 1/387-93)
D. İmam Ahmed’e Göre İman Söz Ve Ameldir, (Keyfiyeten) Artar Ve Eksilir. (Bk. Ahmed B. Hanbel, Usulu’s-Sünne, 1/34)
E. Cumhura Göre: İman (Keyfiyeten) Artar Ve Eksilir. (Acurri Eş-Şeria S, 117; İbn Batta, El-İbanetü-L-Kübra 2/813; Nevevi Şerhu Müslim, 1/146) Bunların Tamamı da Doğrudur !...
İmamı Beğavi De Şöyle Demektedir: “Sahabeler Tabiinler Ve Onlardan Sonra Gelen Ehl-i Sünnet Alimleri Amellerin İmandan Bir Cüz Olduğu Konusunda Görüş Birliği İçindedirler. Onlara Göre, İman Söz, Amel Ve Akidedir. İtaat İle İman Artar, İsyan İle Eksilir” (El-Beğavi Şerhü-Sünne 1/38)
- Özetle Şunu Söyleyebiliriz Ki, İmanın Artması-Eksilmesi Konusundaki Alimlerin Farklı Görüşleri, Lafzidir, Kemiyet Ve Keyfiyete Bakan Cihetle Değişir Yoksa Özünde Hem Hepsi Hak Hem de Hepsi Doğrudur . Aslında Her İki Taraf Da Aynı Şeyi Farklı Cümlelerle İfade Etmişler. Bu İki Görüşün Ortak Paydasını Teşkil Edecek Bir Özeti Şöyle Arz Etmekte Fayda Vardır:
İman, Güçlü Veya Zayıf Olma Açısından Farklılık Gösterir. Kiminin İmanı
Kuvvetli Kiminin Zayıftır. Kiminin İmanı Tam Anlamıyla İçine Sinmiş, Kimininki
Yüzeysel Kalmıştır. Kimininki İşitme Ve Düşünmeye Bağlı Bilgi Ve İnanç
Seviyesinde, Kimininki Görmeye Dayalı Bilgi Ve İnanç Seviyesinde, Kimininki De
Yaşamaya, Gönülden Duymaya Ve İç Tecrübeye Dayalı Bilgi Ve İnanç Seviyesindedir.
İmanda Bu Çeşit Bir Farklılığın Bulunduğuna Ayet Ve Hadislerde De İşaret
Edilir.
Hz. İbrahim, Ölüleri Nasıl Dirilttiğini Göstermesini Allah'tan İstemiş, Ayette
Buyurulduğu Gibi Yüce Allah'ın "İnanmadın Mı?" Sorusuna
"(Gözümle De Görerek) Kalbim Tam Yatışsın Diye" (Bakara 2/260)
Cevabını Vermiştir. Böylece Onun Allah'ın Ölüleri Nasıl Dirilttiğini Gördükten
Sonraki İmanının Önceki İmanından Daha Güçlü Olduğu Belirtilmiştir.
Kur'an-I Kerim'deki "İman Etmiş Olanlara Gelince (Her İnen Sure) Daima Onların İmanını Artırmıştır." (Tevbe 9/124); "O, Müminlerin Yüreklerine İmanlarını Katmerli Bir İmanla Artırmaları İçin Manevi Kuvvet İndirendir" (Fetih 48/4); "Müminler Ancak Onlardır Ki, Allah Anıldığı Zaman Yürekleri Titrer. Allah'ın Ayetleri Kendilerine Okunduğu Zaman Bu Onların İmanını Artırır" (Enfal 8/2) Anlamındaki Ayetler İle Bu Konudaki Hadisler, İmanın Kuvvet, Kalbin Derinliklerine Nüfuz Yönüyle Farklı Seviyelerde Olabileceğini, Nitelik Yönüyle Artma Ve Eksilme Gösterebileceğini İfade Etmektedir.
İmanda Artma Ve
Eksilme Var Mıdır?
Yüce Allah, Dini İnsanları Kötülüklerden Koruyup Uzaklaştırmak Ve İyiye Yöneltmek Ve Bunu Da Yaşayarak Göstermek İçin De Örnek Ve Numune İnsanlar Olan Peygamberlerini Bize Önder Olarak Göndermiştir. Kainat Mülkünün Sahibi Olan Allah’ın İlahi Kurallarını Ve Değiştirilemez Emirlerini Bize Ulaştırırlar. İşte Buradan Sonra İse Din Anlayışı İle Dinin Yorumlanma Biçimi Ve Bu Yorumlar Çeşitli Unsurlardan Dolayı Farklılıklar Oluşturmaktadır. Bu İse Rahmettir Bir Çelişki Değildir. Bu Farklılıkların Sebepleri Şu Şekilde Sıralaya Biliriz:
Dinde Yorum
Yaşamış Olduğu Coğrafya: İslam Alimleri Yorumlarını Yaparlarken,
Yaşamış Oldukları Coğrafyadan Da Oldukça Etkilenmişlerdir
Toplum Yapısı: Toplum Yapısı Özellikle Geleneklere Çok Etkili
Olmakta, Bu Gelenekler De Bazen Yorumlar Üzerinde Etkili Olabilmektedir
Kültür: İslam
Alimlerinin Yetiştiği Toplumların Kültürü Yorumlar Üzerinde Etkili
Olabilmektedir.
Millet: İslam
Alimleri Değişik Milletlerden Çıkmaktadır
İnsanın Yapısı: Her İnsan Farklı Yapı Ve Özelliklere Sahip
Bulunmaktadır. Aynı Filmi İzleyen Veya Aynı Kitabı
Okuyan İki Kişinin Bu Konularda Yaptığı Yorumlar Arasında Çok Büyük
Farklılıklar Bulunmaktadır. Bu Farklılıklar Din Alimleri Arasında
Da Bulunduğundan, İnsan Yapısı Din Anlayışının Yorumlanmasına En Büyük Etken
Olmaktadır. İslam Alimleri, Yaptıkları Farklı Yorumlar Neticesinde, Farklı
Sonuçlara Ulaşmışlar, Bu Da Günümüze Kadar Bize Usül-ü Fıkıhta Rahmet Olacak
Şekilde Gelmiştir.
Alınan Dini Eğitim: İslam Alimleri Din Anlayışları İle İlgili Yorumlar
Yaparken, Eğitim Aldıkları Alimlerin Yorumlama Biçimlerinin Doğrultusunda
Yorumlar Yapmakta , Bu Da Yorum Farklılığı Oluşturmaktadır
Gelişmişlik Düzeyi: Toplumların Gelişmişlik Düzeyleri, Daha İyi
Anlayabilmeleri İçin Yorumların Da Düzeylerini Etkilemektedir.
Anlayış Biçimi: İslam Alimlerinin Anlayış Biçimleri,
Yorum Farklılıklarının En Önemli Sebebini Oluşturmaktadır.
Dil: Dil Farklılıklarından Dolayı Da Yorum Farklılıkları
Bulunmaktadır
Din İle Din Anlayışı Arasında Şu Farklılıklar Bulunmaktadır:
1.Din, Allah Tarafından Vahiy İle
Gelmiştir Ve Tektir. Din Anlayışı, Din Alimlerinin Yorumlarından Oluşmaktadır.
Bunun Böyle Olmasının Nedeni İse İlk Gelenler Kur’an-ı Kerim’in Tüm Asırlarına
Tek Başlarına İlmi Olarak Sahip Olsalar Ve Diğer Asırlara Hiçbir Hallolunmamış Hiçbir
Merak Edilmemiş Hiçbir İnceleme Ve İlgilenme Konusu Bırakmasalardı O Asırlardan
Ve Bu Asrın İnsanlarından Bir Abdülhakim Arvasi Hazretleri ,Abdülhâlık
Gucdüvânî (K.S) ,Abdülkadir-İ Geylani (K.S.)
Ahmet Er-Rufai Hazretleri ,Akşemseddin (K.S.),Akşemsettin Hazretleri,Alâüddîn
Attâr (K.S) , Aziz Mahmud Hüdayi (K.S.) , Bahâüddîn Şâh-I Nakşibend (K.S),Bâyezid
Bistâmî (K.S.),Bâyezîd-İ Bistâmî (K.S),Bişr Hafi (K.S.) Câfer-İ Sâdık(K.S),Cüneyd
Bağdâdî (K.S.),Dâvud Tâi (K.S.) ,Emir Buhari Hazretleri ,Emir Sultan (K.S.),Erzurumlu
İbrahim Hakkı Hazretleri,Gönenli Mehmet Efendi ,Hacı Bayram-I Veli (K.S.),Hakîm
Tirmizî (K.S.),Hallâc-I Mansur (K.S.),Hasan Basrî (K.S.),Hoca Ahmed Yesevi (K.S.),İbn
Ata (K.S.),İbrahim Edhem (K.S.),İmam Ahmet Bin Hanbel Hazretleri,İmam Birgivi ,İmam
Buhari ,İmam Ebu Hanife (İmam-I Azam) Hazretleri,İmam Gazali Hazretleri ,İmam
Mâlik Bin Enes Hazretleri,İmam Nevevî ,İmam-I Beyhaki ,İmam-I Eşari (R.A.) ,İmam-I
Maturidi (R.A.) ,İmam-I Müslim ,İmam-I Nesâî ,İmâm-I Rabbânî Ahmed Fârûkî
Sirhindî (K.S),İmam-I Şafi Hazretleri,İmam-I Tirmizi ,Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (K.S),Mâlik
Bin Dinar (K.S.),Merkez Efendi (K.S.),Mevlânâ Hâlid-İ Bağdâdî (K.S),Mevlana
Hazretleri (K.S.),Molla Câmî ,Molla Fenari Hazretleri,Molla Gürani ,Niyazi
Mısri Hazretleri,Ömer Bin Abdülaziz (K.S.),Somuncu Baba ,Süfyân Sevrî (K.S.),Şah-I
Nakşibend ,Şakik Belhî (K.S.),Şeyh Edebali Hazretleri ,Şeyh Şamil ,Ubeydullah
Ahrâr (K.S),Üftâde Hazretleri ,Veysel Karani (K.S.),Yunus Emre (K.S.),Yûsuf
Hemedânî (K.S),Zünnûn Mısrî (K.S.)
Yetişmezdi. Her Asrın Ve Her Asırda
Gelen Tüm Müslümanların Ve Tüm İlimlerin Ve Bilimlerin Kur’an-ı Kerimden
Alacakları Hisse Ve Hakları Vardır
2.Dine Eleştiri Yapılamaz Ve
Değiştirilemez. Din Anlayışı, Birçok Unsurdan Etkilendiğinden Değişiklik
Gösterebilmektedir. Bu Mezheplerle Birlikte Usul-ü Fıkıhta Ümmet İçin
Efendimizin Uyguladığı Bir Rahmet Kapısıdır. Mesela Eleştirilmeyen Dini Hüküm
Tesettürdür Ve Tesettürün Mahiyetidir. Güzelliği Örtmesi Ve Yüz El Bilekleri Ve
Ayak Bilekleri Haricindeki Kısımların Örtülü Kalması Gibi.. Ama Ekvatordan Kutulara
Kadar Bir Müslüman Bayan Kurak Ve Nemli Ortamlara Göre Bir Bayan Baştada
Belirttiğimiz Temel Kaideler Korunmak Şartı İle Dilediği Kumaştan Uygun Bir
Tesettür Giyebilir. Yani Çöldekine Uygun Kumaştan Verdiği Kıyafeti Kutuptakine
Sende Bundan Giy Dememiş. Vücut Hatların Belli Olmayan ,Güzelliğini Muhafaza
Edeceğin Ve Yüz El Ve Ayakların Hariç her Yerini Örten Kıyafeti Farz Kılmış.
İster Çarşaf İster Çuval İster Kutuplara Uygun Mont Giy !...
3.Din Anlayışı Bireyseldir, Din İse Tüm
İnsanlığı Kapsadığından Evrensel Bir Özelliğe Sahiptir.
4.Dini “Kabul Ettikten Sonra “ Benimseme
Konusunda Manevi Olarak Zorunluluk Bulunmaktadır, Dini Anlayışın
Benimsenmesinde İse Böyle Bir Zorunluluk Bulunmamaktadır.
5. Din Anlayışı Farklılıklarına Rağmen
Dine Ters Düşemez. Rahmettir. Müslümanın Yaşadığı Yere Ve Fıtratına En Uygun
Yaşam İmkanını Sağlar
Şimdi
Bunu Muhtelif Pek Çok yerde Verilen Güzel Bir Örnekle İzah Edelim İnşaAllah :
Fizikçi, Matematikçi, Kimyacı, Jeolog
Ve Antropologdan Oluşan Bir Heyet Bir Araştırma İçin Arazide Bulunmaktadır.
Birden Yağmur Bastırır. Hemen Yakındaki Bir Arazi Evine Sığınırlar. Ev Sahibi
Bunlara Bir Şeyler İkram Etmek İçin Biraz Ayrılır. Hepsinin Dikkati Soba
Üzerinde Toplanır. Soba Yerden 1 Metre Kadar Yukarıda, Altındaki Dizili
Taşların Üzerindedir. Sobanın Niçin Böyle Kurulmuş Olabileceğine Dair Bir
Tartışma Başlar.
Kimyacı:
Adam Sobayı Yükselterek Aktivasyon Enerjisini Düşürmüş, Böylece Daha Kolay
Yakmayı Amaçlamış.
Fizikçi:
Adam Sobayı Yükselterek Konveksiyon Yoluyla Odanın Daha Kısa Sürede Isınmasını
Sağlamak İstemiş.
Jeolog:
Burası Tektonik Hareketlilik Bölgesi Olduğundan Herhangi Bir Deprem Anında
Sobanın Taşların Üzerine Yıkılmasını Sağlayarak Yangın Olasılığını Azaltmayı
Amaçlamış.
Matematikçi:
Sobayı Odanın Geometrik Merkezine Kurmuş, Böylece Odanın Düzgün Bir Şekilde
Isınmasını Sağlamış.
Antropolog:
Adam İlkel Topluluklarda Görülen Ateşe Tapmanın Daha Hafif Biçimi Olan Ateşe
Saygı Nedeniyle Sobayı Yukarıya Kurmuş.Bu Sırada Ev Sahibi İçeri Girer Ve Ona
Sobanın Yukarıda Olmasının Nedenini Sorarlar. Adam Cevap Verir: Boru Yetmedi!
Din Anlayışı Yorum Farklılıklarından
Meydana Gelen Oluşumlarda Bu İlim Sahipleri Gibi Meselelere Bakıştan
Kaynaklanmaktadır. Bir Ayrılık Bir Gayrılık Olmasından Değil. Nasıl George Smith ; Negatif Ateizm, Pozitif
Ateizm, Nötr Ateizm, Az Yüklü Ateizm, Çok Yüklü Ateizm, Polar Ateizm, Ekvatoral
Ateizm, Tropik Ateizm, Teorik Ateizm, Pratik Ateizm, Portatif Ateizm,
Katlanabilir Ateizm, Taşınabilir Ateizm Vb Gibi Bir Çok Ateizm Çeşidini
Sınıflandırmış Ve Bunlar Bir Merkezden Cenab-ı Hak Gibi Değişmez Farz Hükümleri
Olmaması Sebebi İle Her Şeyi İle Birbiri Arasında da Farklılıkları Vardır.
Din Anlayışı İle İlgili Yapılan Farklı Yorumlar Sonucunda İnançla İlgili, Fıkhi Ve Tasavvufi Oluşumlar Ortaya Çıkmıştır. Bunlardan İnançla İlgili Oluşumlar:
Maturudilik Aş'arilik Mu'tezile
Fıkhi Oluşumlar; Hanifilik,Şafilik,Hambelilik,Malikilik
Tasavvufi Oluşumlar İse: Yesevilik, Mevlevilik,
Kadirilik, Nakşibendilik
Din Anlayışının Toplumlar İçin
Faydaları Nelerdir?
Din Anlayışı, Toplumlar İçin Bazı
Konularda Da Faydalı Olmaktadır. Bunlar Şu Şekildedir:
1 İnsanların Dini Yaşamalarında
Kolaylık Sağlamıştır 2. İslam Medeniyet Ve Kültürlerinin Gelişimine Katkıda
Bulunmuştur. 3. Fikir Zenginliğini Sağlamıştır. 4. İbadetlerin Daha Kolay
Yapılmasına Katkı Sağlamıştır.