Deizm Yanılgıları 1 - Deizm Nedir? Yanılgıları Ve Yalanları Nelerdir ?




Deizm Nedir? Yanılgıları Ve Yalanları Nelerdir ? 


Deizm, Birkaç Asır Önce Hristiyanlığın Hurafelerle Dolu Muhteviyatına, Akıl Ve Mantığın İsyan Etmesi İle Filizlenmeye Başlayan Bir Akımdır. Bu Akımın Taraftarları Başlangıçta, Kainattaki Düzenin Tesadüflerle Açıklanamayacak Kadar Mükemmel Olmasını Bir Yaratıcıya Verip, Teslis Gibi Akıllarının Ve Vicdanlarının Kabul Edemeyeceği Şeyleri De Reddederek Kendilerini Deist Olarak İlan Ediyorlardı.

17. Yüzyılda Newton’un Evrendeki Düzenin Arkasında Evrensel Bir Kütle Çekimi Olduğunu Keşfetmesi, Evrenin Tabiat Kanunları Tarafından İdare Edildiği Tarzında Yeni Bir Anlayışa Kapı Açtı.

Bu Ve Keppler, Copernicus Ve Galileo Gibi Geçmiş Doğa Bilimcilerinin Çalışmaları, Bazılarında Akıl-Tabanlı Bilimsel Yaklaşımın Dine Uygulanması Fikrini Uyandırdı. Bu Gelişmeler Aynı Zamanda Allah’ın Evreni Yarattıktan Sonra Tabiat Kanunları Uyarınca Harekete Geçirip Sonra Da Kendi Haline Terkettiği Görüşlerine İvme Kazandırdı. Alfred Montapert’in İfadesiyle, “Tabiat Kanunları, Dünyanın Görünmeyen Hükümetidir.”  Evreni Tabiat Kanunlarının Yönettiği Anlayışı ‘Deizm’ Denen Batıl İnanç Sistemi Veya Felsefik Görüşünün Temelini Oluşturdu.

Deizm Felsefesine Göre, Allah’ın Yaratmasının Bir Nedeni Yoktur Ve Dinlerin Tamamı Hurafedir. Kainatı Ve İnsanı Yaratan Bir Yaratıcı Vardır, Ancak Bu Yaratıcı İnsandan Hiçbir Şey Beklemeden Yaratmıştır. Yarattıktan Sonra Hiçbir Şeye Karışmamakta Ve İnsanı Özgür Bırakmaktadır. Tabiri Caizse, Deistlerin Tanrısı Suya Sabuna Dokunmayan, Kâinatı Yaratıp Daha Sonra Köşesine Çekilen Bir Tanrıdır Gibi Bir Saçma İnanca Sahipler.

Bu Akım Zamanla Daha Fazla Kesimin Dikkatini Çeken Ve Yaratıcıya İnanan Ama Tabiri Caizse Dinlerle Problemi Olan Herkesin, Kendisini Taraftar Olarak Hissettiği Bir Akım Olmaya Başladı. Kim Dua Ediyor Kabul Olmuyor Hemen Deistim O Zaman Ben Der Gibi Saçma Sapan Fikirlere Sahip Olan Kişilerin Doluştuğu Bir Moda Oldu Aslında İnanç Değil ! ... Bu Akım; Tahrif Olmuş Muhteviyatlarından Dolayı, Hristiyan Ve Yahudiler İçin Mevcut Dinlerini Bıraktıkları Zaman Vicdanlarını Tatmin Edecek Bir Çözüm Gibi Gözüküyordu. Ancak “Donanımlı” Bir Müslüman İçin Bu Felsefenin Altı Doldurulamayacak Kadar Boştu.


Fakat Asrımızın İman Hakikatlerinden Uzak Kalmış “Donanımsız” Müslümanlarının Bu  Felsefe İle Akıllarının Karışması Mümkündür. Çünkü Bu Felsefeyi Savunanları Kullandıkları Argümanlar, Her Ne Kadar Bir İlah İnancına Sahip Oldukları İddiasıyla Yola Çıkmış Olsalar Bile Aslında Ateizm Akımlarının Kullandıkları Argümanlar İle Aynıdır. Yani İslam’a Saldırmak İçin Ellerindeki Argümanlar, Sadece Son Birkaç Asırlık Bir Müktesebat Değil Aksine 15 Asırlık İslam Düşmanlarının Kullandıkları Tüm Argümanlardır. Forum Sayfalarına Baktığınız Zaman Ateistlerle Ve Her Türlü Sapkın Ve Sapık Görüşlerle Birlikte Hareket Ettiklerini Görürsünüz.

Bu Nedenle Bu Eseri Hazırlayıp, Deizmin Aslında Ne Olduğunu; Peygambersiz Ve Kitapsız Bir Din Olup Olamayacağını İzah Etmeye Karar Verdik.

İlk Bölümde, Peygambere Ve Kitaplara İhtiyaç Olup Olmadığını Misallerle Değerlendirecek, Ardından Ölümden Sonra Bir Hayat Olmalı Mı Konusunu Değerlendirip Son Olarak Da Deistlerin Dinler Hakkındaki İddialarına Cevap Vermeye Çalışacağız. Gayret Bizden Muvaffakiyet Allah’tandır. Peygambere Ve Kitaba Gerek Var Mı?

Deizm Felsefesinde; Kainatı Yaratıp, Kullarından Bir Şey Beklemeyen Bir İlah Tanımı Olduğundan Bahsettik. Deizm Felsefesinin Bu İlah Tanımından Hareket Edildiğinde, Beklentilerini Kullarına Anlatacak Elçilere De Gerek Olmamakta Ve Dolayısıyla Da Kitaplar Da Ortadan Kalkmaktadır. Peki Bizi Yaratıp, Ama Neden Yarattığını İfade Etmeyen Bizi Kendi Aklımız Ve Vicdanımızla Baş Başa Bırakan, Böyle Bir İlah Olabilir Mi? Bu Soruların Cevaplarını, Yani Elçisiz Bir İlah Anlayışının, Mümkün Olup Olamayacağını Misallerde Değerlendirmeye Çalışalım.

Birinci Misal

Topkapı Sarayı Gibi Bir Saraya İlk Defa Gittiğimizi Düşünelim. Bu Gezimizde Yalnız Olduğumuzu Varsayıyoruz. Saray Geniş Bir Alan İçindeki Pekçok Alt Bölümlerden Ve Odalardan Oluşmaktadır. Her Bölüm Kendi İçinde De Alt Bölümlere Ayrılmakta Ve Bu Bölümlerin İçinde Pek Çok Sanat Eseri Ve Tarihi Eser Barındırmaktadır. Ayrıca Sarayın Duvarlarında Ve İçeride Bulunan Bazı Kitaplarda Da Daha Önceden Bilmediğimiz Bir Yazı İle Anlamını Bilmediğimiz Pek Çok Şeyler Yazmaktadır. Şimdi Bu Durumda, Soru Sorabileceğimiz Birisi Veya Anlayabileceğimiz Bir Kitap Veya Döküman Olmadan O Koca Saray Bize Ne Kadar Anlam İfade Edebilirdi?

Acaba “Ne Güzel Bir Saray, Her Şey Çok Anlamlı. Her Yapılan Çok Hikmetli Yapılmış” Diye Mi Düşünürdük, Yoksa “Saray Çok Güzel Ama, Neyin Neden Yapıldığını Anlamadık. İçinde Bir Tarif Edici Olmadan, Bu Sarayın Benim İçin Bir Anlamı Yok Mu?” Derdik?

Dünyamız Ve İçindekiler Bir Sarayla Mukayese Edilemeyecek Kadar Mükemmel Yaratılmıştır. O Sarayın İçindeki Varlıkların Her Biri, Birer Sanat Eseri Gibi Harika Ve Kitaplar Dolusu Manayı İçinde Barındıracak Şekilde Yaratılmışlardır. Fakat Bu Dünya İçinde Anlam Vermekte Zorlandığımız Çok Sayıda Şey Vardır. Örneğin 

“Bu Dünya Ve İçindekiler Neden Yaratıldılar? Nereden Geliyoruz, Nereye Gidiyoruz, Gelenler Neden Geliyor, Ölenler Neden Ölüyor? Bu Dünya Sadece Keyif Alarak Yaşamak İçin Mi? Oysa Yaratılış Olarak Çok Üstün Olduğumuz Halde, Dünyadan Keyif Almada Neden Bir Serçe Kuşuna Yetişemiyoruz? En Üstün Varlık Biz İsek, Hayatı Sadece Hayvanlar Gibi Yiyip, İçip, Eğlenerek Geçirip, Sonrasında Da Ölüp Gidecek Miyiz?”

Akıl Ve Vicdanı Ölmemiş Bir İnsan İçin; Aşılamaz, Anlaşılamaz Ve Akıl İle Cevabı Bulunamaz Bu Ve Benzeri Sorular Önünde Dururken, Huzurlu Bir Hayat Geçirmesi Mümkün Müdür? O Zaman Bize Bu Soruların Cevaplarını Bilecek Ve Bildirecek Birilerine İhtiyacımız Yok Mu?

İşte Peygamberler, Allah Tarafından Bu Ve Benzeri Pekçok İçinden Çıkılmaz Soruların Cevapları İle Donatılıp, Bizim İçimizden Bizim Gibi İnsanlar Olarak Gönderilmişlerdir. Ellerinde Allah’ın Bizden İstediklerinin Ve Bizim İnsan Olarak Mahiyetimizi Anlatan Kitaplarla Bizlere Bu Dünya Sarayının Sırlarını Anlatmakla Vazifelidirler.

İkinci Misal

Kendimizi; Gözlerimiz Bağlı Olarak, Bir Helikopter İçinde, Uzak Bir Yerde Bulunan, Bir Bahçeye Bırakıldığımızı Farzediyoruz. Bırakıldığımız Yerde; Bizim Gibi, Bizden Evvel Bırakılan Başkaları Da Var. Gözümüzü Açtığımızda, Önümüzde Tam Da Bizim Damak Zevkimize Uygun Yiyecekler, Rahat Etmemiz İçin Her Türlü Masraflar Ve Bizim İçin Sürekli Hizmet Eden Hizmetçiler Olduğunu Görüyoruz. Aynı Şekilde Her Gelen Misafir İçin De Aynı İkramlar Hazırlanmış.

O Anda İlk Olarak Ne Düşünürüz? “Bizler Neden Buradayız? Bu Sofraları Kuran Kim, Bu Hizmetçiler Neden Bize Hizmet Ediyor? Bu Sofrayı Kurduran Bahçe Sahibi Bizden Ne İstiyor?” Diye Mi Düşünürdük, Yoksa, Düşünmeye Gerek Duymaz Ortamın Keyfini Mi Çıkarırdık?

Eğer İnsan İsek, Bizdeki Akıl İle Neden – Sonuç Arayışına Girer Ve Düşünmeye Başlar. Hatta İlk Önce Kuşku İle Bu Bahçeye Yaklaşır, Kafamızdaki Soruların Cevaplarını Bulmaya Çalışır Sonra Soru İşaretleri Kaybolunca İstifade Etmeye Başlardık.

İşte Deistler Bu Bahçeye Bırakıldıktan Sonra O Bahçedeki Yiyecekleri Yiyip Keyfetmemiz Gerektiğini, Bahçenin Ve Bizim Bir Gayemizin Olmadığını Savunurlar. Dahası Bu Felsefeye Göre İnsan Serbest Olduğu İçin Herhangi Bir Ceza – Mükafat Söz Konusu Değildir. Yani Misalden Devam Edecek Olursak, Başkasının Hakkını Yiyen İnsan Bir Ceza Görmeyeceği Gibi, Zulme Maruz Kalanların Da Hakları Aranmayacak Ve Yapanın Yaptığı, Yanına Kâr Kalacaktır. Böyle Bir Ortamı Hayal Edebiliyor Musunuz?

Oysa Akıl Ve Vicdanımız Şunu Arzu Eder: O Bahçeye Gelen Misafirlere, Davet Sahibi Hakkında Bilgi Veren, Gelmelerindeki Sebepleri Anlatan, Bahçenin Kurallarını Hatırlatan Ve Oradakilerin Haklarını Muhafaza Eden Bir Görevli Olmalıydı. Büyük Bir Mekana Davet Edildiğimizde, Bizi Karşılayan Veya Yol Gösteren Bir Kılavuz Yoksa Bunu Bir Eksiklik Olarak Görmüyor Muyuz? Veya Yeterince Yönlendirme Tabelası Yoksa, Burası Nasıl Mekan, Burayı Yönetenler Nasıl Yönetici, Yönetmeyi Bilmiyorlar Diye Sitem Etmiyor Muyuz?

Basit Bir Bahçede Veya Binada Bile Ne Yapacağımızı, Nereye Nasıl Gideceğimizi Bilmek İçin Kılavuza İhtiyaç Duyan Veya Uyarı Levhalarına İhtiyaç Bizler; Koskoca Kâinatta Neyi, Nasıl Yapacağımızı Bildiren Elçilere Nasıl Gerek Yok Deriz?

Deizm Propagandası Yapan Bir Kitapta, Amerika’da Deizm Merkezleri Kurulduğu Ve Bu Merkezlerde Deizm Danışmanları Olduğunu Yazıp Ve Deizmi Anlamak İçin Mutlaka Okunması Gereken Kitapların Listesini De Altına Eklemeyi İhmal Etmiyordu. Peygamberlere, Kitaplara Gerek Yok Felsefesi İle Ortaya Çıkan Bir Akım, Kendi Felsefesini Anlatmak İçin Danışmanlara Ve Kitaplara Yönlendiriyor. Bu Kadar Büyük Çelişki Olabilir Mi?

Tüm Kainatı Ve İçindekileri Alakadar Eden Kulluk Hakikatinin, Elçisiz Ve Kitapsız Olmasını Beklemek Kadar Abes Birşey Olamaz. İşte Peygamberler, Bu Kainat Bahçesinin Neden Var Edildiğini, Bu Kainatın Sahibinin Bizden Ne İstediğini, Kainattaki Nimetlerden Nasıl İstifade Edeceğimizi, Bu İstifadenin Kurallarını Anlatan, Kainatın Sahibi Tarafından Vazifelendirilen Görevlilerdir.

Üçüncü Misal

En Son Teknoloji İle Donatılmış, Harika Dersliklerin Ve Laboratuvarların Bulunduğu Bir Okul Olduğunu Farz Ediyoruz. Okula Öğrencisinden Müdürüne Kadar Herşeyi İle Tamam Olduğu Halde, Okula Öğretmen Atanmadığını Duysak Okul Hakkında Ne Düşünürdük?

“Çocuklar Kendileri Kitaplarından Öğrenmeleri Gerekenleri Öğrenir, Mezun Olur, Öğretmene Gerek Yok” Mu Derdik, Yoksa “Kitaplar Olsa Da Kitapların İçindekini Bilen, Laboratuvarlardaki Cihazları Kullanabilen, Okulun Kurallarını Bilen Öğretmenlerin Olmadığı Bir Okulda; Kitapların Da, Cihazların Da Hatta Okulun Da Anlamsız Olduğunu” Mu Düşünürdük?  

İşte Peygamberler, Bu Kainat Okulundaki İnsanların Vazifelerini Bildiren Kitapları İnsanlara Talim Ettiren, İstifadenin Kurallarını Anlatan Ve Kendileri De Bu Vazifelerin Şuuru İle Yaşayıp, Görevlerini Tam Yapan Örnek Kullardır.

Misaldeki Öğretmenin Olmadığı Okulun Anlamsız Olması Gibi, Peygamberin Olmadığı Bir Dünya Okulu Da Anlamsız Olacaktı. Ders Vereni Olmayan Bir Ders Kitabı Anlamsız Bir Kağıt Parçasından İbaret Kalması Gibi; Dünyadaki, Akıl İle Cevap Bulunamayan Pek Çok Mesele De Cevapsız Kalacak. Kainat Kitabı Bir Anlam İfade Etmeyecekti.

Sonuç

Az Önce Verdiğimiz Misallerden Hareketle, Allah’ın Hakîm, Yani Hikmetsiz Olmayacağını İfade Etmeye Çalıştık. Evet, Deistlerin De İtiraf Ettiği Gibi Hikmetsiz Bir Yaratıcı Olamaz. Yani Kainatı Sırf Bir Oyun Ve Oyalanma Olsun Diye Yaratmış Bir Yaratıcı Olmadığı Aşikârdır. Madem Yaratıcı Hikmet Sahibidir, Başı Boş Ve Gereksiz İş Yapmaz, O Zaman Kainatı Ve İçindekilerin Yaratılış Gayelerini Bilecek Ve Bildirecek Elçilere Ve Kitaplara Gerek Vardır.

Bu Elçi İnsan Olmalıdır, Çünkü İnsan Olmasa, İnsanlara Her Cihetle Örnek Olamaz. O Elçi De İnsanlar Gibi Yaşamalı, Hasta Olmalı, Evlenmeli, Çocuk Sahibi Olmalı, Kendi Geçimi İçin Çalışmalı Ve Onu Vazifelendiren Rabbine İbadetin En Mükemmelini Yapmalı Ki, İnsanlar Onu Her Cihetle Örnek Alsınlar. Bu Elçi Olağanüstü Bir Varlık Olsaydı, O Zaman Her Haliyle İnsanlara Örnek Olmazdı. Bizler Günlük Hayatta, Rabbimizin Bizden Nasıl Bir Yaşam Sürmemiz Gerektiğini, Ne Yaparsak Bizden Memnun Olacağını Peygamberimizden Öğreniyoruz. Eğer Peygamber Yerine Bir Melek Elçi Olarak Gönderilseydi Uyumayan, Hasta Olmayan, Acıkmayan, Evlenmeyen Bir Elçi İnsanlara Nasıl Örnek Olabilirdi?

Ayrıca Bu Elçi Kitap Sahibi Olmalıdır. Çünkü Elçi Vazifesini Yapıp Vefat Ettikten Sonra Onun Tebliğ Etmekle Yükümlü Olduğu Hakikatler Sonraki Nesillere Değişmeden Aktarılmalıdır. Bu Nedenle İlahi Kitaplar Gönderilmiştir. Bu Kitaplar Da, Okulda Sınıf Geçen Öğrencinin Kitabının Değişmesi Gibi, İnsanlığın Zaman İçindeki Medeniyet Sınıfı Seviyesine Göre Farklı Şeriatlar İçerecek Şekilde Birden Fazla Olmalıydı. Bu Nedenle Pekçok Peygambere Sayfalar (Kitapçıklar) Veya Kitaplar Verilmiştir. Son Peygamberi Muhammed Mustafa (Sav) İle De Diğer Tüm Önceki Kitapların Şeriatlarını İçeren Son Ve En Kapsamlı Kitabını Göndermiş Ve Kıyamete Kadar Gelecek İnsanlığa Bu Kitap Vasıtasıyla Dünya Ve Ahiret Saadeti İçin Yapmaları Gerekenleri Bildirmiştir. İnsanlığın Medeniyet Tahsilinin Son Sınıfı Olan Ahirzamanın Ders Kitabı Kur’an-I Kerim, Muallimi İse Hazreti Muhammed Mustafa’dır (Sav).  

Deizm Yanılgıları 2 - Ölümden Sonra Bir Hayat Var Mı?

Ölümden Sonra Bir Hayat Var Mı? Hesap Ve Allah'ın Adaleti 

Deistler, Genel Olarak Ölümden Sonra Bir Hayat Olmadığına, İnsanların Ölümden Sonra Yok Olduklarına İnanırlar. Yine Onlara Göre İyilik Yapanlar Bu Dünyada Mükafatlarını, Kötülük Yapanlar Da Bu Dünyada Cezalarını Çekmektedirler. Ayrıca Bir Mükafat Veya Ceza Yurdu Olmayacaktır. 

Ancak Bugün Bilim, Dünyadaki Ekosistemin Her Geçen Gün Bozulmaya Doğru Yol Aldığını Ve Günün Birinde Dünyada Hayatın Tamamen Son Bulacağını Ön Görmektedirler. Zaten Tüm Dinler De Dünyada Bir Kıyametin, Yani Canlı Hayatının Biteceğini İfade Etmektedirler. Nasıl Ki Dünyada Her Doğan Canlının Bir Sonu (Ölümü) Olması Gibi, Büyük Patlama İle Doğan Bu Kainatın Da Bir Ölümünün Olması Aklın Gereğidir. Dolayısıyla Dünyanın Bir Sonunun Olacağı Konusunda Bir Şüphe Yoktur. 

Burada Deistlerin Cevaplaması Gereken Bir Soru Vardır: “Yaratıcı Neden Dünyanın Yok Olmasını İstemektedir?” Ya Da “Yaratıcı Dünyayı Neden Yok Olacak Ve İnsanları Ölecek Şekilde Yaratmıştır?” 

Önceki Konuda Allah’ın Hikmetsiz Olamayacağını, Yani Dünyayı Bir Oyun Veya Oyalanma Olsun Diye Yaratmadığını İspat Etmiştik. Madem Yaratıcımız Hikmetsiz Değildir, O Zaman Bu Yok Oluşlarda Da Bir Hikmet Olmalıdır. Bu Hikmetlerden Bazılarını Sıralayalım: 

Allah’ın Adaleti, Ölümden Sonra Bir Hayatı Gerektirir; Dünyada Tüm Saltanatlar Veya Yönetimler, İyilik Ve Doğruluğa Mükafat, Kötülük Veya Hataya Ceza Verme Üzerine Kurulmuştur. Bir Devlet, Halkının Hukukunu Muhafaza Etmekle Mükellef Olduğu Gibi, Bir Öğretmen De Öğrencileri Arasındaki Adaleti Sağlamakla Yükümlüdür. 

Dünyada Da Tüm Canlılar Birlikte Yaşamakta, Ancak Birbirlerine Faydaları Dokunduğu Gibi Zarar Da Verebilmektedirler. Tüm Canlılarda Geçerli Olan Bu İyilik / Kötülük Hadiseleri, İnsan Gibi Kabiliyetleri Sınırlandırılmamış Canlılarda Sınırsız İyilik Veya Sınırsız Kötülük Kabiliyeti Olarak Ortaya Çıkmaktadır. İnsandaki Bu Sınırsız Kabiliyetler Eğer İlahi Bir Sınır İle Sınırlandırılmaz İse, Bu Dünyada Her Kötülük Yapanın Yaptığı Kötülük Yanına Kâr Kalacak, İyilik Yapanlar Da İyiliklerinin Karşılıklarını Göremeden Bu Dünyadan Göçüp Gideceklerdir. O Zaman Yaratıcı Bu Konuda Adaletsizlik Yapmış Olacaktır. Yaratıcının Adil Olduğuna Tüm Yarattıkları Şahittir. Çünkü Tüm Varlıkların Rızkını İhmal Etmeden Vermesi, İhtiyaçlarını Karşılaması Ve Kainatta Koyduğu Denge Yaratıcının Adaletini Göstermektedir. Tüm Kainat Bu Şekilde Yaratıcının Adaletini Gösterirken, Kötülük Yapana Ceza Vermemesi, İyilik Yapana Da Mükafat Vermemesi Akıl Ve Mantık İle Değerlendirildiğinde Kabul Edilebilir Değildir. 

Şimdi Deist Olan Kişiye Diyoruz Ki: - Senin İman Ettiğin Allah Adil Midir, Yoksa -Haşa- Zalim Midir?  Herhalde Zalim Olan Bir Yaratıcıya İman Etmiyorsundur Ve Yaratıcının Adil Olduğunu Kabul Ediyorsundur. Evet, Yaratıcımız Nihayetsiz Adildir. Ancak Görüyoruz Ki, İnsan Şu Fâni Dünyada O Adaletin Hakikatine Mazhar Olamıyor. Bu Dünyada Zalim İzzetle, Mazlum İse Zilletle Yaşayıp Gidiyor.

Hâlbuki Hakiki Adalet İster Ki, Mazlumun Hakkı Zalimden Alınsın Ve Zalim Cezalandırılsın. Bu İse Ancak Ahiretin Gelmesi İle Mümkündür. Eğer Ahiret Olmazsa Adalet Olmaz. Adil Olan Rabbimiz İse, Böyle Bir Adaletsizliğe Müsaade Etmez. Demek Allah'ın Adaletine İman, Ahiretin Varlığına İmanı Gerektiriyor. Eğer Ahiret Varsa, Peygamberler De Olmalı Ve Semavi Kitaplar Da Gönderilmelidir.

Zira Ahiretteki Hesabın Neye Göre Olacağını; Neyin Helal Neyin Haram Olduğunu, Neyin Sevap Neyin Günah Olduğunu Ancak Peygamberler Bildirebilir Ve Peygamberlerin Olmadığı Zamanlarda Semavi Kitaplar Öğretebilir. Zaten Deistlerin Ahireti İnkâr Etmesinin Sebebi; Ahireti Kabul Ettiklerinde, Peygamberleri Ve Semavi Kitapları Da Kabul Etmek Zorunda Kalacaklarındandır. Bizler Ahiretin Varlığını, Hazırlamış Olduğumuz "Ahirete İman" Eseriyle İki Kere İki Dört Eder Katiyetinde İspat Ettik. Bu Sebeple Bu Meseleye Burada Girmiyor Ve İlgili Esere Havale Ediyoruz.

Allah Adildir; Adaleti, Ahiretin Varlığını Gerektirir. Ahiretin Varlığı Da Bize O Âlemi Anlatacak Ve O Âlemdeki Saadetin Sebebi Olan Amelleri Öğretecek Peygamberleri Ve Kitapları Gerekli Kılar. O Hâlde Diyebiliriz Ki:

 

Allah'ı İnkâr Edemeyen; Onun Adaletini İnkâr Edemez. Zira Madem Allah'tır, Elbette Adil Olacak, Zulüm Ona Yakışmaz. Ahireti İnkâr Edemeyen De Peygamberleri Ve Semavi Kitapları İnkâr Edemez. Zira Madem Ahiret Âlemi Var, O Hâlde Peygamberler Ve Kitaplar Olmalı. Olmalı Ki, O Âlemi Bize Tanıtsın, Bizi Uyarsın Ve Neyin Yasak Neyin Serbest Olduğunu Bize Bildirsin.

 

Demek Peygamberlerin Varlığı; Allah'ın Ve Adaletinin Varlığı Kadar Kesindir. Allah'ın Adaletini İnkâr Edemeyen De Ahireti İnkâr Edemez. Zira Madem Adildir, Elbette Mazlumun Hakkını Zalimden Alacak. Madem Bu Dünyada Tam Manasıyla Almıyor, Öyleyse Bu Hakkı Başka Bir Âlemde Alacak. O Âlemin Adı Da Ahiret Âlemidir. (Göz Vermiş , Gözü Görmek Ve Gözdende Kendi Sanatını Göstermek İçin Gözün Gördüğü Her Şeyi Gözden Önce Görüp Görebildiğimiz Bütün Kainatı Adeta Ruha Dışa Açılan Kapı Yapmış. Göz Gibi Bir Nimetin Karşılığı Olan BinBir Çeşit Rengarenk Renk Yaratmışken, Ağız Vermiş BinBir Çeşit Tat Var Etmiş. Adeta Al Dünya’yı Dilin Üzerine Koy Demiş. Kulak Vermiş BinBir Çeşit Enstüman Ve Ses Va Etmişken,  Beyini Vermiş Karşılığında Milyarlarca Fikir Mana Vermiş. Kalp Vermiş Karşılığı Muhabbet Ve Aşk Varken Sormak Lazım Adalet İhtiyacı Ve Baki Olma İle Ölümsüzlük Arzusu  Her Nimette Kendini Gösteriyor Ve Hissettiriyorken Nasıl Bunu Allah Karşılıksız Bıraksın?)

 

Tüm Peygamberler İnsanlara Allah’ın Emirlerini Tebliğ Etmiş, Bu Dünyada İyi Şeyler Yaptıklarında Cennet Gibi Bir Mükafat Göreceklerini, Kötülük Yaptıklarında İse Cehennem Gibi Bir Cezaya Maruz Kalacaklarını Anlatmışlardır. (Anlatmasa Yollamasa İdi Bunu Nereden Bilebilirdik? Kaidemiz Ne Olurdu ? Genelin mi Özelin mi Arzularına Göre Bu Belirlenirdi ? ) İşte İnsanlar Ve Kainat Ölümleri İle Ölümden Sonraki Büyük Mahkeme Ve Ardından Başlayacak Olan Ahiret Hayatına Hazırlanmaktadırlar. Ölümler Birer Yok Oluş Değil, Mükafat Veya Ceza Yurdu Olan Sonsuzluk Yurduna Geçiştir. Sonsuz Hayatın Başlangıcıdır.

 

Allah’ın Merhameti, Ölümden Sonra Bir Hayatı Gerektirir

En Zayıf Canlıdan En Güçlüsüne Kadar Tüm Canlıların İhtiyaçları En Mükemmel Şekilde Verilmektedir. Bebeklerin Doğar Doğmaz, Annelerinin Sinelerinden Süt Gibi Her Açıdan Mucize Olan Bir Gıda İle Beslenmesi, Aynı Annenin Evladına Karşı Merhametle Donatılması Gibi En Zayıf Canlılara, En Güzel İkramlar Yapılmaktadır. Ağaçlar Gibi Canlıların Rızıkları Kökleri Vasıtasıyla Hiç Zahmet Çekmeden Önlerine Gelmekte, Tüm Yaprakları Yerlerinden Kımıldamadan Güneş Işığından Fotosentez Yapmakta Ve Tüm İhtiyaçları Harika Bir Şekilde Karşılanmaktadır.

Demek Ki Bizleri Yaratan Yaratıcımız Bizlere Merhamet Etmekte Ve Tüm İhtiyaçlarımızı İkram Etmektedir. Bu Merhamet Ve İkram Etme Kanunu İstisnasız Bitkilerden, Hayvanlardan Ta İnsanlara Kadar Tüm Canlılarda Gözükmektedir.

Peki Bizleri Bu Kadar Merhametle Besleyen Yaratıcımız, Bu Kadar İkram Ettikten Sonra Bizleri Yok Ederek Merhametine Zıt Ve Ettiği İkramları Boşa Çıkaracak Bir Zulüm Eder Mi? Demek Ki Bu Ölümler Bir Yokluk Olmamalıdır. Eğer Yokluk Olsa Bize Merhametsizlik Etmiş Olacaktır. Bir Sanatkârın Veya Bir Mühendisin En Değerli Ve Kainatı Emrine Amade Ettiği En Harika Eserini Uçurumdan Aşağı Atıp Yok Etmesi Gibi, Bizleri Bu Kadar Mükemmel Yaratıp, En Güzel İkramlarla Donatan Rabbimiz’in Merhameti İnsanları Yokluğa Atmayacaktır. O Zaman Bu Ölümlerden Sonra, Dünyada Verilen İkramlara Şükür Edenler İçin Bir Mükafat Ve Nimetlere Nankörlük Edenlere De Bir Ceza Yurdu Olmalıdır.

 

Tüm Peygamberler Ve Kitaplar, Ölümden Sonraki Hayatı Haber Vermektedir; Birbirlerinden Çok Uzak Yerlerde Ve Zamanlarda Gelen Tüm Peygamberler, (Bugün Adları Peygamber Olarak Anılmayan Düşünür ,Filozof Gibi Adlandırdığımız Belki de Bir Çoğu Peygamber Olan Zatlarda Ahiretten Cennet Ve Cehennemden Ve Bir Hesap Gününden Haber Vermektedirler.) Hepsi, Ölümden Sonra Bir Hayat Olacağını, Allah’ın Emirlerine Göre Yaşayanlara Bir Mükafat, Yasakları Çiğneyenlere De Bir Ceza Yurdu Olacağını Haber Vermişlerdir.

 

Bir Yerde Bizim Görmediğimiz Bir Hadisenin Olduğuna Dair Birden Fazla Kişi Aynı Şekilde Bilgi Verse, O Hadiseyi Görmesek De İnandığımız Gibi; Ölümden Sonrası Hakkında Görmesek Bile Gören Veya Vahiyle Varlığı Anlatılan Sayıları On Binleri Bulan Peygamberler Hep Aynı Hakikatleri Anlatmış, Ölümden Sonra Bir Hayat Olduğunun Müjdesini Vermişlerdir. Her Biri, İnsanlık Tarihinin Medar-ı İftiharı Olan Bu Peygamberlerin Bir Yalan Üzerine Birleşmiş Olmaları İmkansızdır. Madem Bu Doğru Ve Güvenilir İnsanlar Ölümden Sonra Bir Ceza Veya Mükafat Yurdu Var Demişlerdir, O Zaman Bu Ölümler Son Değildir. Madem Son Değildir, O Zaman Dünyanın Ölümünden Sonra Kurulacak Büyük Mahkeme Haktır Ve Olacaktır. 

Sonuç 

Bu Bölümde Allah’ın Adaletinin, Hikmetinin, Şefkat Ve Merhametinin Ölüm İle Yarattığı Canlıları Yokluğa Atmayacağını, Ölümün Bir Son Olmadığını, Ölümden Sonra Bir Ceza Ve Mükafat Yerinin Olması Gerektiğini Özet Olarak Anlatmaya Çalıştık. 

Burada Saydığımız Sıfatların Dışında Allah’ın İzzeti, Cömertliği, Vaadini Yerine Getirmesi, Yarattığı Canlılarda Gözüken Güzellik Ve Mükemmellik Hakikatleri Gibi Daha Pek Çok Sıfatı, Ölümden Sonra Bir Hayatın Olacağını Göstermektedir. Ancak Biz Burada Sadece Allah’a İnanıp Ahirete İnanmayanlar İçin Delil Olarak Birkaç Özet Hakikat Zikrettik. Konuyu Da Burada Noktalayıp, Sonraki Bölümde, Deistleri Deizme İten Bazı İddialarına Cevap Vermeye Çalışacağız. 

Deizm Yanılgıları 3 - Deizme Göre Allah Vardır Kuran Ve Peygamber Yoktur. Peygamberin Olmamasının Getirdiği Dehşet Sonuçlar


Peygamberler Olmasa Allah’ı Nasıl Tanıyacağız?

 

İnsan Aklı İle Bir Yaratıcının Varlığına Ulaşabilse Bile, Bu Yaratıcının Nasıl Bir Yaratıcı Olduğunu Sorusuna Kendi Aklı İle Ulaşamaz. Yani Bu Yaratıcı Bir Tane Mi Birden Fazla Mı? Nasıl Biridir? Bizim Gibi Görüp, Konuşan Bir Yaratıcı Mı? Bizleri Her An Görebiliyor Mu? Bir Şey İstesek Sesimizi Duyabilir Mi? Şuan Nerede? Neden Yaratıyor? Nasıl Yaratıyor? Dünyayı Nasıl Yarattı? Doğdu Mu? Onun Da Ailesi Var Mı? Ondan Önce Veya Sonra Başka İlahlar Var Mıydı? O Da Ölümlü Mü?  Gibi Daha Binlerce Soru İle Karşılaşırız. 

Oysa Allah, Göndermiş Olduğu Peygamberlerine Verdiği Kutsal Kitaplarında Bu Soruların Cevaplarını Vermiş, Ve Peygamberlerini Bu Cevapları İnsanlığa Tebliğ Etmesi İçin Görevlendirmiştir. Allah’ın Tek Olduğu[1], Eğer Birden Fazla İlah Olsaydı Kainatta Her Şeyin Alt Üst Olacağı[2], Allah’ın Hayat Sahibi Olduğu Ve Kainattaki Her Şeyin O’nun İdaresinde Olduğu, Uyku Ve Yorgunluk Gibi İnsana Has Hallerden Münezzeh Olduğu, Göklerdeki Ve Yerlerdeki Her Şeyin O’nun Kontrolünde Olduğu Ve O’ndan Hiç Bir Şeyin Gizlenemeyeceği[3], Mükafatın Da, Cezanın Da Sadece O’nun Kontrolünde Olduğu, Yarattıklarının Tüm Yaptıklarından Haberdar Olduğu[4], İnsana Şah Damarından Daha Yakın[5] Olduğu Halde Doğrudan Bir Mekan İle Sınırlandırılamayan, Her An Tüm Yarattıklarını Gözetleyen[6], Her Şeyi Gören Ve İşiten Olduğu[7], Yemekten – İçmekten Münezzeh[8], Hiç Bir Şeye Muhtaç Olmayan[9], İnsanları Sadece Kendisini Tanıyıp Kulluk Etmeleri İçin Yaratan[10] Bir Yaratıcıdır. 

Allah’tan Önce Başka Bir Yaratıcı Yoktu Ve Sonrasında Da Olmayacaktır[11]. Allah Her An Bir Yaratma Halinde Olup[12], İnsanı Bir Su Damlasından Aşama Aşama Yaratıp Şekil Veren[13], Benzersiz Yaratan[14], Yarattıklarını Çiftler Halinde Yaratan[15], Hayvanları Da İnsanların Emrine Boyun Eğecek Şekilde[16] Yaratandır.

Burada Sadece Birkaç Ayet İle Kur’an’ın Allah’ı Tanıtma Sadedince Verdiği Birkaç Ayeti Aldık. Bu Ve Daha Yüzlerce Ayet Bize İlahımızı Sıfatları İle Tanıtır, Bizden İstediklerini Anlatır. Şimdi Eğer Bu Ayetler Olmasa Bizler Allah’ın Varlığı İle İlgili Kafamızdaki Yüzlerce Soruya Nasıl Cevap Bulacaktık? Yoksa Sadece Bir Allah Var Deyip, O’nu Düşünmeden, Tanımadan Bir Bitki Veya Hayvan Gibi Hayatımıza Devam Mı Edecektik? Edebilecek miydik ? Bunca Soruyu Ve Daha Fazlasını Günbe Gün Artan Sorular Yumağında Halimiz Ne Olacaktı ?

İnsanın Hayvana Oranla Akıl Gibi Bir Donanıma Sahip Olması, Duyu Organlarının Hayvandan Kat Kat Daha Fazla Gelişmiş Olması, Sizce Hayvanın Yaptıklarını Yapmaktan Öte Şeyler Yapmasını Gerektirmiyor Mu?

Bu Konuyu Tamamlamadan Şunu Da Bu Arada İfade Etmiş Olalım Ki, Deistlerin Bu Konuda Çaresizliklerinden Olsa Gerek Tarif Ettikleri İlah Tanımı, Aslında Kutsal Kitaplardaki İlah Tanımı İle Örtüşüyor. Bu Da Aslında, Kendi Akıllarının Bu Konuda Ne Kadar Aciz Olduğunun Bir Göstergesi.

 

Peygamberler Olmasa Allah’ı Nasıl Sevecek, Kendimizi Ona Nasıl Sevdireceğiz? 


Her Yönden Cömert, Kabiliyetli, Size İkramlarda Ve İyiliklerde Bulunan Bir Dostunuz Olsaydı, Onun Dostluğunu Kaybetmek İster Miydiniz? Ya Da Soruyu Şöyle Sorayım: O Dostluğu Kaybetmemek İçin Neler Yapardınız?  Bizi Yoklukta Bırakmayıp Varlık Alemine Çıkaran; Taş, Bitki Veya Hayvan Yapmayıp İnsan Olma Şerefine Ulaştıran Ve Tüm Varlıkları Hizmetimize Koşturup Bizi Nimetleri İle Çevreleyen Yaratıcımız Sizce Bizi Sevmiyor Olabilir Mi? Peki Bizi Bunca Nimeti İle Donatan Bir Yaratıcıya Nasıl Teşekkür Edecek, Sevgisini Kazanmak İçin Neler Yapacağız? Allah’ın Bizim Teşekkürümüze Veya Sevmemize Tabi Ki İhtiyacı Yok. Ama Bizim O’nun Sevgisine İhtiyacımız Var. 

Bu Soruların Cevabını Da Yine Peygamberler Ve Kitapları Vasıtasıyla Öğrenebiliriz. Verilen Nimetlerin Devamı Ve Artması İçin; Nimete, Şükür Edilmesi Gerektiği Şükrün En Güzel Şekilde Nasıl Yapılacağı Gibi Soruların Cevaplarını Eğer Peygamberler Bize Bildirmeseydi İnsanlar Adedince Farklı Tarzlarda İbadetler Ortaya Çıkmaz Mıydı? İlahi Bir Dayanaktan Uzak Olan Hindlilerin, Korktukları Veya Kendilerine Faydası Dokunan Tüm Nimetlerin Karşısında Eğilip İbadet Etmeleri İle Ortaya Çıkan Yüzlerce Uydurma Din Buna Verilecek En Güzel Örnek Değil Mi?

 

Peygamberler Olmasa, Allah’a Nasıl İtaat Edecek, İstediklerini Nereden Öğrenecek Ve Nasıl Uygulayacağız?

 

Kainatta Sınırsız Bir İtaat Hüküm Sürmektedir. Güneş Gibi Yıldızlar Kendi Etraflarında Dönme Vazifesini Ve Etrafındaki Gezegenleri Çekme Vazifesini Hakkıyla Devam Ettirirken, Diğer Taraftan Gezegenler De Hem Kendi Etraflarında Hem De Güneş Etrafında Dönme Vazifelerini Aksatmadan Yerine Getirmektedirler. Etlerinden Sütlerinden İstifade Ettiğimiz Hayvanlar, Kendilerini Sağan İnsanlardan Kat Kat Büyük Ve Güçlü Olmalarına Rağmen, İtaat İle Vazifelerini Yapmakta Ve İsyan Etmemektedirler. Arılar, Ballarını Yiyen İnsanlara Boyun Eğmekte, Onlara Savaş Açmamaktadır.

Bulutlardan Rüzgarlara, Bitkilerden Hayvanlara Tüm Kainatta Bu Şekilde Umumi Bir İtaat Kanunu Hüküm Sürmektedir. Peki İnsanın Bu İtaatlardan Bir Ders Çıkarıp Kendisinin De Bir İtaat İle Vazifeli Olduğunu Anlaması Gerekmiyor Mu? Yoksa İnsan, Her İstediğini Yaptıran Ama Sıra Kendi Yapması Gerekenlere Geldiğinde İsyan Eden Şımarık Bir Çocuk Gibi Mi Davranmalıdır?

İşte Deistler, Kainattaki Bu İtaati Kabul Edip Yaratıcıya Vermekte, Ama Bunun İnsana Bakan Yönünü Kabul Etmemektedirler. Deizm Aslında Bir Kulluktan Kaçış Dinidir. Haramların Ve İbadetlerin Nefislerine Ağır Geldiği İnsanların Bu Vazifelerinden Kaçarak Nefse İtaat Etmesi, Fakat Kendini Avutmak İçin De Allah’a İnanıyorum Demesinden Başka Bir Şey Değildir.

Bir Evlilikte, Eşler Birbirlerine Sevdiğini Söylese Fakat Sevgisini Hiç Göstermese, Eş Olarak Vazifelerini Yerine Getirmese, Dahası Gözü Başkalarında Olsa Ama Ben Eşimi Seviyorum Dese Buna Ne Kadar İnanırsınız? Aynen Bunun Gibi Allah’a İnanıyorum Diyen İnsan, İnanmanın Göstergesi Olan İtaati Terk Etse, Sevmenin Göstergesi Olan Şükrü Yapmasa, Allah’ın Kainattaki Fiillerini De Sebeplere Vererek İnkar Etse Misaldeki Koca Gibi Dediklerinin Ve İnancının Bir Hakikati Olur Mu? 

İnananlar, Allah’a İtaati Peygamberlerden Öğrenmektedir. Peygamberler, En Evvel Kendileri Allah’ın Emirlerini Yerine Getirerek İbadet Etmekte, Daha Sonra Diğer İnsanlara Da Örnek Olarak Bu Emirleri Tebliğ Etmektedirler.

Peygamberler Olmasa, Allah’ın Neleri Emredip, Neleri  Yasakladığını Nasıl Bileceğiz?

 

Dünyada; Doğrular Yanlışlarla, Faydalılar Zararlılarla, İyiler Kötülerle, Hayırlar Şerlerle Beraber Yaratılmıştır. Bu Durum İnsanda Bir İmtihan Sebebi Kılınmış, Doğruyu, Faydalıyı, İyiyi Ve Hayırlı Olanı Tercih Etmenin Mükafatı, Zıtlarını Tercih Etmenin İse Cezası Olacağı Peygamberler Ve Kitaplar Aracılığı İle İnsanlara Öğretilmiştir. Sorumuz Şu: İnsan Eğer Bir İlahi Elçiye Veya Mesaja Tabi Olmazsa Nelerin Doğru, Faydalı, İyi Veya Hayır Olduğunu, Nelerin De Yanlış, Zararlı, Kötü Ve Şer Olduğunu Nasıl Öğrenecekti? Sakın Deneme Yanılma Veya Bilimin Yol Göstermesi İle Demeyin, Çünkü Bilim Çoğu Şeyi Zamanla Tespit Edip İnsanlığa Olan Fayda Veya Zararını Açıklarken Dinler Bunu Asırlar Öncesinden Kutsal Kitaplarda İnsanlığı Hediye Etmişlerdi. 

[1] Kur’an, İhlas Suresi, 112:1.  [2] Kur’an, Enbiya Suresi, 21:22. [3] Kur’an, Âl-İ İmran Suresi, 3:5. [4] Kur’an, Bakara Suresi, 2:255. [5] Kur’an, Kaf Suresi, 50:16. [6] Kur’an, Fecr Suresi, 89:14. [7] Kur’an, Lokman, 31:28.[8] Kur’an, Zariyat Suresi, 51:57.[9] Kur’an, İhlas, 112:2. [10] Kur’an, Zariyat Suresi, 51:56. [11] Kur’an, İhlas Suresi, 112:3.  [12] Kur’an, Rahman Suresi, 55:29.  [13] Kur’an, Yasin Suresi, 36:77. [14] Kur’an, Bakara Suresi, 2:117. [15] Kur’an, Zariyat Suresi, 51:49. [16] Kur’an, Yasin Suresi, 36:72. [17] Kur’an, İbrahim Suresi, 14:7.

Deizm Yanılgıları



Deizm 1 Bölüm: Bu Kadar Kıymetli Duygular İnsana Niçin Verildi ? ;


Aziz Kardeşim ; Bir Vakit Bir Sultan, İki Hizmetkârını Huzuruna Davet Eder. Hizmetkârlarından Birisine On Altın Verip, "Güzel Bir Kumaştan Bir Kat Elbise Yaptır." Diye Ona Emreder... İkinci Hizmetkârınaysa On Altın Değil, Bin Altın Verir Ve İçinde Bazı Şeylerin Yazılı Olduğu Bir Kâğıdı Cebine Koyup Onu Pazara Gönderir.

Evvelki Hizmetkâr On Altınla, En Güzel Kumaştan Mükemmel Bir Elbise Alır.

İkinci Hizmetkâr Akılsızlık Edip, Evvelki Hizmetkâra Bakıp, Kendisini Ona Kıyas Eder Ve Cebine Konulan Kâğıdı Okumadan Bir Dükkâna Girer. Dükkâncıya Bin Altını Verip Bir Kat Elbise İster.İnsafsız Dükkâncı Da: "Bu Akılsız Bir Adama Benziyor, On Altına Alınabilecek Bir Kumaşa Bin Altın Veriyor." Der Ve Kumaşın En Çürüğünden Ona Bir Kat Elbise Verir.

Daha Sonra, Bütün Sermayesini Çürük Bir Kumaşa Veren O Bedbaht Hizmetkâr, Sultanının Huzuruna Gelir. Cebindeki Kâğıdı Okumadığı Ve Kıymetli Sermayesini Çürük Bir Kumaşa Verdiği İçin Sultanı Onu Cezalandırır.

Ve Ona Der Ki: "Eğer Ben Senin Çürük Bir Kumaşı Almanı İsteseydim, Sana Bin Altın Değil, Evvelki Hizmetkâra Verdiğim Gibi On Altın Verirdim. Zira Kumaşın En İyisi Bu Pazarda On Altına Satılır. Sana Bin Altını Vermemle Anlamalıydın Ki, Seni Bu Pazara Bir Kat Elbise Almak İçin Göndermedim. Eğer Cebine Koyduğum Kâğıdı Okusaydın, Pazara Niçin Gönderildiğini Anlar Ve Sermayeni Böyle Boşa Harcamazdın. Şimdi Çek Bakalım Cezanı!.."

Şimdi Misalin Hakikatini Beyan Edelim:

Misalimizde Sultan, Ezelin Ve Ebedin Sultanı Olan Rabbimizdir. Kendisine On Altın Verilen Birinci Hizmetkâr, Hayvanlardır.On Altın İse, Onlara Takılan Duyguların Ve Donanımın Kıymetidir.Kendisine Bin Altın Verilen Hizmetkârsa İnsandır. Bin Altın İse, İnsana Takılan, Akıl, Kalp, Göz Ve Dil Gibi Duyguların Ve Donanımın Kıymetidir. Pazar İse, Şu Dünyadır. İkinci Hizmetkârın Cebine Konulan Kâğıt İse, Ona Yapması Gereken Ticareti Öğreten Semavi Kitaplar Ve Başta Kur'an'dır.

Evet, İnsan Bu Dünyaya Hayvan Gibi Yaşamak Ve Lezzet Almak İçin Gelmemiştir. Ona Verilen Sermaye, Mühim Bir Ticaret İçindir.

Eğer Hayvan Gibi Yaşamak İçin Bu Dünyaya Gönderilseydi, Bin Altına, Yani Bu Kadar Kıymetli Cihazlara Ve Duygulara Ne Gerek Vardı? Ona Da Hayvana Verilen Kadar Verilir, Bu Kadar Masraf Yapılmazdı.

Hakikat Böyleyken, Deistler, Hayvan Gibi Yaşamak İçin Yaratıldıklarını İddia Etmekte, "Hayvan Gibi Yaşarız, Ölürüz Ve Yok Oluruz." Diyerek Âdeta Akıldan İstifa Etmektedirler.


Deizm 2 Bölüm: Bir İnsan Niçin Deist Olur? Niçin Peygamberleri Ve Kitapları İnkâr Eder? İnkârı Bir Delilden Midir, Yoksa Başka Bir Sebep Mi Var? Bu Bölümde Bu Soruların Cevabını Vereceğiz. Cevabı Verirken Deist Kişiyi Muhatap Yapıp, Onunla Konuşacağız. 


Şimdi Deist Olan Kişiye Soruyoruz: 

- Allah'ın, Peygamber Ve Kitap Göndermediğini Nereden Biliyorsun? Yoksa Allah Sana Tecelli Etti Ve Gözüktü De "Ben Peygamber Ve Kitap Göndermedim." Mi Dedi?  Herhalde Böyle Olmamıştır. Öyleyse Sen, Allah'ın Hiçbir Peygamber Göndermediğini Nasıl Biliyorsun? Bil Ki Senin İnkarın Delilden Kaynaklanmıyor.

Şimdi Sana, Deist Olmanın Sebebini Anlatalım. Her Günahta Küfre Giden Bir Yol Vardır. O Günah Tövbe Ve İstiğfarla Çabuk Silinmezse, Kişiyi Küfre Sürekler. Şöyle Ki: Sen Evvela Günahlara Dalmış Ve Haramlara Müptela Olmuşsun. Kendini Günahlardan Kurtaramıyorsun. Günahı İşlerken Aklına Gelen Cehennem Fikri, Hazır Lezzetini Yok Ediyor. Tam Günahtan Lezzet Alırken Birden Aklına Kabir Azabı, Cehennem Azabı Ve Hesap Geliyor.

İşte O Anda Arzu Ediyorsun Ki, Keşke Cehennem Olmasaydı. Hatta Keşke Cehennemin Sahibi Olan Allah Olmasaydı. Rahat Rahat Günah İşleyip Keyif Sürseydin!.. İşte Bu Tasavvurdan, Allah'ı İnkâr Etmek Duygusu Ve Meyli Ortaya Çıkıyor. Önce Allah'ı İnkâr Etmek İstiyorsun. Ancak Bunu Yapamıyorsun. Çünkü Sen De Biliyorsun Ki, Bir Harf Kâtipsiz, Bir İğne Ustasız Ve Bir Köy Muhtarsız Olmaz, Olamaz. 

Hâl Böyleyken, Bu Alem Nasıl Ustasız, Sahipsiz Ve Sultansız Olur? Bu Mükemmel Varlıklar Nasıl Kendi Kendine Var Olur? Şu Kusursuz İntizam, Nasıl Tesadüfün Eseri Olur? Bunları Sen De Düşünüyor Ve Bu Sebeple De Allah'ı İnkâr Edemiyorsun. Ama Allah'ın Emirlerine İtaat Etmek Sana Zor Geliyor. Bu Sefer Kendi Kendine Diyorsun Ki:

“Bir Yaratıcı Olsun; Ama Emir Ve Yasakları Olmasın. Her Şey Serbest Ve Helal Olsun. Bir Hesap Ve Azap Olmasın.”  Emir Ve Yasakların Olmaması İçin De Peygamberlerin Ve Kitapların Olmaması Lazım. İşte Bu Düşünce, Seni Peygamberleri Ve Kitapları İnkâra Sevk Ediyor. Bu Sayede Kendine Göre Hem Günahları Rahatça İşliyor Hem De Allah İnancı Sayesinde, Kimsesizlikten Ve Sahipsizlikten Kurtularak Bir Nevi Rahata Kavuşuyorsun.

Yani Hiçbir Emre Muhatap Değilsin, İstediğin Gibi Günahları İşleyebilirsin; Ama Başın Sıkıştı Mı Da Yardım Dileyebileceğin Bir Yaratıcın Var. Sözün Özü: Sen Deistliği Bir Delilden Dolayı Tercih Etmedin. Deist Olmanın Sebebi, Cehennem Korkusu Ve Cehennemi Hatıra Getirmenin, Senin Hazır Lezzetini Yok Etmesidir. İşte Seni Deist Yapan Nefsinin Bu Aldatmasıdır. 

Hâlbuki Şöyle Düşünsen Hemen Bu Batıl İtikadından Vazgeçersin: Sen Günahkâr Olsan, Ama İman Hakikatlerini Kabul Etsen; Belki Allah Günahlarını Affeder. En Azından, Günahların Kadar Ceza Gördükten Sonra Cennete Girersin. Ama Eğer Sadece Rahat Günah İşlemek İçin İman Hakikatlerini İnkâr Etsen, Kâfir Olarak Öleceğin İçin Cehennemde Ebedi Kalırsın, Cennetin Kokusunu Dahi Duyamazsın. 

Bu Makamda Sana Nasihatimiz Şu: Eğer Günahlardan Kurtulamıyorsan, Allah'tan Af Ve Hidayet Dile, O'na Sığın. Günahları Rahatça İşleyeyim Diye Sakın Deist Olma. Yoksa Son Nefeste O Kadar Pişman Olursun Ki, Hayalin Dahi Tasavvurundan Aciz Kalır.

Deizm Yanılgıları

 

Deizm 3 Bölüm : Deistlere Göre Bu Muazzam Kainat Ve Alem Neden Yaratıldı ?


Şimdi Deist Olan Kişiye Soruyoruz:

- İnandığın Yaratıcı -Ki Biz Ona Allah Diyoruz- Şu Âlemi Niçin Yaratmıştır? Yani Şu Nakış Nakış Süslenmiş Kuşlar, Kelebekler, Çiçekler, Ağaçlar Ve Diğer Bütün Varlıklar Niçin Yaratılmıştır?.. Sakın, "Öylesine Yaratmış, Bir Gayesi Yok." Deme. Zira Bu Alemin Yaratıcısı Hikmet Sahibidir.

Baksana, Şu Dünyada Her Şeyin Bir Vazifesi Var. Her Şeye Faydalar Takılmış. Boş Ve Abes Hiçbir Şey Yok. Bu Da İspat Eder Ki, Yaratıcımız Hikmet Sahibi Bir Yaratıcı. Hâl Böyleyken Sen Nasıl Olur Da "Şu Âlemin Yaratılmasının Hiçbir Gayesi Yoktur; Boşuna Yaratılmış." Diyorsun.

Madem Sen Yaratılışın Gayesini Bilmiyorsun, O Hâlde Biz Sana Öğretelim; Bu Gaye Şudur: Her Kemal Ve Güzellik Sahibi, Kendi Kemalini Ve Güzelliğini Göstermek İster. Bu Sırdan Dolayı, Allah Da Kendi Kemalini Ve Güzelliğini Göstermek İçin Bu Âlemi Yarattı. İşte Varlıkların Renk Renk Boyanması; Farklı Şekillerde Ve Suretlerde Yaratılması, Hikmetle Donatılması, Hep Bu Sırdandır: Yaratıcımız Kendisini Tanıttırmak Ve Bildirmek İstiyor.

Madem Yaratıcımız Kendisini Tanıttırmak Ve Bildirmek İstiyor, O Hâlde Peygamberler Ve Kitaplar Göndermeli. Aksi Takdirde Bizler Onu Tanıyamayız. Mesela Bak, Yaratıcıya "Allah" Dedik. Onun İsminin “Allah” Olduğunu Bize Peygamberler Öğretti. Bir Düşünsene, Peygamberler Olmasaydı, Yaratıcımızın Adını Bile Bilemezdik.

- Bilinmek İçin Şu Âlemi Yaratan Ve Bu Sebeple Her Varlığı Nakış Nakış Süsleyen Zatın, İsmini Bile Bildirmediğini Nasıl Kabul Edersin?

- Kendini Bildirmek İçin Bu Kadar Masraf Yapan Zat, Nasıl Olur Da Bilinmenin En Kısa Yolu Olan Peygamberleri Göndermez Ve Kitapları İndirmez?

Eğer Allah Sadece Kendi Varlığını Bilmemizi İsteseydi, Âlemi Ve Eşyayı Bu Kadar Süslemezdi. Zira Bir Çiçekle De Yaratıcının Varlığını Biliriz. Ama Allah Bir Çiçekle Yetinmemiş, Âdeta Yeryüzünü Bir Sofra, Baharı Bu Sofraya Bir Gül Destesi Yapmış. Demek Sadece Varlığının Bilinmesini İstemiyor; İsim Ve Sıfatlarıyla Tanınmak İstiyor. Bu Da Ancak Peygamberlerin Gönderilmesiyle, Yani Allah'ın Kendisini Bizzat Elçileri Vasıtasıyla Tanıtmasıyla Mümkündür.

Eğer Elçileri Olmazsa Onu Tanıyamaz, Hatta Yanlış Tanırız. Mesela Sana Sorsak, “İnandığın Yaratıcı Uyur Mu? Yer Mi? İçer Mi? Eşi Ve Çocukları Var Mı?...” Bu Ve Benzeri Sorulara "Hayır." Diyebilmek İçin, Vahye Mazhar Peygamberlere Ve Allah'ın Kendisini Tanıttığı Kitaplara Muhtaç Değil Misin? Sönük Aklınla Bu Sorulara Nasıl Cevap Vereceksin?

Sözün Özü: Allah Teâlâ Bu Âlemi Kendisini Bilmemiz İçin Yaratmış Ve Varlıkları Nakış Nakış Süsleyerek, Onlarda Tecelli Eden İsim Ve Sıfatları Düşünmemizi İstemiştir. Bunun Yerine Gelmesi İçin De Mutlaka Peygamberler Gönderilmeli Ve Kitaplar Nazil Olmalıdır.  Çünkü İnsanın Aklı Bir Yaratıcıyı Bulsa Da O'nun İsim Ve Sıfatlarını Hakkıyla Keşfedemez. Hatta Çoğu Kez Hata Yapar. Ateşe Tapan, İneğe Tapan, Yıldızlara Ve Diğer Eşyaya Tapan İnsanlar, Bu Sözümüzün Şahididir.

Bir Peygamber Gelmezse Kişi Böyle Şaşırmakta, İneği Kendi Rabbi Zannetmektedir. Elbette Bu Âlemi Yaratan Zat, Bu Hataya Düşmemize Müsaade Etmeyecek Ve Kendisini Bizlere Hakkıyla Tanıtacak Peygamberleri Gönderecektir Ve Göndermiştir. Bunun İnkârı, Gündüzün Ortasında Güneşi İnkâr Etmek Kadar İmkânsızdır.

Deizm 4 Bölüm ; Yaratıcı Bir Hikmet Sahibi midir?


Şimdi Deist Olan Kişiye Soruyoruz:

- Senin İnandığın Yaratıcı Hikmet Sahibi Midir? Yoksa İşlerini Sadece Oyun Ve Eğlence Olsun Diye Mi Yapar? Herhalde Bu Âlemi Bu Kadar Güzel Yaratan Ve Her Eşyaya Onlarca Fayda Takan Zat Hikmet Sahibidir. Zira Böyle Hikmetle Yaratmayı, Ancak Hakîm Olan Yani Hikmet Sahibi Bir Zat Yapabilir.

Baksana, Şu Dünyada Her Şeyin Bir Vazifesi Var. Her Şeye Menfaatler Takılmış. Hiçbir Şey İsraf Edilmiyor. Boş Ve Abes Hiçbir Şey Yok. Bu Da İspat Eder Ki, Yaratıcımız Hikmet Sahibi. Herhalde Sen De Yaratıcımızın Hikmet Sahibi Olduğunu Kabul Ediyorsundur. Zaten Bunu İnkâr Etsen, Bütün Varlıklar Karşına Dikilir Ve Kendilerindeki Hikmetleri Gösterip Seni Yalanlar.

Şimdi De Biraz Senin Üzerinde Düşünelim: Bak, Sana Öyle Bir Göz Verilmiş Ki, Güzelliğin Bütün Mertebelerini Fark Eder. Hâlbuki Bazı Hayvanlara Verilen Göz, Şu Âlemi Siyah Beyaz Görüyor. Yine Sana Öyle Bir Dil Verilmiş Ki, Bütün Yiyeceklerin Lezzetini Ölçer Ve Anlar. Hâlbuki Hayvanlara Verilen Dil, Sadece Birkaç Tadı Fark Eder. Ve Yine Sana Öyle Bir Akıl Verilmiş Ki, Âdeta Bir Anahtar Olup Her Kilidi Açar. Göz, Dil Ve Akıl Gibi, Sana Öyle Duygular Ve Cihazlar Verilmiş Ki, Bunların Hiçbiri Hayvanlara Verilmemiştir.

Bütün Bunları Sana Şu Soruyu Sormak İçin Anlattık: Yaratıcımız Hikmet Sahibi Olduğuna Göre, Elbette İsraf Etmez, Boş Ve Abes İş Yapmaz.

- Peki, Hikmet Sahibi Yaratıcımız, Bize Niçin Bu Kadar Masraf Yapmış Ve Bu Kadar Kıymetli Cihazlar Vermiş?

- Yani Niçin Bize, Hayvanlarınki Gibi Siyah Beyaz Gören Bir Göz Vermemiş?

- Ya Da Niçin Hayvanların Dili Gibi, Birkaç Lezzeti Fark Eden Bir Dil Takmamış?

- Ya Da En İnce Sanatları Anlayan Aklı Bize Niçin Vermiş?

- Her Şeyi Kuşatan Bir Muhabbeti Kalbimize Niçin Koymuş?

- Bunların Sebebi Nedir?

Sakın, "Öylesine Yapmış, Bir Gayesi Yok." Deme. Zira En Başta, Bu Âlemin Yaratıcısının Hikmet Sahibi Olduğunda Anlaşmıştık. Şimdiyse Diyorsun Ki, "Bu Hikmet Sahibi Yaratıcı, Bu Kıymetli Cihazları Bize Öylesine Takmış; İsraf Etmiş, Hiçbir Gayesi Yok!.." Eğer Gayesiz Ve Öylesine Yaratmışsa, Hikmet Sahibi Değildir. Yok, Hikmet Sahibiyse, Öylesine Yaratmamıştır Ve Bir Gayesi Vardır.

Şunu İyi Bil Ki: Seni Böyle Antika Bir Sanat Gibi Yaratan Ve Paha Biçilemeyen Organları Ve Duyguları Sana Takan Zat, Elbette Bunu Bir Gaye İçin Yapmıştır. Bu Gayeleri Akıl Tek Başına Keşfedemez. Bu Gayeleri Bize Ancak Vahye Mazhar Peygamberler Öğretebilir.

Peygamberleri Kabul Etmemek, Bütün Bu Donanımların Ve Duyguların Bize Boşuna Takıldığını Ve Yaratıcımızın İsraf Ettiğini Kabul Etmek Demektir. Bu Da Yaratıcının Hikmetsiz Olduğu Sonucuna Ulaştırır. Bu İse Bütün Varlıkların Şehadetiyle Yanlıştır. Madem Yanlıştır, Öyleyse Elbette Peygamberler Gönderilmiş, Kitaplar İndirilmiş Ve Bütün Bu Gayeler Bizlere Öğretilmiştir. İman Ettik Ve Tasdik Ettik.